ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Konuğumuz Zafer Partisi Ankara Büyük Şehir Belediye Başkan Adayı Sayın Hüseyin Bartu Soral. Ekonomi alanında hatırı sayılır bir eğitime sahipsiniz, ulusal ve uluslararası birçok yayının yanı sıra yurt içi-yurt dışında birçok konferans ve panelde tebliğde bulundunuz. Kalkınma ekonomisi alanında, birisi İngilizce olmak üzere 6 kitabınız mevcut. Dolayısı ile kalkınma ekonomisine hâkimiyetiniz akademik olarak tartışılmaz.
İstanbul mali piyasanın kalbi gibi görünse de Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin bürokratik ve siyasi olarak, beyni niteliğinde. Ankaralı görüntü kirliliğinden tutun birçok alanda mağdur edilmiş. Kentimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti fakat bu farkı ortaya koyacak elle tutulur gözle görülür hiçbir yatırım, hiçbir hamle yok.
Ekonomik kalkınma uzmanı olmanızın yanında, Atatürk çizgisinde milliyetçiliğe sahip bir belediye başkanı adayısınız. Sizin için Ankara’nın anlam ve öneminden bizlere bahseder misiniz?
HÜSEYİN BARTU SORAL:
Bunun ötesinde Ankara Kurtuluş Savaşının Başkent’i. Birinci Meclis, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Başkent Ankara’da kuruldu. Kuvaimilliye ateşi Ankara’da yakıldı. Hatta “Mütareke İstanbul’u Kuvaimilliye Ankara’sı” diye aydınlar arasında espriler yapılırdı. Ankara dediğiniz yer herhangi bir yer değil. Kurtuluş Harbi’ne başladığımızda ülkemizin dört bir yanı işgal edilmişti. Yunan ordusunu ülkemize salmış, İngilizler İstanbul’da cüretkârca boy gösteriyordu.
Ankaralıyım, Ankara’da doğdum, Ankara’da büyüdüm. Bu etken bence çok önemli. Melih gökçek 25 sene Başkent Ankara’yı yönetti, Ankaralı değil, Ankara’ya karşı aidiyet hissetmiyor. Bunun ötesinde Ankara Kurtuluş Savaşının Başkent’i. Birinci Meclis, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Başkent Ankara’da kuruldu. Kuvaimilliye ateşi Ankara’da yakıldı. Hatta “Mütareke İstanbul’u Kuvaimilliye Ankara’sı” diye aydınlar arasında espriler yapılırdı. Ankara dediğiniz yer herhangi bir yer değil. Kurtuluş Harbi’ne başladığımızda ülkemizin dört bir yanı işgal edilmişti. Yunan ordusunu ülkemize salmış, İngilizler İstanbul’da cüretkârca boy gösteriyordu. Bunun beraberinde Fransızlar, İtalyanlar Birinci Dünya Harbi’nden mağlup çıkan Osmanlı’yı parça parça bölmek üzere kendi aralarında anlaşmalar yapmıştı. Bir bölgeyi babalarının malı gibi Ermenistan’a hibe ediyorlardı. Balkan Savaşı, Dünya Harbi derken ordumuz yorgun, bitkin, kaybımız çok fazlaydı. Bu büyük mücadeleyi biz Başkent Ankara’dan başlattık. Bundan dolayı Ankara’nın anlam ve önemi benim için çok daha kıymetlidir. Ata’dan yadigârdır.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sayın Soral, röportajın başında da belirttiğim gibi Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılına yakışır bir tablo çizmiyor. Çevre ve şehircilik açısından baktığımızda Ankara’nın doğal dokusu korunmadığı gibi çarpık kentleşme gözleri yoruyor yaşamı zorlaştırıyor. İmar ve çevre konusunda atılımlarınız neler olacak?
BARTU SORAL:
Şehirde bölge planlama ve sosyal konut çalışmaları başlayacak.
Az Önce Ankara’nın ehemmiyetinden bahsettik oradan devam ederek bugün karşımızda olan şehirciliğe göz atarak kıyaslama yapalım. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Ankara Mustafa Kemal Atatürk için hayalinde ki Türkiye’nin küçük modeliydi. Bu doğrultuda 1928 Yılı’nda Ankara’ya Alman bir mimar davet etti. Ankara için baştan sonra “Bahçe Kentler” planladı altını çiziyorum planladı. Ankara Orman Çiftliği ile zirai merkezi Ankara’ya kurdu. Bu çiftlik planlı çalışma ile bataklıktan bile verim alınabileceğinin ispatıdır. Mustafa Kemal Atatürk bir plan eşliğinde şehirlerin büyümesi gerektiğini biliyordu. Bu planda, şehrin büyüme noktalarında olması gereken temel ihtiyaçların alt yapının, ulaşım ağının, eğitim ve sağlığın şehir merkezinde yer aldığını görüyoruz. Atamızın gidişi ile birlikte planda ne varsa darma dağın edildi. Son otuz yılı ele aldığımızda 25 yılı Melih Gökçek’in ve son beş yıl Mansur Yavaş’ın yönetiminde bir başkent var, rant anlamında değişen hiçbir şey yok. Bu belediyecilik anlayışında, Akp’li üst düzey bir bürokratın Ankara’yı parsel parsel sattın cümleleri ile vurgulayarak özetlediği bir modele geçildi. Bu modelde plan yok, ne var? İki yüz metrede bir avm, yanında iş merkezleri, plazalar var ve onun etrafında ranta yönelik apartmanlar mevcut. Bu apartman daireleri Şu anda yaklaşık bir milyon dolara satılıyor ne ilginçtir ki üst düzey politikacıların bu binalarda beşer onar dairesi var.
Merkeze yığıldığı, otuz yıldır rant merkezli yönetildiği için şehrin bölgelerinde çeperlerinde oturan insanlar Mamak’tan, Sincan’dan Siteler ’den geliyor ve iki saatte merkeze zor ulaşıyor. Neden derseniz çünkü anormal bir yığılma var dolayısıyla trafik yoğunluğunda artış var. Öğrenciler servislerde ıstırap çekmeyecek okullar sağlık kurumları yaşam alanlarının merkezinde olacak. Atatürk’ün ölmeden önce 1937 yılında tasarladığı Türkiye’yi temelden kalkındırmayı amaçlamış ‘İdeal Cumhuriyet Köyü’ projesi, Danimarka’nın Brondby şehrinde uygulandı gurur verici olduğu kadar üzücü bir durum. Biz 1938’de yarım kalan Atatürk modelini yeniden hayata geçireceğiz. Zemin artı üç kat olacak ortak alanı, yeşil alanı, yürüyüş alanı çok fazla Ankara’nın çeperlerinde yeni yerleşim alanları oluşturulacak.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Ankara trafik sorununda artık İstanbul’u aratmayacak kadar sıkıntı yaşatıyor. Toplu taşıma sistemi yetersiz kalıyor zaten biliyorsunuz raylı sistemde bir gelişme yok trafik sorununa bakışınız nasıl?
BARTU SORAL:
Kusura bakmayın, zaman gibi önemli bir unsuru insanların hayatından çalmaya hakkınız yok. Çalışan bir anne evine daha erken gidecek, bir öğrenci uykusunu almış vaziyette okula gidecek, zaman kazanmak isteyen Ankaralı özel araba ile işine okuluna gitmek için yola çıkıyor, tablo kaosa dönüyor.
Bakın yanlış şehir planlaması nedeniyle trafiği de kör düğüm haline getirdiler. Ne ilgisi var? Diye soracak olursanız. Şöyle izah edeyim, İnanılmaz bir yığılma mevcut her yer avm gökdelen. İnşa edilecek bahçe şehirlerimizde gençlerimizle el ele çalışacağız. “Bir şey yapmak istiyor musunuz gençler? Bahçeşehire gelin beraber yapalım” diyeceğiz.
Bilkent’ten şehir merkezine toplu taşıma ile ulaşım bir buçuk saati bulurken özel araç ile bu süre 15 dakika. Kusura bakmayın, zaman gibi önemli bir unsuru insanların hayatından çalmaya hakkınız yok. Çalışan bir anne evine daha erken gidecek, bir öğrenci uykusunu almış vaziyette okula gidecek, zaman kazanmak isteyen Ankaralı özel araba ile işine okuluna gitmek için yola çıkıyor, tablo kaosa dönüyor. Bunun tek çözümü şehir merkezini boşaltarak raylı sistemi arttırmaktan geçer. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde yer altında kullanmadık nokta bırakmıyorlar vızır vızır raylı sistem çalışıyor. Ankara’mızın ne eksiği var bu çileye mahkûm ediliyor. Koltuk sahipleri görev bilicinde değil aksi takdirde bu kadar zengin kaynaklar içinde böylesi saçma nedenlerle mağduriyetler yaşanmaz.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sayın SORAL, 25 yıl gerçekten kötü bir yönetim sonunda Mansur yavaş ile Ankara yeni bir döneme başladı. Bu anlamda baktığınızda iki belediyecilik arasında farklar nelerdir buna ilave olarak belediyecilik sizin izahınızla nedir?
BARTU SORAL:
Mansur beyin en büyük şanslarından biri, Melih Gökçek gibi bir yıkımın ardından göreve gelmesidir. Sosyal manada güzel yaptığı işler var beğeniyorum onları ama belediye dediğiniz şey bir şehrin planlanmasıdır. Mansur Bey mimari olarak Melih Gökçek’in ardından aynı inşaat firmalarla çalışmaya devam etti, ne anladık biz bundan?
Mansur beyin en büyük şanslarından biri, Melih Gökçek gibi bir yıkımın ardından göreve gelmesidir. Sosyal manada güzel yaptığı işler var beğeniyorum onları ama belediye dediğiniz şey bir şehrin planlanmasıdır. Mansur Bey mimari olarak Melih Gökçek’in ardından aynı inşaat firmalarla çalışmaya devam etti, ne anladık biz bundan? Bir şehirde ortak yaşam aidiyet duygusunun oluşturulmasıdır. Ankaralı kimliğine sahip çıkılmasıdır. Bakın bunların hiçbirisi yok. Belediyecilik dediğiniz şey ekonomiyi tek başına düzeltemez ama iş gücüne katılımı arttırmayı sağlayabilir. Ankara’da işgücü katılım oranına oranına baktığınızda %48, Manisa’da %57 diğer yandan işsizlik Ankara’da %12’nin üzerinde, Konya’da %7 buradan ne anlıyoruz demek ki belediyeler işsizlik karşısında tedavi edici önlemler alabiliyor.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sayın SORAL, sohbetin başında da değindiğimiz gibi akademik kariyeriniz Başkente yakışır bir yönetimin en büyük avantajı. Ankara’mızı emin ellere bırakıp hak ettiği yerde görmek, Ankara’ya gönül vermiş insanların en büyük hayali. Özellikle mevcudiyetimizin devamını sağlamak için inanılmaz çaba göstermiş, kendi yaşamından birçok fedakârlıkta bulunmuş Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bağrında yattığı bu kenti bahsettiğiniz noktaya yükseltebilmek için ekonomik kaynaklar bahsettiğiniz istihdam, üretim, kaynakları nasıl oluşturulacak, bu konuya açıklık getirip bizleri aydınlatabilir misiniz lütfen?
BARTU SORAL:
Üretim Odaklı belediyeciliği hayata geçireceğiz. Bir Başkent olarak bütün illerimizin örnek alacağı üreten, ürettiğini tüketen bir belediye olacağız.
Ekonomi modelimiz tecrübeyle sabit BM görevimde ülkelerde uyguladık çok güzel sonuçlar aldık. Ankara Türkiye’nin ikinci büyük şehri ve en önemlisi BAŞKENTİ buna rağmen işsizlik anlamında sanayiye, tarıma katma değer katma sırasında altıncı sırada. Ekonomi şartları işlemiyor. ODTÜ, Bilkent, Başkent, Hacettepe, Ankara, Gazi Üniversitesi gibi çok kıymetli okulları var üniversiteler olduğu için genç nüfusu çok yüksek. Teknoloji üreten tekno parklar var. Aslında Ankara’nın cıvıl cıvıl bir ekonomiye sahip olması gerekirken hayret verici hantal bir ekonomi ile karşı karşıyayız. Dünya’da bunu çözmek için ne yaptık anlatalım. Hedefimizde Yeni mezun, birkaç yıllık mezun, mastır öğrencisi artı üretime katkıda bulunma imkânı olmayan ev hanımları var. Bu saydığım kesimlerin girişimcilik açısından kafasında inanılmaz projeler var.
1.Mikro Kredi
Evine katkıda bulunan kadınlarımız aile bütçesine katkıda bulunduğu için daha huzurlu olacak, gençlerimiz kendini ifade etme fırsatı bulduğu için daha yüksek özgüvene sahip olacak. Bu proje sayesinde genç nüfusu Ankara dışına göndermeyerek şehrin kalkınmasına sebep olacağım. Sokaklarda huzurlu gülümseyen yüzler, mutlu Ankaralılar görmek en büyük arzum.
Mikro krediyi biz dünyanın her bölgesinde BM olarak uyguladık ve çok başarılı oldu. Çünkü parası ve kendini ortaya koyacak fırsatı olmayan gençler ev hanımları bu vesile ile projelerini sunma fırsatı buluyor. Belediyemizde bir ekip kuracağız teknik bir merkezle finans uzmanı, muhasebeci, pazarlamacı iş geliştiricinin mevcut olduğu bu ekip birbirine yakın projeleri kümeleme sistemi ile bir araya getirerek ortak alanda buluşturacak. Örnek vermek gerekirse, biri iplik üretmek ister diğer taraf kumaş aynı gruba hizmet eden projeleri bir araya getirdiğinizde kümeleme mantığı ile teknik grupla, finansmanı sağlamış olacağım. Bir de denetleme kurumu olacak. Bu kurumda projenin gidişatını inceleyerek olumsuz bir yön gördüğünde çözüm bulmak için harekete geçecek. Mikro kredi ile hem girişimciliğin önünü açıyoruz hem büyüme sağlıyoruz. Böylelikle ekonomide canlanma sağlanmış olacak. Bunun diğer bir etkisi psikolojik. Evine katkıda bulunan kadınlarımız aile bütçesine katkıda bulunduğu için daha huzurlu olacak, gençlerimiz kendini ifade etme fırsatı bulduğu için daha yüksek özgüvene sahip olacak. Bu proje sayesinde genç nüfusu Ankara dışına göndermeyerek şehrin kalkınmasına sebep olacağım. Sokaklarda huzurlu gülümseyen yüzler, mutlu Ankaralılar görmek en büyük arzum.
2. Risk Sermayesi Girişim Şirketi
Yeter ki ülkeye hizmet etmek istesin kişi, her şey koltukta kimin oturduğuna bakar.
Bunun dünyada pek çok örneği var bizde Ankara Büyük Şehir Belediyesi bir şirket kuracağız. Bunun için kuracağımız ekip sağlam zeminin hazırlanması için çalışmalar yapacak. Belediye ve ortaklar sermayelerini şirkete yatırdıktan sonra bankadan krediyi onaylatıp projeyi hayata geçirmiş olacağız. Şirket finansmanı aldığı zamanın ardından tabiri caizse, bebeklik emekleme durumundan yürür duruma geçtiğinde Belediye ortaklık hissesini diğer ortaklara satacak yeni bir küme ortaklığı ile yola devam edecek. Tabi ki bu kurumunda bir denetim mekanizması mutlaka olacak denetimlerde göze çarpan sorunlar çözülerek işleyişi sağlanacak. Böylelikle hem gelir düzeyi artan istihdam yaratan bir Ankara’ya sahip olacağız buna ilave olarak şirketten elde ettiği kar ve satışı ile Büyükşehir Belediyesine katkı sağlamış bir belediye yönetimi olacağız. Size bahsettiğim belediyenin istihdama katkısı ve ekonomiye katkısı bu şekilde gelişir. Yeter ki ülkeye hizmet etmek istesin kişi, her şey koltukta kimin oturduğuna bakar.
3.Kalkınma Projesi Kobiler
Ben yurt dışı tecrübelerim, sabırlı sistemli kalkınma projelerimle Ankara’da yardıma ihtiyaç duymayan, ekonomik muhtaçlık hissetmeyen Ankaralı görmek istiyorum. Belirttiğim bu düşünceler çizgisinde Ankara’ya kalkınma vaat ediyorum.
Ben bu konuda çok çalıştım. Küçük ve orta büyüklükte ki işletmeler uluslararası firmalara erişimi yok bankalara gidiyorlar atölyemi büyüteceğim gibi teklifler ile destek almanın yolunu arıyorlar. Uluslararası firmalar diyor ki bana beş yıllık bilançonu getir, bilanço uluslararası kabul edilebilecek muhasebe standartlarında değil bakkal defteri gibi. Kobi zararı saklamış kafasına göre makyajlı bir bilanço sunmuş. Para sahibi adam senin makyajla sansürlediğin bilançonu bilir, bunu saklamanın imkânı yok. Gelelim bu projede ikinci adıma iş planı, “Hans dayı bir iş yapacağım bir senede uçacağız “ diye uluslararası firmaların karşısına çıkılmaz. Senin, nakit akışlarını yatırımlarını ne zaman nereye yapıyorsun? Geri dönüşler nasıl oluyor? Gelirin, giderin o sektörde kârlılığın nedir? Şeffaf bir şekilde ortaya koymak zorundasın. Dolayısı uluslararası firmalar sizi de bir anlamda koruyor. Hayalini kurduğunuz bu iş belki zararla sonuçlanacak, bunların tahlilini sağlam şekilde yaparak hayal kırıklığı yaşamanızı, maddi manevi çöküşünüzü önlemiş oluyor. Parayı size kolayca vermeyerek sizden ciddi bir çalışma istiyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde uluslararası deneyimi olan büyük bir ekip kuracağız, uluslararası finansmana erişmek isteyen kobiler bu ekibe başvuracak. Kobi, “projem bu ihtiyacım olan finansman şu kadar”, diyerek kendini ifade edecek. Bu ekip beş yıllık bilançosunu inceleyecek, “iş planını ciddi Dünya’da uluslararası kabul edilebilir şekilde hazırla” diyecek, hazır olduğu takdirde “tamam şimdi seni finansörlerle bir araya getiriyoruz” diyerek buluşmayı sağlayacak. Ciddi bir danışmanlık sistemi kurarak kalkınmaya destek olacağız. Size şu kadarını söyleyeyim Türkiye’de yaşanan tüm gerginlikler dengeli bir ekonomi olmamasından kaynaklanıyor. İnsanlar evine ekmek götüremediğinde, ayda bir de olsa çocuğuna sosyal bir etkinlik sunamadığında ruh halleri çöküyor. Ben yurt dışı tecrübelerim, sabırlı sistemli kalkınma projelerimle Ankara’da yardıma ihtiyaç duymayan, ekonomik muhtaçlık hissetmeyen Ankaralı görmek istiyorum. Belirttiğim bu düşünceler çizgisinde Ankara’ya kalkınma vaat ediyorum.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sohbetin gidişatı konu işsizlikten istihdamdan açıldığı için bizi Anka Park’a getirdi. Bu projeye büyük bütçeler ayrıldığı için haklı olarak eleştirdik, artık böyle bir gerçeğimiz var. 900 milyon dolarlık bir yatırım çürümeye terk edildi. Dezavantaj olarak önümüze konulan bu proje nasıl avantaja çevrilir, daha doğrusu böyle bir imkân mevcut mu?
BARTU SORAL:
Ankapark ekonomiye kazandırılacak kentimize istihdam alanı olarak devreye girecek. AnkaPark’a gömülen kaynakla, üstüne basarak söylüyorum orta gelirli ve düşük gelirli 12 bin aileye konut satın alınırdı.
Ankapark’a hesapsız plansız 900 milyon dolar yatırım yapıldı. İnanın bu park yapılırken nasıl işletilecek ne sonuç doğuracak getirisi götürüsü ne olacak planlanmadı. Melih Gökçek, Dünya’nın en büyük tematik parkını yapacağım diyerek yola çıktı, sadece yapmış olmak için koca bir serveti gözden çıkardı. Peki, güzel ama bu tematik parkın işleyişi için sadece komşu illerden gelen müşteri yetmez. Turizmde dünya pazarına bu parkı sunabilecek misiniz? Böyle bir planınız var mı? Hayır, böyle bir plan yok! AnkaPark’a gömülen kaynakla, üstüne basarak söylüyorum orta gelirli ve düşük gelirli 12 bin aileye konut satın alınırdı.
İngiltere’de Merlin Grubu’nun CEO’su arkadaşımdı aradım, sordum Ankapark ile ilgili bilgileri verdim. Ankara’ya bir İngiliz uzmanı gönderdi 24 saat AnkaPark’ı gezdi, belediye yetkililerine haber verdim AnkaPark’ta eşlik ettiler. Şirket AnkaPark’ın pazarlamasını kabul etti, sonuç ne oldu biliyor musunuz? Mansur Yavaş ve ekibi şirketle anlaşamadı.
Melih Gökçek ihmalin ve sorumsuzluğun ilk ayağı, sonra Mansur Bey göreve geldi. Elinde 900 milyon dolarlık bir servet mevcut peki ne yaptı? Bu serveti çürümeye bıraktı. 900 milyon dolar Ankara’nın bağrında öylece yatıyor. Bakın size bahsedeceğim konuyu dikkatle kaleme alın. Bundan üç yıl önce bir araştırma yaparak bu ölü yatırımı nasıl Ankara’ya kazandırırız düşüncesiyle bazı adımlar attım. Dünya’da iki büyük şirket var. Biri ABD’de diğeri İngilizlerin Merlin şirketi. Bu şirketlerin Dünya’da yüzlerce işletmesi mevcut bu iki Şirket hem bu parkları işletiyor hem de dünya piyasasına pazarlıyor. Bakın bu çok önemli. Dünya Pazarlama alanına sahipler. Bir yeri alıyor işletiyor Dünya’ya pazarlıyor dışardan turist gelmesini sağlıyor. İngiltere’de Merlin Grubu’nun CEO’su arkadaşımdı aradım, sordum Ankapark ile ilgili bilgileri verdim. Ankara’ya bir İngiliz uzmanı gönderdi 24 saat AnkaPark’ı gezdi, belediye yetkililerine haber verdim AnkaPark’ta eşlik ettiler. Şirket AnkaPark’ın pazarlamasını kabul etti, sonuç ne oldu biliyor musunuz? Mansur Yavaş ve ekibi Şirketle anlaşamadı? İnsanlar Paris’i görmeye gitmiyor Disneyland’ı görmeye gidiyor. Üç aşağı beş yukarı pazarlığı yüzünden, elimizde 900 milyon dolarlık yatırımı değerlendirme fırsatını kaçırdılar. İngilizler bu duruma güldü geçti. Dünya turizmine orayı tanıtma şansını kaybettiler. İngilizlerle anlaşmayı beceremedikleri için ellerinde çürüdü kaldı.
Eğer Ankaralı yeter artık, bu komedi bitsin diyerek bize teveccüh ederse o zaman yapılacak eylem planımız şudur. Bu bölgenin bir kısmı Ankara film stüdyosu olarak dizayn edilecek. Ankara Film piyasasında ikinci sırada. Plato eksiğimiz var platoları kurarak film şirketlerine bu platformları günlük aylık süreler belirleyerek kiralayacağız. Bununla birlikte büyük bir istihdam sağlanmış olacak. Tabi bu tematik park küçülmüş olacak. Bu küçülen parkı güvenlik eksiklerini ortadan kaldırarak Dünyaya açılmasını sağlayacağız burası lunapark değil büyük bir tematik park. Melih Gökçek bunları hiç hesaplamadı. Uluslararası işletmeciler bunu başarabilir çünkü hem kabiliyeti, hem tecrübesi, hem pazar ağı var. Bakın Ankapark’ı Ankaralıya kazandırmış olacağız istihdam sahası açmış olacağız artı Dünya Turizm’ine açmış olacağız. Buradan memlekete hizmet ettiğini söyleyerek maden işletmelerini yabancı ülkelere pazarlayan yöneticilere de mesajımız olsun, yatırım ülkenin maden kaynaklarını satarak olmaz yatırım bu şekilde olur. Bakın Ankapark böyle bir avantaja dönüşebilir.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Biliyorsunuz iktidarın yanlış politikaları nedeni ile ülke olarak üretimi neredeyse yok denecek kadar aza indirgemiş durumdayız. Dışa bağımlı bir politika izleyerek özellikle tarım noktasında tohum ithal eder olduk.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü kentin efendisidir” sözü ne yazık ki artık bilinen bir söz olarak hafızalarda kaldı. Oysa tarım için örnek oluşturması açısından, Gazi Mustafa Kemal, Atatürk Orman Çiftliği’ni kurmuş, vatan toprağında bataklıktan dahi verim alınabileceğini göstermiştir.
Bugün tarımın, çiftçinin durumu ortada. Yurt dışına baktığımızda milli kalkınma için tarımın önemini idrak eden çiftçiler bizler kadar mağdur olmasa da büyük protestolar gerçekleştiriyorlar. Ülkemizde ise meçhule sürüklenen çiftçilerimizin bu bağlamda eli kolu bağlı. Çiftçinin üretimi durduğu takdirde, genel yaşamın uğrayacağı sekteleri biliyoruz. Reyonlara yansıyan fiyatların el yakmasının en büyük nedenlerinden biri tarımda üretimin baltalanmış olması. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunuz takdirde, Ankaralı çiftçiye verebileceğiniz müjdeler nelerdir?
BARTU SORAL:
Türkiye’nin, Ankara’nın sorunu Hollanda ve İsrail’den hibrit tohumu ithal edilmesidir. Ata tohumu gibi muhteşem bir nimet elinizdeyken, böyle bir saçmalık olabilir mi?
Gıdada kendi kendine yeten bir Ankara için kollarımızı sıvayacağız. Ankara Türkiye’de tarım yapılabilir en büyük topraklara sahip ikinci ilimiz. Tarıma koyduğu katma değerde birinci sırada olması gerekirken, beşinci sırada. Böylesi altın değerinde topraklar kullanılmıyor. Türkiye’nin sorunu, Ankara’nında sorunu Hollanda ve İsrail’den hibrit tohumu ithal ediyoruz böyle bir saçmalık olabilir mi? Anadolu’nun altı yüzyılda evrimleşmiş, soğuğuna, kurağına ve iklim şartlarına uygun bu tohumun kullanılmasına izin verilmiyor. Ben Ankara’da Ata’nın Atatürk Orman Çiftliği’nde başlatılan reformunu yeniden hayata geçireceğim. Ankara’da ekilmemiş bir santim toprak kalmayacak. Üreten Ankara, bolluk ve sağlık içinde ürettiğini tüketen Ankara vaat ediyorum.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sayın Soral, Muhalefetin ve iktidarın seçmene, empoze ettiği yanlış bir algı söz konusu “Zafer Partisi’nin sığınmacılardan başka politikası yok ” fakat bizler biliyoruz ki sığınmacı ve kaçaklar konusu hafife alınacak bir problem değil. Bilakis ülkemiz üzerinde ekonomik külfetlerine ek olarak şeker dağıtılır gibi verilen vatandaşlıklarla, sınırlardan sorgu sualsiz kim olduğu denetlenmeden geçen kaçaklar güvenlik açısından da büyük tehlike arz ediyor. Ankara’da sığınmacı akınından nasibini almış bir şehir olmakla beraber, bölge bölge gruplaştıkları da bilinen bir gerçek. Başkentimizde sığınmacılar açısından çalışmalarınız mutlaka olacaktır. Bu çalışmalardan bahseder misiniz biraz? Ekonomi dersi 101, ekonominin giriş dersidir bu. Gerçi bunu bilmek için ekonomi okumaya gerek yok arz artmadan talebi arttırırsanız barınma, gıda talebi gibi sıkıntı yaşarsınız.
BARTU SORAL:
Bu hümanizmden bahseden batı hayranı bir kesim var onlara sesleniyorum siz Fransa’ya kaçak girmeye kalkın sizi gözünüzün yaşına bakmadan kapının önüne koyarlar. Doğrusunu yapıyor, çünkü esas olan kendi vatandaşının güvenliği ve hizmetinin aksamaması.
Şimdi 13 milyon kişi geldi, bu kişiler bir yerde kalmak zorunda barınma talebi ortaya çıkıyor bir şeyler yiyecek ve bir şeyler giyecek tüketim talebi ortaya çıkıyor. Talep artıyor, enflasyonun sebeplerinden birisi budur. 2. si niteliksiz iş gücü. Niteliksiz iş gücü nedir? Eğitim almamış kalkınan ülkelerin tercih etmediği bu gurup Türkiye’de. Bizim niteliksiz iş gücümüz zaten var. Bu kaçak veya sığınmacılar asgari ücretin altında çalışıyor, işveren küçük ölçekli sanayici maliyeti düşürmek, sgk ödememek için bunları tercih ediyor. Asgari ücretle bile geçinmenin imkânsız olduğu şartlarda yaşam mücadelesi veren Türk’e diyor ki” bak rakibin var sığınmacı 6 bine çalışıyor sen bilirsin?” Bakın Ankara’da iş gücü %48 yani çalışmaya hazır %52 lik bir kesim mevcut. 3. şimdi bakın üçüncü konu şudur kendi mühendisinizin, doktorunuzun olumsuz şartlar nedeni ile yurt dışına gitmesine neden oluyorsunuz bu sayede uyanık Avrupa niteliklileri senden alıyor onların yerine niteliksiz ne olduğu bilinmeyen insanları ülkene dolduruyorsun. Niteliksiz iş gücünün çöplüğüne dönüyorsunuz.
Böylelikle yoksullaştırılan bir Türkiye’ye dönüyorsunuz. Kimse kusura bakmasın bizim sığınmacılara hiç ihtiyacımız yok. İstihdam edilmesi gereken o kadar insanımız var ki onları mağdur edip sığınmacıları beslemeye devam edemeyiz. Bu hümanizmden bahseden batı hayranı bir kesim var onlara sesleniyorum siz Fransa’ya kaçak girmeye kalkın sizi gözünüzün yaşına bakmadan kapının önüne koyarlar. Doğrusunu yapıyor, çünkü esas olan kendi vatandaşının güvenliği ve hizmetinin aksamaması. Kaçağı yakaladığım an kulağından tuttuğum gibi yollarım otobüse bile yollamam.
Sınırlama gelecek, öyle ellerini kollarını sallayarak her parka giremeyecekler” benim vatandaşım sizin tavırlarınızdan, davranış şeklinizden rahatsız her mekâna giremezsiniz” diyeceğiz.
Gelelim geçici sığınmacıya sekiz yıl önce gelmişsin aile kurmuşsun vesaire. Beşer Esat sana defalarca af çıkardı ülkende savaş duruldu, bayramlarda ülkenizi ziyaret ediyorsunuz demek ki tehlike yok. Geçici sığınmacılığın şartları ortadan kalktı, vatanınıza dönebilirsiniz. Gitmek istemiyorlar mı? Sınırlama gelecek, öyle ellerini kollarını sallayarak her parka giremeyecekler” benim vatandaşım sizin tavırlarınızdan, davranış şeklinizden rahatsız her mekâna giremezsiniz” diyeceğiz. Gidecekler, göndereceğiz. Su vatandaşa bir liraysa, sığınmacıya beş lira olacak çalışma ruhsatı verilmeyecek. Misafirlik bitti düzenli bir şekilde Suriye yönetimi ile irtibata geçerek vatanlarına ailelerine geri dönecekler dönmek zorundalar.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sayın SORAL, birkaç gün önce youtube kanalınızda paylaşmış olduğunuz videoda çok önemli, altı çizilecek açıklamalarda bulundunuz. Bunlardan en önemlisi, BM’de bulunduğunuz önemli görev esnasında açılım süreci AKP’nin, PKK destekli STK’lara destek vermek için girişimlerde bulunduğuydu. Bu sürece alet olmamak için birçok insanın takla atarak koşacağı mevkii, Dünya genelinde imtiyaz sunulan avantajlı bir yaşamı bıraktığınızı belirttiniz. Bu konu hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz?
HÜSEYİN BARTU SORAL:
Ben Ülkemin dağında batağında çatağında canını riske atarak görev yapan askerime, polisime kurşun sıkan zihniyetin fonlanmasına izin veremezdim. Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne kast eden kimseye hedeflerine ulaşmaları için fırsat veremezdim. Bugün vicdanım rahat BM’nin birçok avantajını elimin tersi ile ittim ama Türk Askeri’ne kurşun olarak dönecek ödeneklerinde önünü kestim.
Ben çok genç, 35 yaşında BM Kalkınma Masası Müdürü’ydüm. Beklide Dünya’nın en genç kalkınma müdürüydüm. BM Kalkınma Masası Müdürün’ün manası nedir? Mavi pasaporta sahipsiniz, diplomatik dokunulmazlığınız mevcut, Dünya’nın her yerine vizesiz gitme izniniz mevcut. Maddi gelir, sağlık, emeklilik imkânlarından bahsetmeye gerek bile yok.
Bu şartları bir kenarda tutarak anlatacaklarımı can kulağı ile dinlemenizi rica ediyorum. Sene 2008 açılım süreci başlamış Oslo’da görüşmeler yapılmış bize bir fon talebi geliyor, Diyarbakır Silvan Batman ama Diyarbakır ağırlıklı olmak üzere bazı STK’lara karşılıksız hibeler dağıtılacak. Diyarbakır’da STK dediğiniz yerlerin çoğu PKK ile ilintili. Bunu BDP’nin vekilleri Kandil, Öcalan bile söyledi. O tarihlerde kamu kurumları bu kadar dejenere olmamıştı, bürokrasi itiraz etti fakat Tayyip Erdoğan hibelerin verilmesiyle ilgili çok baskı uyguluyordu. Ben kabul etmedim çünkü DP’nin başı olarak benim itiraz etme hakkım vardı. Birleşmiş Milletler Sekreteri’ne yazdılar. Bu fonun başına da 37 milyon doları STK’lara dağıtılacağını belirlemek üzere Nurcan Baysal adında açık açık PKK ve Kürdistan propagandası yapan bir gazeteciye imtiyaz vermek istediler, bu şahıs o fonun başına oturtulmadı. Bu durumun ardından Sezgin Tanrıkulu, Etyen Mahçupyan, Osman Baydemir, Meral Baştaş, Osman Kavalave Soros’un Türkiye temsilcisi Hakan Altunay toplanıp bir mektupla beni Dünya’ya BM’ye ve Türkiye’ye şikâyet ediyorlar Kürt düşmanı olduğum için bu ödeneklere izin vermediğimi iddia ediyorlardı. Büyük bir komedi, sirk gösterisiydi. Ben Ülkemin dağında, batağında, çatağında canını riske atarak görev yapan askerime polisime kurşun sıkan zihniyetin fonlanmasına izin veremezdim. Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne kast eden kimseye hedeflerine ulaşmaları için fırsat veremezdim. Bugün vicdanım rahat BM’nin birçok avantajını elimin tersi ile ittim ama Türk Askeri’ne kurşun olarak dönecek ödeneklerinde önünü kestim.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Yerel seçimler genel seçimleri besleyen çok önemli bir unsurdur. Çünkü finansman ve yetki olarak yanlış ellerde bulunduğu takdirde ülkeyi felakete götürür. Belediye başkanlığı seçimi gibi algılansa da aslında birkaç seçim yaptığımız yerel seçimdir. Parti meclis üyesinden muhtarına kadar bu seçimlerde nasibini alır adaylar. Bu noktada Yerel seçimlerin ve özellikle belediye meclis üyeliklerinin önemi konusunda bizleri aydınlatır mısınız?
HÜSEYİN BARTU SORAL:
Ben meclis üyelerine imar konusunda söz hakkı vermeyi düşünmüyorum.
Şükran hanım ranta gidecek tüm yolları kapatacağız. Ben meclis üyelerine imar konusunda söz hakkı vermeyi düşünmüyorum. Size bahsettim Ankara ’Atatürk nezdinde küçük Türkiye’ydi ben onun kaldığı yerden planlamalar ile Atatürk’ün hayalini kurduğu başkenti yeniden inşa edeceğim bu yüzden en ufak kurnazlıklara bizim belediyeciliğimizde yer verilmeyecek.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Son günlerde ülke genelinde, gündemde olan bir konu da sokak köpekleri. Baştan savma yöntemler ile geçiştirilmeye çalışılan bir konu ile karşı karşıyayız. Köpekleri uyutmak yâda insanlık dışı barınaklar, çözüm olarak ortaya konuluyor. Bir yerel yönetim, sadece vatandaşların sosyal kültürel ve genel ihtiyaçlarından sorumlu değildir. Kentin sokağında, parkında, bahçesinde yaşayan bitkisinden hayvanına yerel yönetimin sorumluluğu altında olmalı. Tabi bu noktada hassasiyet taşıyan vatandaşlarımızın korkusunu da çok iyi anlıyorum. Bu sorunların ana kaynağı hayvanlar için uygulanan yanlış besleme yöntemleri ve ne yazık ki kötü muamele. Bartu Soral hayvan sever, bir o kadar da bireylere karşı sorumluluk sahibi bir insan olarak nasıl bir çözüm planlıyor?
HÜSEYİN BARTU SORAL:
Sokak köpekleri insanlar için tehdit Olmaktan çıkacak. insanlar, sokak köpeklerine işkence yapamayacak
Sokak köpekleri insanlar için tehdit olmaktan çıkacak. İnsanlar, sokak köpeklerine işkence yapamayacak.
Zafer Belediyeleri bu çok önemli meseleyi en makul şekilde; “kısırlaştırma, hayvan hakları kanunları, belediye, hayvan severler ve mama
Firmaları iş birliğiyle” yönetecek, yeni koruma yasaları ile çözecektir.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Son olarak Sayın SORAL, gençlerimiz, uyuşturucu ve spor bu üç ana başlık için düşünceleriniz nelerdir?
HÜSEYİN BARTU SORAL:
Bu sayede Avrupa başkentleri içinde futbolda kendi ulusal liginde şampiyonluğu olmayan tek başkent olan Ankara’nın takımlarından biri şampiyonluk kupasını kaldıracak
Ankara Büyükşehir Belediyesi bütün spor dallarında üst yapıya profesyonel sporcu yetiştiren bir altyapı sistemi kuracak. Altyapıda tekniği, becerisi, beslenmesi ve eğitim-öğretimi ile yetişen genç sporcular, profesyonel spor dünyasına hizmet edecek.
Bu sayede Avrupa başkentleri içinde futbolda kendi ulusal liginde şampiyonluğu olmayan tek başkent olan Ankara’nın takımlarından biri Şampiyonluk kupasını kaldıracak. Dünya’ya bakın bütün başkentlerin futbol takımları mutlaka kupa kaldırmıştır. Biz bunu sağlayacağız.
Uyuşturucuya gelince gençlerimiz ve uyuşturucu arasında sporla bariyer koyacağız.
Zafer Belediyeleri, yayılan uyuşturucu sorunu ile etkin mücadele edecek. Belediye zabıtaları okul çevrelerinden başlayarak gençleri, torbacılardan emniyete istihbarat sağlayarak koruyacak. Ayrıca her mahallede yapılacak futbol, basketbol, voleybol ve kapalı spor alanları ile çocuklarımızı spora yönlendirecek.
Uyuşturucu ile gençlik arasına spor duvarı öreceğiz. Genç nüfusu yoğun bir kentiz az önce ekonomik planda gençlerimiz ile ilgili kalkınma istihdam projelerinden de bahsetmiştim. Genç nüfusu Ankara’dan kaçırmamak için projelere dahil etmeyi planlıyoruz.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sayın SORAL, sunmuş olduğunuz bütün projelerin altı dolu ve hayalimizde ki Ankara’yı Türkiye’yi temsil ediyor. Vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ediyor başarılar diliyorum.
BARTU SORAL:
Rica ediyorum Şükran Hanım. Bizim de tüm çabamız amacımız hayalleri süsleyen Ankara’yı Türkiye’yi Türk Milleti’ne sunmak. Çok teşekkür ediyorum.