Akşener: “Türkiye’yi mutlu insanların ülkesi yapmaya talibiz”

featured

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu.

Konuşmasına Bartın’ın Amasra ilçesindeki maden ocağında meydana gelen patlamayla başlayan Akşener, şunları kaydetti:

“Geçtiğimiz Cuma, milletçe çok büyük bir acı yaşadık. Fatih’in ‘Çeşm-i cihan’ dediği, Karadeniz’in incisi Amasra’mızı, is kokusuna, kömür karasına ve gönül yarasına boğan bir büyük faciaya, şahitlik ettik. Ne yazık ki, 41 madenci kardeşimizi kaybettik. 41 eve, kara elmasın bereketi gireceği yerde, maalesef kömürün alevi düştü. Buradan bir kez daha; kaybettiğimiz madencilerimize, Yüce Allah’tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum. Rabbim onları, Peygamber Efendimize komşu eylesin. Milletimize bir daha, böyle acılar göstermesin. Başımız sağ olsun.”

Akşener, 41 madenciye ve ailelerine karşı sorumluluklarının olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Türkiye’nin dört bir yanında, her dakika, ölümle burun buruna, ekmek kavgası veren madencilerimize karşı sorumluluğumuz var. Yaptığımız inceleme ve çalışmalar sonucunda, görüyoruz ki; daha önce yaşanan birçok maden faciasında olduğu gibi Amasra’daki felaket de maalesef adeta geliyorum demiş. Sayıştay uyarmış, raporuna yazmış. İş müfettişleri, defalarca uyarmış, idari para cezası kesmiş. Ama Sayın Erdoğan’ın atadığı yetkililer, her zaman olduğu gibi, kıllarını kıpırdatmamışlar. Göz göre göre gelen felaketi, öyle izlemişler.”

“41 kardeşimizi daha ihmale, iş bilmezliğe, vicdansızlığa kurban verdik” diyen Akşener, şu ifadeleri kullandı:

“17 Mayıs 2010’da, Zonguldak’ta, 30 canımızı kaybettik. 13 Mayıs 2014’te, Soma’da, tarihimizin en büyük maden faciasında, 301 insanımızı yitirdik. 28 Ekim 2014’te, Ermenek’te, 18 kardeşimizi kaybettik.  Aradan zaman geçti ve bugün Bartın’da; Yine aynı beceriksizliğin, yine aynı iş bilmezliğin ve yine aynı aymazlığın sebep olduğu bir katliama şahit olduk. Bakın, bilerek katliam diyorum. Çünkü; bu kadar uyarıya rağmen, gerekli tedbirleri almazsanız ve ölüme bile bile lades derseniz; yaşanan felaketin adı, cinayet olur, katliam olur.”

Akşener, devletin madenciler için seferber olduğunu gördüklerini söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ancak resmi ve gönüllü yüzlerce kardeşimiz, madencilerimizi kurtarmak için çırpınırken ülkeyi yönetenlerin aymazlığı ve yaptıkları ciddiyetsiz açıklamalar yine hepimizi kahretti. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, ilgililere dönüp, ‘Bu uyarıları, neden dikkate almadınız?’ diyeceğine; ‘İşçilerin sesine, neden kulak vermediniz?’ diyeceğine; Bu acıya sebep olanları, o dakika görevlerinden alıp, müfettişlerin önüne koyacağına; ne yaptı biliyor musunuz? 41 hayatın söndüğü bu felaketten bile, bir başarı hikayesi çıkarmaya çalıştı. Yaşadığımız ekonomik felaketten,  başarı hikayesi çıkarmaya uğraşmak yetmemiş olacak; tuttu ölümden de başarı hikayesi çıkarmaya kalktı.”

Kozlu madeninde 7 Ocak 2013 tarihinde meydana gelen metan gazı patlamasını hatırlatan Akşener, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Kazada, 8 işçimizi kaybettik. Kazanın sebebini ve sorumlularını tespit etmek için soruşturma açıldı.

Uzun süren bir yargı süreci başladı. Bilirkişi raporu, taşeron firmayı müessese müdürünü ve yardımcısını, kabahatli buldu. Taşeron firma, işi aksatmış. Göndermesi gereken ekipleri göndermemiş, tesisin güvenliğini tehlikeye atmış. Müessese müdürü de, taşerona yaptırım uygulamak yerine, işin üstünü örtmüş. Dava, 6 yılın sonunda karara bağlandı. Yargı dedi ki; ‘Kozlu maden ocağının, müessese müdürü, ölüme sebebiyet vermekten, tali kusurludur.’ 4 yıl hapis cezası verdi. Bunun üzerine, yaşamını yitiren madencilerin aileleri, karara itiraz ettiler. Peki mahkeme ne yaptı? 4 yıllık hapis cezasını, para cezasına çevirdi. Yaşadıkları acı yetmezmiş gibi, o ailelerin yüreğinde, bir de adalet yarası açıldı. Peki, o müessese müdürüne ne oldu biliyor musunuz? Bay Kriz’in imzasıyla, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na,  Genel Müdür olarak atandı.”

Akşener, “Liyakatli ve ciddiyet sahibi bir Cumhurbaşkanı, tabut başlarında siyasi nutuklar atmaz, sorumlular hakkında, gerekeni yapar.” diyerek, şunları söyledi:

“Liyakatli ve ciddiyet sahibi bir Cumhurbaşkanı,  tabut başlarında siyasi nutuklar atmaz sorumlular hakkında gerekeni yapar. Liyakatli ve ciddiyet sahibi bir Cumhurbaşkanı, milletinin karşısında, felakete neden olanları kollamaz, hakkını ve hukukunu korumak için her daim dimdik, milletinin yanında durur. Çünkü; Liyakatli ve ciddiyet sahibi bir Cumhurbaşkanı, hamasetle, laf kalabalığıyla değil, duruşla ve icraatla olunur. Bu kadar basit.”

Madencilik sektörünün riskleri olan bir sektör olduğunun altını çizen Akşener, “Madencilik, elbette riskleri olan bir sektördür. Ama bu riskleri azaltmak da, pekala mümkündür. Nitekim veriler de tam olarak bunu gösteriyor. Soma Katliamı’ndan sonra geçen 6 yılda yani 2015’ten 2020’ye kadar her yıl, madenlerimizde çalışan her 100 bin işçimizden, 53’ünü, iş kazalarında yitirmişiz. Bu oranın, bizden sonra, en yüksek olduğu ülke, Portekiz. Her yıl, 25 madencilerini kaybetmişler. Aynı oran Polonya’da 8, Almanya’da 4, Macaristan ve Slovenya’da ise sıfır.” değerlendirmesinde bulundu.

Akşener, dünyanın, kömür madenciliği endüstrisinde her yıl yeni standartlar belirlediğine değinerek, şunları aktardı:

“Alınan önlemler sayesinde, sektördeki ölüm oranları, hızla düştü. 20 yıl önce dünyada, milyon tonluk üretime düşen ölüm oranı, 5’ken;  bu rakam, günümüzde 1’in altına indi. Türkiye’nin son 10 yıldaki ortalaması ise milyon ton başına 20 kişinin üzerinde. Yani Türkiye’deki ölüm riski, dünya ortalamasının 20 katından fazla. Sayın Erdoğan; buna fıtrat diyemezsin.  buna kader de diyemezsin. Basit tedbirlerle önleyebileceğin ölümleri, bu millete kader diye yutturamazsın. Dünya standartları ortadayken, Türkiye’ye reva gördüğün, bu acı tablo, düpedüz, insanlarımızın canını hiçe saymaktır. Senin ve atadığın beceriksiz yöneticilerinin asli görevi; ölümleri engellemektir. Ölüm oranlarını, dünya standartlarının altına getirmektir.”

Bartın’da meydana gelen patlamanın takipçisi olacaklarını vurgulayan Akşener,

“İktidarın umurunda olmasa da biz, kaybettiğimiz madencilerimizin, hesabını soracağız. Soma’dan sonra yaşanan adaletsizliğin, tekrarına seyirci kalmayacağız. Soma faciasında sonra, bazı düzenlemeler yapılmıştı. Ancak yapılan düzenlemelerin, neredeyse tamamı; iş kazalarını önlemeye yönelik olmayıp işçilerin, iş kanunundan kaynaklı haklarında, bazı düzenlemeleri içeriyordu.  Tek somut adım olarak nitelendirilebilecek ‘sığınma odaları zorunluluğu’ kapsamına ise, sadece metal madenleri alınmıştı. Bu arada, ölüm aylıklarında, ciddi bir adaletsizlik var. Bunun giderilmesi için, meclis grubumuz,  plan bütçe komisyonuna, bir önerge verdi. Ama her zaman olduğu gibi,  AK Parti ve küçük ortağının oylarıyla reddedildi.”

Akşener, 2023 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi hakkında şunları söyledi:

“Geçen yılın Eylül ayında açıklanan, Orta Vadeli Program’da; 2022 yılı için, enflasyon hedefi, yüzde 9,8’di.  Duayen ekonomist Sayın Erdoğan ile ekip arkadaşı, Türk akademisinin göz bebeği, Doçent Doktor Nebati Bakan’ın, muhteşem ekonomi yönetimi sayesinde; Tüketici enflasyonu, Eylül ayında, yüzde 83 buçuğa ulaştı. Yani enflasyon, öngörülenin, 74 puan üzerinde gerçekleşti. Hedefteki sapmaya bakar mısınız? Bu arkadaşları, olağanüstü öngörü kabiliyetlerinden ötürü, gerçekten tebrik etmek istiyorum. Dolar kurunu da anmazsak olmaz. 2022 yılında cari açık, 18,6 milyar dolar olarak planlanmıştı. Yılın ilk sekiz ayında, bırakın cari fazlayı,  40 milyar dolar, cari açık verildi.”

2022 yılı için devlet borçlanmasının genel giderleri dahil toplam faiz ödemesi için konulan ödeneğin 242 milyar lira olduğunu belirten Akşener, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu yılın sonunda, 341 milyar lirayı aşması bekleniyor.  Buna bir de, kur korumalı mevduattan gelecek, 300 milyar liralık yükü eklersek; toplam faiz ödemesi, 640 milyar lirayı aşacak. Bu arada,  ‘Devletin bütçesinden beş kuruş çıkmıyor.’ diye pazarlanan, kamu özel işbirliği projelerine ödenecek para da, 42 milyar lira öngörülmüştü. Hamdolsun onun da yıl sonunda 53 milyar lirayı bulması bekleniyor. Pekiii, tüm bu harcamalar nasıl karşılanacak? Tabii ki milletimizin sırtına yüklenen vergilerle karşılanacak. Biz para vereceğiz ki, yandaşlar zenginleşmeye devam etsin.  Biz elimizi cebinize atacağız ki, faiz geliri elde edenler üzülmesin. Biz vergi vereceğiz ki, saraydaki sefa hiç bitmesin. Bütçenin özeti, işte tam olarak budur.”

Akşener, “Korku, çok kuvvetli bir duygudur ama en çok da sahibini vurur.” diyerek şunları kaydetti:

“Şayet bir şeyden çok korkuyorsanız etrafınıza da korku salmaya çalışırsınız. İşte bugün; İktidarın, korku üzerinden hakimiyet oluşturma çabası da tam olarak bundan kaynaklanıyor. Çünkü, çok korkuyorlar. Yalanlarının, meydana saçılmasından korkuyorlar. Harami düzenlerinin, bozulmasından korkuyorlar. Saraydaki sefanın, bitmesinden korkuyorlar. İktidarlarını, kaybetmekten korkuyorlar. Bu korkular, onları öylesine kuşattı ki; Artık bizzat oylarıyla seçildikleri, milletimizden bile korkuyorlar. Mesela; Çocuğunu okula gönderirken, cebine simit parası koyamayan, anne babalardan korkuyorlar.”

“Devlet, en buhranlı zamanlarda fertlerinin vicdanına, ‘ben varım’ diyerek, tecelli edendir.” ifadesini kullanan Akşener, açıklamasına şöyle devam etti:

“Kurumlarıyla, yetişmiş insanlarıyla, engin tecrübesiyle,  elini uzatandır. Akılla, bilgiyle ve ciddiyetle sorunu çözen tekrarına ise mahal vermeyendir. Ancak maalesef, bugün geldiğimiz noktada; esas kaynağından, yani milletinden kopmuş ve kendini devlet yerine koymaya cüret eden  bir iktidarın,  ayakta durmak için sarf ettiği, son çırpınışlar; artık milletimiz için, bir eziyete dönüştü. Maalesef artık devletimiz, akılla değil; Sayın Erdoğan’ın kişisel kaprisleriyle,  öfke ve nefretten beslenen, zehirli diliyle ve milletimizi, kendisine hizmetkar olarak gören kirli anlayışıyla yönetiliyor.”

Akşener,  İYİ Parti olarak Cumhuriyet’in değerleriyle, kerim anlayışını yeniden canlandıracaklarını öne sürerek, şunları söyledi:

“Bu şanlı devlete, kaybettirdiğin güveni, yeniden kazandıracağız. Açtığın yaraları, yıprattığın kurumları, kırdığın kalpleri, bir bir onaracağız. Biz bütün bunları yaparken, sen de emekli hayatından, bizleri gıpta ederek izliyor olacaksın. Bu büyük devlet; korkuyla değil, sevgiyle nasıl yönetilir, göreceksin. Kışkırtarak değil, barıştırarak nasıl yönetilir, göreceksin. Vasatlarla değil, yetişmiş insanlarla nasıl yönetilir göreceksin. Yalanlarla değil, akılın ve bilimin ışığında nasıl yönetilir göreceksin. Bu vesileyle, şimdiden sana iyi seyirler diliyorum.”

“Biz binlerce yıllık köklü bir devlet geleneğine sahip büyük bir milletiz” diyen Akşener, şöyle konuştu:

“Tarihimizin her döneminde devletimizi yöneten insanlardan ne istendiği bellidir. Ciddiyet istenir. Akıl istenir. Adalet istenir. Töre bellidir karakter bellidir yetki bellidir sorumluluklar bellidir. Bizim geleneğimizde, devlet insanı; kendini makama yakıştıran değil, makama yakışandır. Bizim geleneğimizde, devlet insanı; Makama zamk gibi yapışan değil, mesuliyetin yükü ile oturandır. Yeri geldiğinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz gibi; ‘Millet, gün gelir benden de hesap sorar.’ diyebilendir.”

Akşener, açıklamalarına şu şekilde devam etti:

“Ülkemizin içerisinde bulunduğu bu devlet krizinde; bizim üzerimize düşen, çok büyük bir sorumluluk var. Biz onlar gibi yalanlara sığınıp, sorumluluktan kaçmayacağız. Biz onlar gibi; nefsimizin esiri olup, görevimizden caymayacağız. Biz onlar gibi millete verdiğimiz sözleri unutup, güç sarhoşluğuna kapılmayacağız. Milletin sırtından kazandıklarının kibriyle bu aziz millete, üstten bakanlardan olmayacağız. Çünkü biz biliyoruz ki; devlet, istinat ettiği milletin tarihi misyonunu gerçekleştirmekle mükelleftir. İşte biz, Türk devletinin adına; bu kutlu misyonu gerçekleştirmeye talibiz. Devletimizi ciddiyete, milletimizi hürriyete kavuşturmaya talibiz. Türkiye’yi mutlu insanların ülkesi yapmaya talibiz.”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!