Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, “Bana bir eylem, bir suikast girişimi olursa Sayın Süleyman Soylu bunun failinden sonra ikinci sorumlusudur” dedi.
Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ, iki gün önce katıldığı bir televizyon programında İçişleri Bakanlığı’nın kendisine silah ruhsatı verilmesi konusunda zorluk çıkardığını belirtmişti.
Özdağ, açıklamalarının ardından İçişleri Bakanlığı Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı’nın Twitter üzerinden yaptığı açıklamada kullandığı ifadeleri hatırlatarak, “Sayın Soylu, Bakanlığı yönetemiyorsunuz yanınızda çalıştırdığınız bakan yardımcısı devlet terbiyesinden mahrum. Eğer siyaset yapmak istiyorsa çıkarsın üzerindeki bürokrat ünvanını gelsin siyaset yapalım. Ona o zaman söyleyeceğimizi biz biliriz.” dedi.
Özdağ, “Yıllardan beri, Necip Hablemitoğlu’nun şehit edilmesinden sonra başlayan süreçte bir koruma polisi ile hayatımın geçtiğini, ancak Zafer Partisi’nin kurulmasından sonra içine girdiğimiz temponun, bir koruma polisi tarafından güvenliğin sağlanmasının oluşturulacak bir ortam sağlanmadığı için, İçişleri Bakanlığı’ndan koruma ekibi talep ettiğimizi, bu talebin Genel Sekreterimiz İsmail Koncuk tarafından yazılı olarak bildirildiğini, fakat üzerinden bir buçuk ayı geçen bir süre geçmiş olmasına rağmen geri dönülmediğini kamuoyu ile paylaştım.” ifadelerini kullandı.
Özdağ, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Bunun üzerine dün İçişleri Bakanlığı Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı tarafından Twitter üzerinden bir açıklama yapıldı. Bakanlık adına.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Büyük bir devlettir. İçişleri Bakanlığı da Türk devlet yapısı içerisinde büyük ağırlığı olan bir bakanlıktır. Bu bakanlığı temsil noktasında olanların bakanlığın onurunu gururunu ve haysiyetini doğru dürüst temsil etmeyi becermesi şarttır.
Eskiden müsteşarlık diye bir makam vardı. Çok da doğru bir makamdı. Müsteşarlık bürokrasinin içinden gelmiş bürokrasiyi bilen, devleti tanıyan, siyasi iktidar ile bürokrasi arasında ilişkiyi kuran ve bunu doğru şekilde yapan bir kurumdu. Böylece devlet sisteminin doğru yürümesini sağlayan insanlardı. Saray rejimine geçilince bu kurum tasfiye edildi ve yerine her önüne gelenin bakan yardımcısı olduğu yeni bir çalışmayan sisteme geçildi.
İsmail Çataklı’nın dün yaptığı açıklamada kullandığı uslubu devlet terbiyesi açısından anlamak ve izah etmek mümkün değildir.
Sayın İbrahim Çataklı TBMM’de temsil edilen bir siyasi partinin genel başkanına hakaret etmiştir.
“Kendisine tavsiyemiz acilen doktoruna başvurması“ demiştir.
Eğer biz Zafer Partisi olarak Türkiye’de yaşanan ve somut örneğini bir kez daha bu açıklamada gördüğümüz‘ devlet krizinin’ tedavi edecek tek parti olmasaydık İsmail Çataklı ve onun gibilere cevabı öyle bir verirdik ki insan içine bile çıkamazdı.
Bu açıklamada size, somut kanıtlarla hangi yalanların söylendiğini göstereceğim.
“Kendisi adına 2000 ve 2011 yıllarında düzenlenmiş olan 2 ayrı silah ruhsatı bulunmaktadır.
Yusufeli Asl. Ceza Mah. 2012/57 Esas ve 2013 sayılı Kararı ile resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak suçundan dolayı adli para cezasına çarptırılmış, cezası 15.01.2013 tarihinde kesinleşmiş olmasına rağmen bu 2 silah ruhsatı süresiz düzenlendiği için iptal edilmemiştir ve halen geçerlidir”
Bu bakanlığın nasıl yönetildiğini çok merak ediyorum. Aslında yönetilmediğini görüyoruz.
1- Silah ruhsatları süresiz değildi.
2- 2013 senesinde 5 yıllık süresi bittiği zaman silah ruhsatını uzatmaya gittiğim zaman 2 de değil 3 silah vardı. 1’i taşıma 2’si bulundurma. Onu da atlamışlar.
Bana dediler ki ruhsatınızı uzatamayız. Silahlarınıza el koyacağız ya da devredeceksiniz. Bunun üzerine bende silahlardan iki tanesini koruma polisim Güven Şahan’a bir tanesini de kardeşim Av. Savaş Özdağ’a devrettim. Hemen idare mahkemesine dava açtım. İçişleri Bakanlığının bu kararının iptal edilmesi için.
Hani ruhsat geçerliydi?
Ruhsat geçerli olsa dava olur mu?
17. İdare Mahkemesi bunu reddettiğinde Danıştay’a gittim. Danıştay’da tekrar dava açtım. Bu iş 2019’a kadar uzadı. Tebliğ tarihi 11.10.2019. 2019 yılında Ümit Özdağ silah kullanamaz demiş. Oysa bu bakan yardımcısı ne demiş?
“Ayrıca;
2019 yılında 6136 sayılı Kanunda memnu hakların iadesi alanlara silah ruhsatı verilmesi imkanı tanıyan düzenleme sonrası başvuru üzerine 30.12.2020 ve 27.07.2021 tarihlerinde iki ayrı silaha daha ruhsat düzenlenmiştir”
Bu da yalan çünkü 2019 yılında mayıs ayında yapılan bu düzenlemeye rağmen İçişleri Bakanlığı vermeyi reddetti.
Dahası onlarca yıllık dostum olan eski Ankara Emniyet Müdürü Mahmut Karaaslan’a rica ettim. Dedim ki sayın müdürüm Ankara emniyet müdürü ile görüşür müsünüz ne yapmak istiyorlar?
İl Emniyet Müdürü reddetti.
Kendisini bir arkadaşıma arattım ben de telefonu dinledim. Dedi ki, Cumhurbaşkanı emretmediği sürece ben bu ruhsatı vermem.
Ben de sayın meclis başkanı burada kendisine de sorabilirsiniz. Ben isim veriyorum, somut kanıtlar sunuyorum. Meclis başkanı ile görüştüm ve silah ruhsatı verildi. Dikkatinizi çekerim silah ruhsatı bana verildikten sonra Ankara Valisinin talimatıyla ruhsatın verilmesinden sonra Danıştay benim lehime karar verdi. Ve bölge idarenin kararını bozdu.
Gelelim bu sabah yaşadığımız şeye.
Emniyet Genel müdürlüğünden Emniyet Genel Müdürü Dinçel Dinç bu sabah benim koruma polisimi arayarak sayın bakana yanlış bilgiyi ben verdim dedi.
Bu 4 silahın Ümit beyin üzerinde sürekli bulunduğunu zannederek yanlış bilgi verdim kusura bakmayın dedi.
“BEN DOKTORA GÖRÜNÜRÜM, ÖNCE KENDİSİ VETERİNERE GÖRÜNSÜN”
Şimdi burada Süleyman Soylu’ya soruyorum
Dezenformasyonu bozan sistem çalışıyor demiştiniz de, bu sistemin nasıl çalıştığını gördük sayın Soylu. Bakanlığı yönetemiyorsunuz yanınızda çalıştırdığınız bakan yardımcısı devlet terbiyesinden mahrum.
Eğer siyaset yapmak istiyorsa çıkarsın üzerindeki bürokrat ünvanını gelsin siyaset yapalım. Ona o zaman söyleyeceğimizi biz biliriz.ama devlet zırhının arkasına sığınıp oturduğu bakan yardımcılığı koltuğundan Zafer Partisi Genel Başkanına hakaret edemez.
Ben doktora görünürüm, önce kendisi bir veterinere görünsün.
Tabi bu sefil durum içerisinde gözden kaçırılmak istenen bir diğer durum, Sayın Soylu ben korumam yok demedim. Korumam var. İki aydan bu yana neden bütün parti genel başkanlarına tahsis edilen ekip korumasını Ümit Özdağ’a vermemekte direniyorsunuz?
Dün yalanladınız. Neyi yalanladınız koruması var, ruhsatları var. Şimdi öğrendiniz. Peki bana yönelik IŞİD Terör Örgütü tarafından bir suikast planından haberdar mısınız, değil misiniz?
Eğer haberdarsanız bu bilgiyi benden neden gizlediniz?
Ben koruma talep ederken koruma vermemek konusunda neden ısrarcı oluyorsunuz?
Bu soruların cevaplarını bekliyorum.
Bana yönelik IŞİD tarafından planlanan ve emniyet güçleri tarafından tespit edilen bu eylem konusunda açıklamış olduğum halde dün neden yalanlamadınız?
Özetle ortada çok açık bir güvenlik zaafı var. Ve bu zaafın sorumlusu Süleyman Soylu ve yanında çalışan bakan yardımcılarıdır.
Polis teşkilat değil, jandarma değil, istihbarat değil.
“FAİLİNDEN SONRA İKİNCİ SORUMLUSU SOYLU”
Ve eğer bu koruma ekipleri gelmeden bana bir eylem, bir suikast girişimi olursa Sayın Süleyman Soylu bunun failinden sonra ikinci sorumlusudur.
Hepinizi saygı ile selamlıyorum.”