Ünledi, dokuz tekbîr türlü türlü yaygıya,
Eri kızlayın dedi, gökçe kızı erleyin!
Kültür san’at seyrinde yer vermeyin kaygıya
Törelenin Tanrı’yı, törelenip birleyin;
Bir ağız, birce dilden, göğe doğru gürleyin!
Bozkırın saçlarına bağır basıp çıkanlar,
Kın sarıp, divân içre kabzasını sıkanlar,
Her uğraşın ardında sözü âşka yıkanlar,
Törelenin Tanrı’yı, törelenip birleyin;
Edep, erkân bizdedir, sayrılanı pürleyin!
Cümle sabaha dedi, gözün gönlün darısı,
Kulak verip salınsın, kurdu, kuşu, arısı…
Dokuz tuğ salkım saçak, gecenin bir yarısı
Törelenin Tanrı’yı, törelenip birleyin;
Dört yönü muştulayın, gök gözleri ferleyin!
Eyerleyin atları, koşumlara süs vurun.
Döne döne yoğrulun, zirvelere sis vurun.
Söz ehli erenlerden yüreklere his vurun,
Törelenin Tanrı’yı, törelenip birleyin;
Türk’ün söz bulağından kelâm edip, derleyin!
Dedi, varın varışın, vuran çağrı kösüyle
Kör sağır titremeli, yağan ayak sesiyle.
Kalkıp da yamaçlara barışığı, küsüyle,
Törelenin Tanrı’yı, törelenip birleyin;
Her dem uğraş üzere durulmayın, terleyin!
Toz toprak pekleşip de kayalanıncaya dek,
Cevheri katma olan, mayalanıncaya dek,
İsrâfil, suru ile payalanıncaya dek,
Törelenin Tanrı’yı, törelenip birleyin;
Yağı gözünden sızan nâzarları kürleyin!
Dedi, bu ak heybemin dolu iki kefesi,
Bir yanım aklıselîm, bir yanım kurt nefesi.
Ünlemeli kız kızan, koç yiğidi, efesi,
Törelenin Tanrı’yı, törelenip birleyin;
Güzeli ayrı tutun, şer olanı şerleyin!
Yanıp yanıp tutuşan, yakıp duran köz benim,
Han-Mete’den Mehmet’e, akıp gelen öz benim,
Yalavaç Muhammet’ten din yücesi söz benim,
Törelenin Tanrı’yı, törelenip birleyin;
Mavi göğü gökleyin, yağız yeri yerleyin!
Hakan İlhan KURT
Resim: Tülay Koçtürk