H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Ülkesine ve İnsanına Karşı İkiyüzlü Olanlar!

Aslı Erdoğan diye birisi: "Türklere okula başlar başlamaz Kürtlerden nefret edilmesi öğretiliyor" demiş.
 
Muhtemelen bir ülkeye ait olamama gibi bir duygunun travmasını yaşıyor olmalı. Keşke Fransa’yı, Rio de Janeiro’yı sevdiği ve Ermenileri tanıdığı kadar, kendi ülkesini de daha derinden sevip, tanımak için biraz çaba sarf etseymiş.
 
Kendisi, “Avrupa benim hayatımı kurtardı” diyebilecek kadar kendi ülkesinden uzak kalmış bir kalem… Kısacası, Türkiye’yi İstanbul’dan ibaret zanneden, Anadolu’yla gönül bağı kuramamış bir yazar.
 
Aslı Erdoğan kulaktan duyduğu sözde entel hikâyelerle değil de, gerçek yaşanmışlıklardan ve Anadolu ikliminden nefes alarak yola çıksaydı, nefret duygusunun kültürümüzün bir parçası olmadığını görürdü.
 
Buyursun okusun, sevgimi, hiçbir ayırım gözetmeden herkesle paylaştığım yaşamımdan.
 
Babam ülkesine âşık, iyi bir Türk milliyetçisiydi. Görevi dolayısıyla çocukluğumun altı yılı Diyarbakır'da geçti. (On sekiz yaşlarımda, ağabeyimin görevi dolayısıyla yine dört yıl, Diyarbakır’la ilişkilerimiz devam etti.) Kardeşim Diyarbakır'da doğdu. En güzel komşuluk ve dostluk ilişkilerimizi orada kurduk. Vatan sevmenin ilk basamağının, insanlarını sevmek olduğunu orada öğrendik.
 
Bu zaman içinde, evimizde ve sokağımızda, Kürtlerle ilgili tek bir nefret söylemi duymadım.
 
Üniversite yıllarımda da, tek bir arkadaşıma memleketinden ve inancından dolayı, farklı gözle bakmadım… İçinde bulunduğum Ülkücü camiada da, “vatanını sevmek; insanını sevmek ve milletini yaşatmak” demekti. Bu ideallerle birbirimizi sarıp sarmaladık.
 
Herkes kendini bu milletin bir evladı olarak görür, öfkemiz ancak, kim olduğuna bakılmaksızın, ülkesine haince bakanlara, hainlik yapanlara karşı olurdu.


 
Belli ki Aslı Erdoğan’da, birçok sözde aydınımız gibi, Emperyalist oyun kurucuların, insanlarımızın aidiyet duygularını yok eden  “kimlik(sizlik)” projesine takılanlardan.
 
Aslı Erdoğan’ın kendini hangi millete ait hissettiğini bilmem ama Türk Milletini bir arada tutan, “kardeşliği, kültürel bağı ve sosyal yaşam edebini” bozmaya hakkı yok.
 
Hatırlatırım; ülkesine karşı bir aidiyet duygusu olmayanların, hainlikle, arasında ince bir çizgi vardır…
 
…………
 
Geçtiğimiz günlerde çok konuşulan diğer bir resim ise yine bir kadına ait.
 
Resimde;
 
Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ile Binali Yıldırım yan yana yürürken, bir adım gerisinde olan AK Parti Aydın Milletvekili Mustafa Savaş, sırf bir adım öne geçmek için, Özlem Çerçioğlu’nu resmen iteleyerek kendine alan açıyor…
 
Bir dönem aktif siyasette çok görüp yaşadığım bir davranış biçimi olduğu için çok da şaşırmadım. Tabi birçok kişi bunu, sıradan, “bir yürüyüş pozisyonu alma olayı” olarak görebilir ama değil!
 
Siyaseti sadece erkek alanı olarak gören bir çok şahsiyetin, bu türden davranışlarını bizatihi yaşamış birisi olarak diyebilirim ki, bu resimde kompleks, bir kadına tahammülsüzlük ve şiddet var.
 
Belli ki, birçok erkek siyasetçi gibi, Mustafa Savaş da bir kadın tarafından geride bırakılmış olmasını içine sindirememiş.
 
“Siyasetin mayasında bu var” diyerek olayı hafife alanlar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açan her türlü etken ve ön yargıyla mücadele amacıyla kurulduğunu iddia eden STK’lar, özellikle her fırsatta kadına kota ve pozitif ayırımcılık gibi söylemlerle pirim kazanmaya çalışanlar ve de kadın siyasetçiler; SUSUYORSUNUZ!
 
Bu samimiyetsiz ve ikiyüzlü duruşunuz ve siyasetinizle sizlerinde, Mustafa Savaş’tan hiçbir farkınız yok!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!