TBMM’de seksen milletvekili ile temsil edilen HDP adlı parti doğrudan doğruya PKK’yı ve eylemlerini savunuyor. PKK ile organik ilişkileri olduğunu saklamıyor. Eş genel başkanları başta olmak üzere HDP milletvekilleri de her fırsatta PKK’yı koruyan, destekleyen ve onlara moral aşılayan eylem ve söylemlerde bulunuyor. Eş genel başkan Demirtaş, Kobani olayları sırasında halkı sokağa çağırmış ve elliyi aşkın vatandaşın ölümüne neden olmuştur. Aynı Demirtaş Sur olayları sırasında da halkı Sur’a yürümeye teşvik etmiştir.
Milletvekili değil militan!
PKK’lılara araçlarının bagajlarında silah taşıyan, teröristlerle birlikte hücre evlerinde güvenlik güçlerine karşı direnen, ‘PKK sizi tükürüğüyle boğar’, ‘keleşleri size çevirmesini de biliriz’ diyenler var. Canlı bomba eylemi yapanlara taziyeye gideninden katil teröristi kahraman ilan edenine kadar her çeşit suçu işleyen HDP’li vekiller var. Adamlar milletvekilliği değil militanlık yapıyorlar.
Bağlı oldukları parti olan HDP bir “suç örgütü” haline gelmiş durumdadır. HDP binalarından benzin bidonları çıkıyor. Eş genel başkanlar sırtlarını PYD’ye dayadığını söylüyor. Kandil’den tayin edilen PKK’lılar HDP’li belediyelerde birinci derecede sorumlu olarak eş belediye başkanlığı görevi yapıyorlar.
Bu durum halk arasında büyük bir infial yaratmış durumdadır. Teröristlerle birlikte hareket eden milletvekilleri ve partiler için de çok büyük tepki oluşmuştur. Bu yüzden siyasi arenada suç işleyen vekillerin dokunulmazlıkların kaldırılması için tartışma başladı.
Dokunulmazlık tartışmaları sürerken HDP’li iki milletvekili inadına SUR’da öldürülen PKK yöneticisini cenazesine katıldı. Milletvekillerinden birisi “biz bu direnişi gösteren gençlerimizle gurur duyuyoruz”, diğeri de “biz şehidimizi yaşatacağız. Onun yolundan yürüyeceğiz” dedi. Teröristin yolundan yürüyen ve dahası teröriste şehit diyen milletvekilleri olan bir Meclisle TBMM karşı karşıyadır.
CHP’nin tavrı ikna edici değil!
Terörle ilgili dokunulmazlıkların derhal kaldırılması yönünde en net tavır ve açıklama MHP’den geldi. ‘Nasıl olsa bütün dokunulmazlıklar kaldırılmaz’ görüşünde olan diğer muhalefet partileri ise daha farklı bir strateji izledi. CHP “Kürsü dokunulmazlığı hariç bütün dokunulmazlıkları kaldırılsın” dedi.
Sonuçta Davutoğlu, “Bütün Dokunulmazlık dosyalarını kaldıralım, herkes hesabını versin! 506 dokunulmazlık dosyası var, hepsini kaldıralım” şeklinde bir “hodri meydan” okuması geldi.
Başbakan Davutoğlu’nun bu teklifi adi suçlarla terör suçunu eşitler niteliktedir. Ayrıca 506 dosyanın teker teker ele alınması parlamentoyu tıkayacaktır. Anayasal değişiklikle bütün dosyaların bir defada ele alınmasına için AKP ile MHP’nin oyları yeterli değil!
Bu teklif üzerine CHP’nin ortaya koyduğu tavır ilginçtir. CHP, ‘bu tür geçici çözüm olmaz dokunulmazlık kurumunu “kürsüyle sınırlayarak” diğer bütün dokunulmazlıklar kaldırılsın’ görüşünü ortaya attı. CHP’nin tavrı anlaşılır da ikna edici de değildir.
Daha da garip bir şekilde AKP içinde de “Dokun ama tutuklama” türünden bir yaklaşım dillendirilmeye başlandı. Bu görüşe göre TBMM bir yandan ‘dokunulmazlıklar kaldırılırken diğer yandan vekillerin tutuksuz yargılanması için karar alınması’ dillendirildi. Bu tutum dokunulmazlıkların kaldırılmasını anlamsızlaştıracak bir tutumdur. Bu durumda vatandaş haklı olarak ‘dokunmayacaktınız niye dokunulmazlıklarını kaldırdınız?’ Sorusunu soracaktır.
Dokunulmazlıkların kaldırılmaması devlete, millete ve anayasal düzene meydan okuyanları daha da pervasız yapacaktır. Devlete, anayasal düzene ve millete meydan okuyanların yasalardan muaf olması devleti yok saymak anlamına gelecektir.
Teröristlerle organik ilişki içinde olanların dokunulmazlığının kaldırılması anayasal hukuk düzeninin gereğidir. Dokunulmazlıklar kaldırıldığında milletvekilliği, teröristlerin şehit ve kahraman ilan edildiği, savunulduğu, korunduğu ve kollandığı bir zırh olmaktan çıkmış olacaktır. Böylece yasamada yasa yapmakla görevli olanların yasaları çiğneme, devlete ve millete karşı meydan okuma hakkı olmadığı ortaya çıkmış olacaktır.
