Eski Devlet ve Dışişleri Bakanı, Zafer Partisi Gn. Bşk. Yrd. Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel, Miçotakis-Erdoğan görüşmesini ve görüşmeye damga vuran Hamas konusundaki görüş ayrılığını Ambargo TV’ye değerlendirdi:
Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel‘in açıklamaları şu şekilde:
Dün Yunan Başbakan Miçotakis Ankara’ya geldi ve Erdoğan’la bir görüşme gerçekleştirdiler. Akabinde de ortak bir basın açıklaması düzenlediler. Fakat bu basın açıklamasına Hamas konusundaki görüş ayrılığı damga vurdu. Siz dünkü Yunan Başbakan Miçotakis ve Erdoğan arasındaki görüşmeyi nasıl değerlendirdiniz?
Şimdi şöyle, tabii Yunanistan’ın genel bir politikası vardır Onu ben daha önce kitabımda da Türk Yunan İlişkileri kitabında da belirtmeye çalıştım. Şudur: gerilim, denetimli gerilim politikası yani gerilimi sonuna kadar sürdürürler. Bu arada birtakım kazanımlar elde ettiklerini düşünürler. O kazanımları elde ettikten sonra da Türkiye’ye bir barış girişiminde bulunurlar. Böylece o kazanımları kendilerinde durur ve sadece işte yumuşama konusu görüşülür iki tarafta da. Miçotakis’in bu barış taarruzu da bunun bir uzantısı. Bunun ötesinde şu var tabii. Maalesef cumhurbaşkanının yaptığı iki yanlış var.
Bir tanesi, bir kere görüşmeden önce bütün sorunların algı ile ilgili olduğunu, yanlış algılama ile ilgili olduğunu söyledi. Halbuki bu doğru değil. Türkiye ile Yunanistan arasında elle tutulur somut, çözüm bekleyen sorunlar var ve bunların çözülmemesi nedeni de Yunanistan’ın bunları görüşmeye yanaşmaması. Yani adaların sahipliği, adaların uluslararası anlaşmalara aykırı bir şekilde silahlandırılması. Adaların kıta sahanlığının olduğu iddiası, halbuki yoktur. Çünkü Yunanistan bir takımda devleti değildir. Adaların, Yunanistan’ın, daha doğrusu kara sularının ötesinde, 6 mil olan karasularının ötesinde 10 millik bir Hava Sahası iddiasını ortaya koyması… Bütün bunlar ve başka konular Türkiye ile Yunanistan arasındaki somut sorunlardır ve bunların çözümü ancak ve ancak görüşmeler sonunda sağlanabilir. Diyalog ve algı bu sorunların çözülmesine yetmez. Dolayısıyla şimdi cumhurbaşkanının yaptığı birinci yanlış o. Sadece algıya bağlamak sorunları.
İkincisi de şu: şimdi diyalog tesisinde karar verdik. Halbuki Yunanistan’ın oturup masaya eğer bir tahkimname yapılacaksa onu görüşmesi lazım. Eğer sorunların somut çözümlere kavuşturulması mümkünse, Yunanistan’ın “Bunlar benim egemenlik hakkımdır, bunları görüşmem” diyerek masaya oturmama kararını gözden geçirmesi ve görüşmeye razı olması lazım.
Üçüncü yanlışlık da şu oldu. Sanki konu ikili ilişkiler değil de Gazze konusuydu gibi, toplantının sonunda yapılan o açıklamada cumhurbaşkanının tutup bu Hamas’ın terör örgütü olmadığı konusunda uzun bir açıklamaya girişmesi oldu. Şimdi buradaki yanlış da tabii şu yani bir bu görüşme Türk Yunan ilişkileri ile ilgili bir görüşme. Tabii bunun bir yan konusu olarak Filistin konusu da ele alınmış olabilir ama buna özel bir önem atfetmek yanlış oldu. Bir ikincisi, Türkiye için Eee Filistin konusu birincil önemdeymiş gibi bir algı yaratma çabası oldu ki bu da bence yanlıştır. Çünkü Türkiye açısından Filistin birincil öneme sahip bir konu değildir. Ama tabii ki günümüzde İsrail’in giriştiği bu etnik temizlik ve soykırım bir insanlık suçu. İşlendiği için bütün insanlığı ilgilendiren bir sorun haline getirmiştir. Konuyu bu açıdan Türkiye’nin ilgilenmesi doğrudur ama Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren bir sorun gibi ortaya konması yanlıştır diye düşünüyorum. Dolayısıyla bu görüşmelerden bir şey çıkacağı yok.
Yunanistan Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte. İşte Amerika’nın Yunan topraklarına kurduğu üslerle beraber ve Güney Kıbrıs’ta kurduğu üsle birlikte Türkiye’yi çevreleme çabasına katkıda bulunacaktır, bulunmaya devam edecektir. Yunanistan ikili sorunları ele almayı hiçbir şekilde aklına bile getirmeyecektir, “bunlar benim egemenlik konularım” diyecektir. Dolayısıyla bu görüşmenin sadece ve sadece Yunanistan’ı bir süre daha rahatlatıp ondan sonra yeniden denetimli gerilim politikasına dönmesine katkıda bulunacaktır diye düşünüyorum. Yani bu cins görüşmelerde eğer somut konular ele alınıp somut çözümler ortaya konmazsa iki ülkenin ilişkilerine bir katkıda bulunacağını zannetmiyorum.