Sarkozy, mektup ve sorumlular

Fransız Parlamentosu ilk önce tarihçilerin yapması gerekeni yaptı. Yani tarihçiliğe soyunarak, Türkler 1915’te, Ermenilere  “soykırım yaptı” dedi ve kendi çapında tarih yazdı. Bunu da sapasağlam (!) bir yasaya bağladı. Bir süre sonra bu kez de Fransız Parlamentosu kendisini mahkeme yerine koyarak  “soykırım yapılmamıştır” diye düşünce ileri sürene ceza öngören yasayı kabul etti. Fransız Parlamentosuna göre bir gerçek (!) olan  “Ermeni Soykırım”ı konusunda Fransızların öngördüğü biçimde düşünmeyenleri cezalandıran yasa tasarısını ise bu kez Fransız Senatosu görüşüyor.

Fransız Parlamentosu bu yasa tasarısını görüşüyorken Başbakan Erdoğan, Sarkozy’ye bir mektup yazarak, ikili ilişkilerde  “sağduyunun siyasi hesaplara üstün gelmesi”  gerektiğini beklediğini söylemişti. Ardından da  “Bu tür adımların ileri noktalara varmasının, Türkiye ile Fransa arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel tüm alanlardaki çok yönlü ilişkileri bakımından sonuçları vahim olacağı gibi sorumluluğu da girişim sahiplerine ait olacaktır” uyarısına yer vermişti.

Sarkozy, bu mektuba rağmen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın telefonlarına üç gün süre ile çıkmamış, sonuçta da tasarı Fransız Parlamentosundan geçmişti. Şimdi bu tasarının kanunlaşabilmesi için son aşama olan Fransız Senatosundan geçmesi gerekir. Türkiye’nin  “vahim sonuç” dediği şeyler tasarının yasalaşmasıyla meydana gelecektir. Bunu tahmin etmiş olacak ki Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, bu defa Başbakan Erdoğan’a cevabî mektup yazmıştır.

Sarkozy, cevabî mektubunda, Senato’ya sunulan “Tasarı metninde ne bir halk ne de bir devlet hedef alınmaktadır”  diyor. Sarkozy, böylece Türkiyeli yöneticilerin  zekalarıyla alay da etmiş oluyor. Sarkozy devam ediyor: “Fransa, itirafı güç olan görevini yaptı. Köle ticaretindeki sorumluluğunu kabul etti. Alman işgali sırasında, Fransa’da yaşayan Yahudilerin toplanarak kamplara gönderilmesindeki rolünü tanıdı. Ben şahsen, 2007 yılında Cezayir’in Konstantin kentinde yaptığım konuşmada Fransa’nın Cezayir’de Fransız sömürgesinin kör vahşetini ve Cezayir halkının anlatılmamış acılarını dile getirerek kınadım…/…Bu yasayla ilgili olarak atılacak aşırı adımlar iki ülke arasındaki çok yönlü ilişkilere zarar vereceği gibi sonuçları da vahim olacaktır ve sorumluluğu da girişim sahiplerine ait olacaktır.

Sarkozy, hem kel hem fodul rolünü oynuyor. Türkiye’yi de ucuz ve uçuk söylemlerle avutacağını sanıyor.

Sarkozy,  “soykırım”  iddiaları konusunda Fransa’nın istediği gibi düşünmeyeni cezalandırmayı öngören yasa tasarısının Parlamentoda görüşülmesi sırasında kendisini telefonla arayan Cumhurbaşkanı Gül’ün telefonuna çıkmamıştı. O sırada Başbakan Erdoğan’ın yazdığı mektuba da tasarının Senatodan geçerek kesinleşmesine birkaç gün kala cevap vermiştir.

Mektubunda Sarkozy, köle ticaretinden Yahudilerin toplama kampına gönderilmesine, oradan Fransız sömürgesinin kör vahşetine işledikleri melun failleri tanıdıklarını söylüyor. Türkiye’ye de siz de artık şu insanlığa karşı işlediğiniz suçu bir zahmet kabul ediverin diyor. Sarkozy, Fransa’nın yaptıklarını  “soykırım”  gibi ağır hukuki sonuçlar doğuracak bir kavramla tanımlamıyor. Sarkozy, yaptıklarımız için  “pardon”  dedik diyor. Türkiye’yi ise “soykırım” ile suçluyor ve bunu sessizce sineye çekmesini istiyor.

Sarkozy, bu arada biz bu yasayı kabul edeceğiz, siz de bunu kuzu kuzu sineye çekiverin diyor. Atacağınız ’aşırı adımların sorumluluğu da size ait olacaktır’ demeye getiriyor.

Fransa’nın akıl ve mantık dışı bu tasarısını Senato’ya kadar getirirken Türkiye ciddi girişimlerde bulunabilirdi. Türkiye bunu yapmadı ve adeta süreci seyretti. Son anda mektup, telefon ve tepki içeren girişimlerle Türkiye aleyhtarı tasarı engellenmeye çalışıldı. Kurumsal Türkiye düşmanlığına karşı ülkeyi yönetenlerin ciddi projelerinin olmaması sorunu bu aşamaya getirmiştir. Kabahat yabancılarda değil onlara bunu yapmak imkânı sağlayan yöneticilerdedir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!