Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Meclis Başkanı Camide

Meclis Başkanı Camide

Temmuzun 11’i, neredeyse bu ayda da hayatımızdan silinip gitmek üzere… Keşke, başta siyasal daha sonra da sağlıkla ilgili bütün problemlerimiz, günlerin geçiş hızıyla yarışırcasına bizi terk edip gitselerdi… Ama gitmiyorlar, hatta çörekleniyorlar… Unutmadan Merhabalar…

Sıradan Dostlarım arasında olsalardı fazla dikkate almadan savuşturacaktım ama, sayıları elin parmaklarını aşınca bizim de bir şeyler karalamak, naçizane görüşlerimizi; empoze sınırına yaklaşmadan paylaşmamız gerekiyor…

Konuya girmeden önce; problemi, geçici adresindeki perdeyi aralayarak değerlendirmemiz gerekiyor.

Cumhur İttifak’ının yeni ortağı Doğu Perinçek‘i tanırsınız. Mutlaka tanırsınız da siyaset dansözlüğünün prim yaptığı dönemlerde onun da çorbada sadece tuzunun değil, birçok katkısının olduğunu söylememe bilmem gerek var mıApo iti ile güle oynaya muhabbetlerini hatırlayın. Şimdi, en koyu karşıtı ve düşmanı… Çin Komünizmini savunup, Mao Ze Tung hayranı iken, şimdi AtatürkçüMilliyetçiliğe, faşistlik derken, şu an “3 Mayıs Türkçüler Gün’ünü” kutlayacak ve mesaj yayınlayacak kadar Türkçü… Coranavirüsten daha tehlikeli ve yayılmacı olan bu siyaset dansözlüğü, tepeden tırnağa her tarafı sardı… Bir Ülke düşünün, insanların %80’i hırsız… Bu, diyarda dürüstlük suç olur… Her siyasinin, sık sık 180 derece yalpaladığı dönemler de çizgiyi muhafaza etmek büyük suç kategorisindedir. Halkımız da duruma ayak uydurarak; bugün siyah, yarın beyaz diyene itibar etmektedir

Daha çok yazılacak olmasına rağmen, hatırlatma maksatlı bu kadarını yeterli görüyorum… Peki bu hatırlatmalar ne içindi. Marjinal bir parti için, az da olsa kalem oynatmaya değer miydi? Esnaf olsak “Abi maliyeti kurtarmaz” derdik ama durum farklı…

Çok partili siyasal oluşumları benimsediğimiz dönemlerden beri, Türkiye’nin geleceği konusunda tek yetkilinin kendileri olduğunu var sayan ve bunu da her fırsatta; gerek darbe gerek muhtıra gerekte post modern oluşumlarla bizlere dikte ettiren, Türk Silahlı Kuvvetlerinin oluşum ve altyapıları ve de gedikli hafızaları bu marjinal parti içinde yuvalanmaya başladılar… Partinin gerçek kadroları tarafından; “Faşist Ordu” sıfatından kurtulurlar mı veyahut bir müddet muaf tutulurlar mı bilemem. Zamanın, keskin döneklik virajlarıyla kaplı olduğu bir zeminde; klasik siyasal geleneklere dayalı tahminler ne derece tutarlı olur, bilemiyor, dolayısıyla da sağlıklı bir öngörüde bulunamıyoruz. Bu yüzden; kendilerini de marjinalin, marjinali haline getiren bu eski militarist yapıyı biraz incelememiz gerekiyor… Hacimli , kalın kitaba bile zor sığacak  konuyu, bir köşe yazısının mahdut sınırlarında nasıl değerlendireceğimi inanın bende bilmiyorum, en iyisi bir başlayalım, Allah kolaylık verir mutlaka…

Bizim çocuklar başardı” ile son bulan; Özal’ın, şortla askeri birlik denetlemesiyle dünyaya ilan edilen yeni sürecin kabullenilmesi kolay olmadı. Ordu içindeki Amerikancı yapılanma, derhal mutasyona uğrayarak, Anti Amerikancı bir oluşuma dönüştüÇuval rezaletlerine, Habur facialarına kadar binlerce olay durumun kavranılmasını sağlamadı… Kaybettiği kaleleri geri almaya çalışan, sistemler şuursuz hareket etmeye başladılar… Oğlunun teğmen oluşu diploma törenlerine gelen, Türk usulü, başı kapalı analarımız taciz edildi… Hangi gazetelerin TSK’ya girip giremeyeceği ilan edildi. Bisküvi de bile uygun, uygun olmayan ayrımı yapıldı… Belli zincir marketler afaroz edildi… Her ne kadar İktidar olsa da bir türlü muktedir olamayanların ekmeğine yağ sürüldü… Sonunda, Amerikan patentli “Fetoş” iti devreye sokularak son darbeler vuruldu… Kozmik odasına bile sahip çıkamayan TSKnın; Memleket üzerinde hiçbir siyasal etkisinin kalmadığı, hapishane kapısında sızlanan eski Gn Kur. Baskanı tarafından tescillendi…

Size isim vermeden bir anımı anlatacağım. Hepinizin tanıdığı önemli bir -Or- Paşa ile geçen olayımızın, sonunda fırça yedim… “Siz oturun oturduğunuz yerde. Memlekette bir sıkıntı olursa biz çözeriz, size mi kaldı” diye azarlandım… Bu ve bunun gibi yaklaşımlar, bizlerin; onlarca yılda oluşabileceğimiz bütün muafiyetlerimizi yok etti. Kendimizi koruma reflekslerimiz yok oldu… Buna karşı, siyasal muhataplarımızın, her şeye rağmen var olma becerileri ,tavan yaptı… Sonuç: elimizde kör bir çakıyla, tanka , topa karşı koyma durumunda kaldık… Bahsettiğim Paşa ve onun gibiler kendini bile koruyamadı. Kulaklarından tutulup içeri tıkıldılar…

Bu sıralar, piyasaya enteresan laflar pompalanıyor… Askerler şöyle diyor- böyle diyor diye… Birçoğu terk etse de Perinçek Ağa’larının yanında kalan mahdut kimseler kendilerini sıfırın da altına indirme çabası içindeler… Bakın arkadaşlar, artık yakamızdan düşün. Kendimizi müdafaa ve kollama becerisine ,20 yılda ancak sahip olduk. Birde sizlerle uğraşıp, mehter takımı ritmine geri dönmeyelim… Halkımızın çok güzel bir sözü vardır, belki de bu günler düşünülerek söylenmiştir… “Sizler orda Paşa Paşa oturun” Orduevlerine gidin, Karpuzkaldıran’a gidin, bedavadan az pahalı hayatınızın tadını çıkarın ama sakın ha, sakın ola artık işimize burnunuzu sokmayın…

Marjinalin içindeki marjinaliteye kısaca değindikten sonra, son sözler için istikameti ana noktaya çevirelim… Perinçek Bey, zararın hesap edilmez ama çok faydan olan bir konu da oldu. Ermeni Meselesi’ndeki çaban taktire şayan… Allah razı olsun. Siyasal İktidarın bütün gücüyle yapamadığını sen tek başına, aslanlar gibi yaptın… Şımarık ve gerçek Barbar Avrupa’ya hukuk dersi verdin. Hepsini galebe çaldın… Kara Budun’un bir ferdi olarak sana minnettarım… Bir iyilik daha yapman gerekiyor. Ancak bu yolla “Bozuk Saat” pozisyonuna ulaşabilirsin… Sonrası veya ileri götürmekte sana ait. Ağanın eli tutulmaz… Sana göre biraz zor teklif ama gel şu garibi kırma… Şuur altındaki bütün oluşumları bir noktaya hapset, bütün dünya gibi Doğu Türkistan’daki olayları en azından inkâr etme, kına, kına ki kına yakması gerekenlere ders olsun… Taktir sıkıntısı ve cimriliği olmayan bir dost olarak bekliyorum. İnan ki ilk fırsatta sürmanşetten girerim…

Bu arada biri trajik diğeri komedik iki olayla final yapmak istiyorum… Bugün Srebzenitza katliamının yıldönümü… O mekanları gezen, oralardan yumruk yutmuş pozisyonda anonslar yapmak zorunda kalmış biri olarak şu an da aynı duygu yoğunluğuyla yüklüyüm… O, dokuzbine yakın kişiyi Sırplar öldürdü ama esas katil, Hollandalı BM Barış gücü komutanıdır…Allah hepsine rahmet eylesin. Boşnak kardeşlerimiz için ansiklopedi yazılsa gene de bir şeyler yapılmış sayılamaz… Gelelim komik kısıma…TBMM başkanını seçti… Burada (Datça)kasıtlı olarak TV almadım. Haberleri TRT FM den iki saatte bir 2 dk.’lık özetler halinde alıyorum… Sabahtan beri, Şentop’un, sabah namazını Hacı Bayram Camiin de kıldığını dinliyorum… Bu nasıl habercilik. Bu kadarla geçiştirilemez… Hazret, 2 rekât sünneti de kıldı mı, yoksa sadece 2 rekât farzla mı iktifa etti… Abdesti evde mi aldı, yoksa şadırvanı mı kullandı. Teşbihe kaldı mı? Kaldıysa, caminin tembihini mi kullandı, yoksa evden getirdiğini mi çekti… Çıkınca, Hacı Bayram Veli Hazretlerine, Fatiha okudu muCami Avlusunda insanlarla tokalaştı mı, sosyal mesafeyi korudu mu.  Hacı Bayram’dan eve, makam aracıyla mı gitti, yoksa 65 bedava kartıyla. Mansur Başkan’ın araçlarına mı bindi… Daha bin tane merak edilecek konu… Hadi gitti, öğleni nerde kıldı… Milleti sinir etmeyin, doğru dürüst bilgi verin. Bu kadar problem içinde bir de “merak“la uğraşmayalım…

Zaman selinin önüne kapılmış kuru yaprak parçası gibi bir o yana bir bu yana yalpalayarak bu gününde sonuna geldik… Hepinizi Allah’ a emanet ediyorum. Hoşça kalınız…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!