Nihat Genç’in veryansıntv.com sayfasında yayımlanan “Bok torbası Celal Şengör” başlıklı yazısı:
Uluslararası şirketler, sermaye, her dönem kendilerine bilim adamı kisvesi altında Celal Şengör gibi ruhsuz duygusuz empatisiz vatansız azgın canavarları bulup konuşturur!
Yediği haltlarla medya maymunluğuyla çığır açan Celal Şengör, bu sefer de ‘çevrecileri kovun, defolsunlar, madenden anlamazlar’ dedi, hey büyük Allahım sen bize sabır ver!
Sabır da ibadettendir, ancak milyonlarca genç izliyor, bu denli kasıt ve yanlış bilgiyle algı oluşturmak karşısında susmak da ihanete girer!
Bak maymunoğlu maymun, dünyada altın ve maden çıkartılmasına karşı gelen tek bir çevreci yoktur!
Çevre ve iklim kavgası verenler, bir, maden çıkartılırken kullanılan siyanüre karşı mücadele veriyor!
İki, maden çıkartılırken köylülerin ortak malları (yaylalar, meralar, ormanlar, vs.) ya da mülklerinin ellerinden alınmasına karşı direniyorlar!
Maden çıkartılmasına niye karşı olalım, böyle bir delilik olabilir mi? Bizlerin derdi toprak ve hava ve suyun kirletilmesine ve yok edilmesine karşı hukuk önünde mücadele vermek!
Aynı maden şirketi Amerika’da ve Kanada’da aynı siyanürlü yöntemle maden çıkartamıyor!
Aynı siyanürlü yöntemlerle Batı topraklarında hiçbir maden şirketine maden çıkartmazlar!
Ancak bizim gibi sefil çaresiz eli kolu bağlanmış, köle, köpek halksız ülkeleri ve sizin gibi öküzoğlu öküzleri bulup tabiatı yok ederek maden çıkartma cesareti bulabiliyorlar!
Bir bilim adamı çevreciler maden çıkartılmasına karşı gibi bir algıyı niye yapar niye söyler, hiç olmamış böyle bir deliliği yalan ve iftirayı niye söyler?
Bir bilim adamı olarak dünyada maden çıkartılmasına karşı gelen tek bir çevrecinin olmadığını bilmiyor musunuz?
Bir bilim adamı olarak Amazon ormanlarından Afrika’ya ve Hindistan’a ve Türkiye’de uluslararası şirketlerin halkın elini kolunu bağlayıp toprağımızı suyumuzu havamızı zehirlediğini ve coğrafyalara kan kusturduğundan hiç mi haberiniz yok!
Üstelik Celal Şengör bu açıklamasını tam da 6 Aralık Erzincan İliç’te bilimsel keşif raporu yapılacağı günün öncesi söylüyor, yani, birileri kulağına söylemiş!
Yahu yetsin bu şarlatanlık, değneksiz köy bulmuşlar sallayan sallayana!
Üstelik siyanürle toprağımızda canlı bırakmayan uluslararası şirketlerin arkasında valiler var siyasiler var bürokrasi var avukat orduları var siyasete baskı ve yaptırım güçleri var, oysa, siyanüre karşı gelen halkın elinde avukat, medya, yazar ve akademi gibi hiç yok!
Sen kimin yanında kimin köpeğisin, aleni ve açıkça bilim kisvesi altında ve bilim adamı görüntüsüyle sömüren çalan yağmalayan talan eden ve işgal eden ve toprağa suya havaya ve coğrafyamıza kan kusturan kuralsız hukuksuz ve dokunulmaz vahşi şirketlerin celladı gibi konuşuyor!
Ölçüsüzlük hadsizlik şarlatanlık had safhada!
Ahlak olmadan bilim olmaz, sorumluluk duygusu ve empati olmadan bilim hiç olmaz!
Kendi icat etmiş gibi kendi keşfetmiş gibi ansiklopedik ve tarihi bilgileri neden sebep ilişkilerini göstermeden vermekle bilim hiç olmaz!
“FATİH ALTAYLI DENEN ZIRTAPOZYN MEDYA EĞLENCESİ”
Bu bok torbasının yediği haltlar bini geçti, bize ne, susup geçelim diyoruz, ama bir yere kadar!
Celal Şengör Fatih Altaylı denen zırtopun medya eğlencesi!
Daha önce de Fatih Altaylı ‘Cübbeli Hoca’yı on yıllarca ekranlara taşıdı, akıllarınca gülüp eğlendiler, asıl eğlendikleri halkın artık taşınamaz acıları!
Çok daha önce de ayetlere sayılar verip (Hurufilik) toplayan bir şarlatan çocuk vardı, Ömer Çelakıl! Ayetlerde gizli kehanetler mucizeler varmış ve sayıları toplayıp mesela 2023’te neler olacakmış önceden Kur’an’da söylenmiş iddiasıyla ekrana defalarca on yıllarca çıkarttı!
Memleket günbegün Fetö’nün eline geçerken ve her gün kumpaslar operasyonlar gırla giderken bu adamlar kalkıp ana akım medyada her Allah’ın akşamı işte bu hurafelerle milletin kafasını yiyordu, böyle böyle millet de akıl beyin irade bırakmadılar!
Her halde diyorum kendime, bir konuşma sarhoşlukları var, değil, kasıtla gündemi değiştirmek, kasıtla algı oluşturmak, kasıtla alakasız konularla gündemi boğmak, kasıtla gerçek sorunlar karşısında siyaseti boğmak ve kasıtla insanların kafasını hurafelerle meşgul tutmak, işte iktidarların ve yağmacı şirketlerin en büyük arzusu!
Bir yaraya merhem oldukları yok, kumpas, yalan, iftira, şarlatanlık, hurafeler, medya maymunluğu, manipüle gırla gidiyor!
Halkı ve gençliği ve iradeyi ve cesareti ve hakikati gırtlaklıyorlar!
Üşenmedim, oturdum bu adamın kitaplarını okudum, güya bir bilim adamı, ‘konuşma diliyle’ yazılmış utanılacak kadar çok vasat bir dili var!
Ancak kendisini nasıl görüyorsa, öyle bir makama çıkmış ki ne yazsam ne söylesem gider, olur, ne söylesek millet yer, kakalarız, yuttururuz, ağzımızdan dökülen her şey nur, hikmet, bal, mücevher sanısına kapılmışlar!
“BİR CEHALET Kİ DİBİ SINIRI YOK”
Bir defasında Kenan Evren’e övgüler düzdüğünü gördüm, yahu bize ne, memlekette her cins adam var deyip yutup geçtik, ama bir defasında Fatih Altaylı programında Aydınlanma Filozofu Russo’yu ‘hiç anlamadığını’ söyleyince, nevrim döndü!
Be ukala dümbelek, Russo’yu anlamadan bilmeden sen yıllardır ne konuşuyorsun!
Günümüz dünyasını var eden Aydınlanma’nın en büyük filozofları Voiltere, Montesque ve Russo’yu tanımadan-bilmeden sen kime maval anlatıyorsun!
Bir cehalet ki dibi sınırı yok, sonra gerçeği öğrendik, bu şarlatan Fransız İhtilali’ni de hiç anlamamış!
Fransız İhtilali’nde terör dönemi çok sert eleştirilmiştir, ayrı, ancak Fransız İhtilali’ni bilmemiş anlamamış bir insan modern dünyada hocalık yapamaz, yeri psikiyatridir! Sonra, kitabını Osmanlı hanedanına armağan edince, anlıyoruz ki, bu adam hala feodal çağ özentisinde!
Bakın, modern dünyamızın hemen hemen bütün siyaset kurumlarını düzenleyen, Amerika Haklar Bildirgesi ve İngiliz Şanlı Devrimi ve Fransız İhtilali’nin sonuçlarıdır!
Bugün içinde yaşadığımız, anayasa, Meclis. Kuvvetler ayrılığı. Bağımsız yargı. Halkın iradesi. Kralla bireyin hukuk karşısında eşitlenmesi. Bağımsız medya. Herkesin oy kullanması. Kilisenin ve asilzadelerin dokunulmazlık ve imtiyazlarının kaldırılması. Ve denetim kurumları ve köleliğin kaldırılması. Ve her insanın doğuştan hakları. Ve seçimler ve sandık ve milli irade ve halkın iradesi.
Ve bir siyaset rejimi olarak Cumhuriyet… Yani bugün dünyalıların içinde yaşadığı bütün bu siyasal kurumların tarih sahnesine çıkışı ve kökeni Haklar Bildirgesi, İngiliz Devrimi ve Fransız İhtilaliyle başlamıştır!
Modern dünyayı var eden bu siyasi oluşumları ve kazanımları bilmemek anlamamak ne demek, insanı tımarhaneye tıkarlar!
Bu bok torbası bir de güya Atatürkçüymüş, yalanın daniskası, Cumhuriyet’i bilip anlamadan Atatürk’ün neresine hayran olmuş! Türkiye Cumhuriyeti’nin felsefi kökleri Fransız İhtilali çıkışlıdır!
Cumhuriyet’i hiç anlamamış bir adama bilim adamı demek de bok yemektir!
Ve bugün anayasalarda yazılı hakların tümü, halkın isyan ve direnişiyle elde edilmiştir!
Ve bugün anayasalarda yazılı hiçbir hakkı krallar ve kilise bahşetmemiştir!
Bu şarlatana birileri hatırlatsın, bağımsız özgür yazıp çizme konuşma hakkını dahi halkın isyanlarıyla kazanmıştır!
Keyfi rejimleri bitiren halktır!
Sansürü, yasakları bitiren halktır!
Seçimleri zorunlu hale getiren halktır!
Vergilerin herkesten eşitçe alınmasını yasalara yazdıran halktır!
Ve halkın tarih sahnesine çıkması Amerika ve İngiliz Devrimi ve Fransız İhtilali’yledir!
Şarlatanlarda ahlak yoktur!
Ve iki yüzyıl halk isyanlarıyla kazanılmış bu haklar uluslararası sermaye ve liberaller ve şarlatanlar marifetiyle halkın elinden alınmıştır!
Çünkü uluslararası şirketler ve liberaller halkı ve haklarını boğmak gümbürtüye getirmek için her coğrafyada kendine işbirlikçi yalaka ukala bilmiş duygusuz vatansız köpekler bulmakta hiç zorluk çekmedi!
Birilerini parayla satın aldı, birilerinin egolarını şişirdi, birilerini ödüllendirdi, birilerini övdü öne çıkarttı, birilerine payeler makamlar verdi, birilerine dokunulmazlık verdi, birilerine kanat taktı yürü ya kulum, öt, konuş, kim tutar seni yürü ya kulum, denildi!
İnsan değil modern çağın kan emici yarasaları vampirleri bunlar!
İnsanı insan yapan duygudur, duygusuz canavarlar bunlar, bakın kitaplarına ve konuşmalarına duygu oluşturan tek satır bulamazsınız, çünkü bunlar halka acılara trajedilere ‘empati’ kurma becerisi olmayan narsist ego manyaklarıdır!
Anayasalarda kanla yazılmış haklarımızı elimizden alan ve halkı ve toprağı ve vatanı ve suyumuzu ve havamızı ve beynimizi zehirleyen işte bu şarlatanlardır!
İnsanlığın anonim zenginliği bilimi ‘kendi malları’ gibi kendi tekellerinde görürler, asıl felaket de buradadır!
Bilimi halka küfretmek halkı aşağılamak için derebeyinin kırbacı gibi görürler!
Bilimi köpek eğitir gibi kullanırlar, bu böyledir, şu şöyledir, git getir, git yap, gibi emir komutlarıyla ve hüküm vererek yaparlar!
Gerçek şudur tarih felsefesi bilmeden ‘hüküm’ veren insanlara bütün akademilerde ‘şarlatan’ denir, üfürükleri, sallamaları hiçbir akademide ciddiye alınmaz!
Bilim, deyince, şarlatanımız, bilimi sadece kendinin yaşadığı bir bayram sevinci sanıyor, bilim deyince sadece kendi eğleniyor, bilmişlik, malumatfuruşluk, çene, gevezelikle, bilim deyince sorumsuzluk ve dokunulmazlık zırhı ediniyor!
Bilim, kafaya vurmak, insanları aşağılamak, kırbaç, işkence aracı hiç değildir!
Bilim, düşüncedir!
Bir varoluş neşeniz bir insanlık neşeniz yoksa düşünce olamaz!
Sizinki ‘ben her şeyi ben bilirim’in ego histerisi!
Bilimin bu şarlatanların ağzında çarçur edilmesine sessiz kalan akademi utansın!
Herifçioğluna bak, bilimi sadece kendine gelen bir ‘vahiy’ sanıyor, sadece kendi biliyor!
Bu işbirlikçi şarlatanları topraklarımızda bolca buldukça sömürgeci şirketlerin de .ötü kalkıyor!
Buyrun, cıvık cıvık, rüyasız şuursuz tarihsiz köksüz duygusuz türküsüz sanatsız bilim adamları!
Hayrını görün!
İnsanlığın yüzlerce çağda milyonlar ölerek işkenceler görerek kazandığı haklarla dalga geçmek kimsenin haddi değildir!
Bu beyefendinin edepsizliği ve saygısızlığından o hakların nasıl amansız ve mucizevi direnişlerle kazanıldığı konusunda bilgisi olmadığını anlıyoruz!
Baksanıza bilimi boka konmuş sinek iştahıyla anlatıyor!
Olsaydı konuşmalarında yazılarında insana dair bir sorumluluk bir empati, hak ve hakikat duygusu olurdu!
Soralım şimdi, insanlık için en büyük felaket olarak cahillik mi yoksa ahlaksızlık mı diye iki tercihiniz kalsa?
Ben cehaleti seçerim!
Kitap okumamış insana cahil diyoruz, ancak bir de kara cahiller var, Anadolu halkı edep haya ahlak bilmeyene ‘kara cahil’ der!
Kitap okumayan bir insanı, fıtratı ya da çevresi ve tabiat ve olaylar eğitebilir, ama ahlaksız ve patavatsız bir insan istediği kadar okusun adam olamaz! Aksine ahlaksız adamın öğrendiği her şey halkın ve gerçeklerin üstüne atılan nükleer bombadır!
Ahlaksız sorumsuz patavatsız bu insanların tek bir gücü vardır: Konuşacak bir kürsü bulabilmek!
Yoksa dinleyicisiz yankısız boş odalarda kendi kendilerine konuşsunlar, bize ne, ama değil, gençlere ve kamuya konuşuyorlar ve yüz binlerce gencin zihnini düşünce gelişimini bozup insan olmanın düşüncenin ayarlarıyla oynuyorlar!
Sömürgeci şirketlerin kendileri gibi düşünce cellatlarıyla ortak çalışmalarının sebebi budur, duygusuz, rüyasız, hayalsiz, vatansız, türküsüz, çabasız, çaresiz ve sadece ansiklopedi bilgilerle sulanan gençler yetiştirmek!
Hakikati ve namusunu kaybetmiş bilgi gençliğin beynine şırınga edilen sümük balgam irin ve zehirdir!
Şimdi mahkemeye koşup, kişilik haklarıma ve itibarıma hakaret var diye dava açacak, ulan densiz, kişilik haklarını da sana kazandıran Fransız İhtilali!
“ULAN İBNELER”
Sevgili okuyucu, Nihat abi şimdi mahkemeye gidecek tazminat ödeyeceksin diye endişelenmeyin!
Türk mahkemeleri hep uyuşturucu dolandırıcılık davaları mı görecek?
Türk mahkemeleri bir kez de Fransız İhtilali’nin (Cumhuriyet’i) namusunu savunan bir davaya şahit olsun, Fransız İhtilali tüm tarihlerde halkın tüm insanlığa büyük haklar kazandıran isyanıdır!
Düşünceye bilime asıl aktif katkı Cumhuriyet’i her alanda ve herkese ve ne pahasına olursa olsun savunmaktır! Cumhuriyet’e ağır laf edenler halkın çocuklarından ağır cevabını alırlar!
Ben de merak ediyorum, savcılarımız kendilerine bağımsız yargılama hakkı veren Fransız İhtilali (Cumhuriyet’i) mi savunacaklar, yoksa halkı aşağılayan ve sömürgeci şirketler adına halkı manipüle eden şarlatanları mı?
Uluslararası bu şirketler hem Gazze’de soykırım yapan bombaların ortağı hem de PKK’nın!
Ulan İbneler!
Fransa’nın en büyük edebiyat eleştirmenlerinden Roland Barthes bir yazısında şöyle der: ‘Ulan İbneler’ lafı edebi mi yani sanata estetiğe girer mi?
Şöyle cevap verir: ‘Eğer Ulan İbneler lafı, Fransız İhtilali günlerinde çıkan bir direniş gazetesinin baş yazısında giriş cümlesiyse evet sanatsal ve estetik değeri vardır’
Bir küfür olan ‘Ulan İbneler’ lafına, Roland Barhes neden sanatsal estetik bir değer biçer?
Çünkü ‘ulan ibneler’ acı çeken isyan eden köleleştirilmiş halkın gırtlağından yırtına yırtına çıkar!
Yırtına, yırtına, ulan ibneler, haklarımızı çar çur edemezsiniz, .ötlerinizin keyfi için haklarımızı boğuntuya getiremezsiniz!