İş Kadını Serra Özdemir İle Koronavirüsün Gıda Sektörüne Etkilerini Konuştuk

İş Kadını Serra Özdemir İle Koronavirüsün Gıda Sektörüne Etkilerini Konuştuk

İş kadını ve Patile Anadolu Mutfağı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Serra Özdemir ile Koronavirüsün Gıda Sektörüne Etkileri Hakkında söyleşi gerçekleştirdik.

Serra hanım, öncelikle bizimle düşüncelerinizi paylaşmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Lafı hiç uzatmadan direk konuya girmek istiyorum müsaade ederseniz. Zira herkesin aklında bu sorular var.

Koronavirüs salgını sadece insan sağlığına değil, ekonomiye de büyük etki etti. Siz gıda sektöründesiniz. Kısaca bu salgının sektörünüzü nasıl etkilediğinden bahsedebilir misiniz?

Salgının olumsuz etkilerini hemen hemen tüm sektörlerde görüyoruz. Bünyesinde yaklaşık iki buçuk milyon çalışanı barındıran yeme-içme-ağırlama sektöründe etki çok hızla hissedildi. Okullarda eğitime ara verilip sosyal mesafe kavramı ilk konuşulmaya başlandığında restoranda ağırladığımız müşteri sayısı %80 oranında azaldı. Durumun ciddiyetinin fark edilmesiyle beraber, bu da yaklaşık iki haftalık bir süre, ek önlemler kapsamında sadece paket servis ve gel-al servisle hizmet vermeye başladık. Halen bu şekilde hizmet vermeye devam ediyoruz. Salgın başladığından beri sektörümüzde, bütünsel olarak %70-%80 oranında ciro kaybı söz konusu. Maalesef olumsuz etkiler sadece ciro kaybı ile kalmayacak. Salgının daha ne kadar devam edeceğini, hayatın ne zaman normale döneceğini öngöremiyoruz. Salgının seyrinde herhangi bir olumsuz durum yaşanmazsa, Haziran ortasından sonra yavaş da olsa sektörün canlanmaya başlamasını umuyoruz.

Koronavirüs salgını, gıda üretimi ve tedarik zincirinde hangi sorunlara yol açabilir. Salgın, gıda krizine neden olabilir mi? Ya da ülkemizin yeterli gıda stoku var mı sizce?

Söylediğim gibi, salgının gıda sektörüne olumsuz etkileri sadece yeme-içme-ağırlama hizmetleri veren birimlerin ciro kaybı ile sınırlı değil. Üretimde ciddi sıkıntılar yaşanabilir. Ürünler tarlada kalıyor, toplananlar da satılmıyor. Diğer yandan, tarımda ithal ürünün payı yerli üründen çok daha fazla. İthalat yaptığımız ülkeler ürünlerini kendi iç piyasalarında değerlendirmek isteyebilirler, ya da buna zorunlu kalabilirler. Bu sebeplerle bir gıda krizinden bahsedilebilir. Kriz söz konusu olursa boyutlarını tahmin edemiyorum, ülkemizde yeterli stok olup olmadığını da söyleyemem bu yüzden.

Karar alıcılar salgınla mücadelede kapsamında hangi politikaları hayata geçiriyorlar? Daha fazla neler yapılabilir? Neleri yanlış yapıyorlar?

Salgınla mücadelede yapılanların olumlu etkilerini görüyoruz. Fakat bu mücadelede asıl belirleyici olan, yapılmayanlar. Alınan ekonomik tedbirler nisan-mayıs-haziran aylarına yönelik, oysa salgın bittikten sonra çok uzun bir süre ekonomik olumsuzluklar yaşamaya devam edeceğiz. Ülkemizde ilk vakanın görülmesiyle beraber iki veya üç haftalık, kapsamlı bir sokağa çıkma yasağı uygulanmalıydı. Hep beraber, önce sağlık diyebilseydik şu anda çok farklı bir noktada olurduk. Bu kararın alınmamasının temelinde, devletimizin yıpranmış ekonomik durumu, kaynakların tüketilmiş olması yatıyor.Tüm insanlık, tüm dünyada yaşananları anlık olarak takip edebiliyor. Diğer ülkelerde açıklanan paketleri, destekleri gördük. Rakamları karşılaştırırsanız, ülkemizdeki ekonomik tedbirlerin yetersizliğini açıkça görebilirsiniz. Destekler borçları faizi karşılığında ötelemekten, firmaları ayakta durmak için borçlandırmaktan öteye geçemiyor.

Yerel yönetimlerde ve sosyal girişimlerde, tedbirler bazında iyi uygulama örnekleri var mı?

Devletin kaynaklarını kullanmadan, kendi yarattığı kaynakla ihtiyaç sahiplerine ulaşan tüm hizmetler çok kıymetli bu dönemde. 17 yıllık Ankara esnafı olarak bizzat takip edebildiğim çalışmalar var.Ankara Büyükşehir Belediyesi nisan ayından beri işyerleri için farklı çözümler üretmeye çalışıyor. Bunlar bize yalnız olmadığımızı hissettiren önemli katkılar. Ayrıca belediyemizin hayırsever vatandaşlarla ihtiyaç sahiplerinibuluşturduğu birçok girişimi oldu ve devamı da geliyor. Daha önce Ankara’da yaşayamadığımız birlik, beraberlik ruhu oluştu.

Koronavirüs salgını, sistem dönüşümü yaratmak için bir fırsat olabilir mi?

Demokrasinin baskı altına alınması, bireysel hakların kısıtlanması için bir bahane olarak kullanılacağı kesin. Salgın, globalleşmeye bir son verecek gibi görünüyor. Sistem dönüşümü yaratmak isteyenler için, salgın bir fırsat olabilir.

Korona günlerinde yurttaşlar olarak biz, kısa vadede ne yapabiliriz? Bizlerden istediğiniz ya da önerdiğiniz bir şey var mı?

Öncelikle herkes hem kendi sağlığı hem de çevresindekilerin sağlığı için gerekli önlemleri almalı, genel kurallara uymalı. Salgınla mücadelede doğru bilgilenme ve bunu kendi süzgecinden geçirip uygulama bireyler için hayati önem taşıyor.

Son olarak, ikinci dalga geleceği konuşuluyor, siz ne düşünüyorsunuz? İkinci bir dalga işletmelerin akibeti ne olur?

Yeme-sektörü resesyondan en çok etkilenen sektör belki de. Birinci dalganın etkilerini bir yandan yaşıyoruz, bir yandan bu etkilerin devamını tahmin etmeye çalışıyoruz. Şu an ikinci bir dalganın işletmelere etkisini tahmin etmek mümkün görünmüyor.

 

Teşekkürler, sağlıklı günler.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!