Nazım Peker
Nazım Peker

Dış İşlerindeki Hain Kim?

Başkalarının kasetleri, tapeleri PİYASAYA bir bir çıkarken bıyık altından kıs kıs gülenler; mızrağın ucu kendilerine dönünce feryadı figan etmekteler.
 
İlahi adalet bu olsa gerek.
 
Kantarın topuzunu başkaları aleyhine bozanlar, şimdi o bozdukları kantar ile tartılmaya başlayınca; “Kantar hileli” diye isyan edip bağırmaktalar.
 
Buna asla hakları yok! Çünkü bunu çoktan hak ettiler.
 
Rüşvet ve yolsuzluk tapeleri dışında; 13 Martta Dışişlerinde dört kişinin katıldığı bir gizli toplantının da; konuşma içerikleri internete düşünce iyice paniklediler.
 
Bu işi yapanları, vatan haini ilan ettiler de, kimin ya da kimlerin yaptığını henüz tespit edemediler.
 
Haşhaşilerden ve karşıtlarından bir hain aramaktalar.
 
Kendilerine haddim olmayarak ibretlik bir olay anlatmak istiyorum
 
1967 Arap-İsrail Savaşı’nda büyük toprak kaybına uğrayan Mısır, Suriye ve Ürdün, BM’lerden lehlerine bir kararın çıkmayacağını anlayınca; kendi göbeklerini kendileri kesmeye karar verdiler.
 
1973’de hiç değilse kaybettikleri topraklarını geri kazanmak için yine İsrail’e saldırdılar.
 
Güya bu sefer daha planlı ve daha deneyimliydiler.
 
1973 Savaşı da istedikleri gibi olmuyordu. İsrail, Arapların bütün harekât planlarını önceden biliyor ve ona göre karşı saldırıları erkenden başlatıyordu. Başta Mısır olmak üzere diğer Arap ülkeleri de aşırı kayıplar vermenin yanı sıra prestij ve itibar da kaybediyorlardı.
 
50-60 milyonluk bir Arap birliği, 3-5 milyonluk bir İsrail’in hakkından gelemiyordu.
 
İsrail’in nasıl olup da bu gizli harekât planlarına eriştiğini bir türlü kavrayamayan, Mısır devlet başkanı Enver Sedat, bir gün Kara, Hava ve Deniz kuvvetlerinin en üst düzey generallerini; ses geçirmez, dinlenemez diye bildikleri bir mekânda toplantıya çağırır.
 
Toplantı gizlidir.
 
İçeriğini kimse bilmemektedir.
 
Toplantı yeri, iyi korunaklı ve ses geçirmez ve dinleme yapılamaz özelliktedir.
 
Toplantı başlar. E. Sedat sıkıntılarını bir bir aktarmaktadır.
 
Bu arada generallerden birisi sıkıntılıdır. Kendini toplantının önemine veremez ve kıpır kıpır-kıvranıp durmaktadır.
 
Durumu gören Sedat; “Ne var, ne oluyor?” diye sorar.
 
General, “Efendin sıkıştım. İshal olmuşum, izninizle lavaboya çıkabilir miyim?
 
E. Sedat, “Hayır general. Altınıza salınız.” Der ve komutanı dışarı çıkarmaz.
 
Beş saat sonra toplantı biter. Kapı açılır ve E. Sedat dışarı çıkar. Çıkar ama bir de ne görür; altına salan generalin hanımı, elinde bir bohça kapıda beklemektedir.
 
E. Sedat sorar; “Hayırdır! Nedir o paketteki?”
 
Bayan cevaplar; “Efendim eşim altına saldı da çamaşır getirdim.”
 
E. Sedat afallar, “Sen nereden biliyorsun be kadın!?
 
Bayanın cevabı çok enteresandır; “Efendim toplantınızı İsrail televizyonu naklen vermekteydi.”
 
Evet!
 
Şimdi anladınız mı işin püf noktasını? İş başındakiler milli ve milliyetçi olmazsa; gelinen nokta da budur.
 
Siz dışarıdan hain arayıncaya kadar toplantıya katılanların beyin arkalarına bir baksanız?
Kimliklerine bir göz atıverseniz! Yıllarca haşhaşilerle aynı günahı ve aynı suçu işleyip, onların devleti ele geçirmesine göz yumup şimdi “Sen dur, ben artık seni istemiyorum sırtımdan in.” Diyemezsiniz.
 
Hain aranıyorsa, kendi ektiklerinize bir bakın. Fırtınanın sebebini daha kolay bulursunuz diye düşünmekteyim.
 
Konuşmaların sızdırılması çok haince de, buralara kadar böyle gelinmesi ne acaba?
 
Esen kalınız.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!