Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Mayıs Ayında Kamerama Takılanlar

Mayıs Ayında Kamerama Takılanlar

Koskoca Mayıs da devrildi gitti. Haziran neler getirecek, neler götürecek belli değil. Belli olan tek şey, Sizlere Merhaba diyecek olmam… Hepinize Merhabalar…

Klasik, bir çakma dindar olayını daha yaşadık. RTE, çıkıp kükremedi, Mahir Ünal ahkâm kesmedi, sadece kendini Kurtarmış Hoca bile kelâm etmedi… Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı, Adı batasıca bir pislik, kendisine emanet edilen öğrencilerine; ne gözle baktığını açık kalan ses düzeni marifetiyle açıkladı… Esasına bakarsanız, istifa edeceğini hiç düşünmüyordum. Can havliyle “montaj” daha sonra da “Kripto FETÖ’cülerin tuzağı” demesini bekliyordum… Hocadbeni ters köşeye yatırdı, istifa etti. Ama halâ aynı zihniyetle aynı okulda… Bu bademlerin vazgeçemedikleri iki şey var. Birincisi Para, ikincisi, sapıklık boyutunda ki cinsellik… Hatırlayın, el üstünde tuttuğumuz “Ensar Vakfı’nın” Kurân Kursu Hocalarının yaptığını. Çorum ve Maraş’ta, erkek kız ayrımı yapmaksızın oluşturdukları rezaletleri… Bu sistemlerde olayların kapalı devre halledildiğini düşündüğümüzde, gerçek boyutları tahmin etmek çok zor

Ramazan geçti gitti ama bir şeyin farkına yeni vardım… Evde hapis olmamıza ve sınırsız vaktimiz olasına rağmen, iftar ve sahur programlarını açıp seyretmek içimden gelmedi. Bir iki kere teşebbüs etsem de, zaplama sürelerini aşan seyirler olmadı. TRT’yi götüren Bekir Develi, ilk Canlı Yayınına, Benim, Dünyada Ramazan Programlarımla çıktı. O zamanlar Almanya’ da yetişmis temiz bir çocuktu…stand-up programlar yapıyordu. Suriye, Halep’te yaşadığımız ve Rejimce sabote edilen programıma çıkarken zangır zangır titriyordu… Bu sene baktığımda, yüzünde ki bütün nur gitmişti. Konukları da bana kapkara yüzlü geldiler. Bir tanesi, Kızılay Genel Başkanıydı diyeyim de anlayın… Nihat Hatipoglu‘nu çok iyi tanırım, TRT’ciler iyi bilir kendisini. Kanaatimi söyleyecek olursam, Basın ahlak yasasına göre suç islemiş olabilirim. Ama ekranda gördüğümde aklıma O murdar yaratık geliyor… Diğerleri hepsi aynı. Alayı, para için geldiklerini adeta bağırıyorlardı…  Her kanal kendine göre, kâğıtçılıkla uğraşan birilerini bulmuş, riyâ pazarlıyordu…

Son 20 yılın en önemli şiarı olan fırsatçılığı, otobüs firmaları da es geçmedi. Koltuk düzeni gereği yolcu sayısı azaldı diye 4-5 misli tarifeler uygulamaya başladılar. Gerekçe doğru değil. Firma istatistiklerine bakarsanız Yıllık doluluk oranları %60’lar civarında… Şu an ise % 50 civarında yolcu alıyorlar. Yani çok bir fark yok. Ama istedikleri fiyat 5 misli fiyat… Utanmadan geçen gün biri çıkmış 6500 TL maliyetten bahsediyordu… Rahmetli Mehmet Dayım olsa “Tamam Sen bizi Eşşek yerine koydiy” derdi ve de isabet olurdu. Coronadan önce O firma İstanbul’ a 80 Tl ye yolcu taşıyordu… 80×40= 3200 tl eder. O’ da hep fûl gitse… O parayla dünya senet ödenirdi. O parayla 2 şoför, bir muavin ve Mal sahibi gül gibi geçinirdi… Bu 6500 hesabına göre demek ki bizi kandırmışlar…

Bir kaç arkadaşım ve kadim dostum Rüştü, Tümamiral Cahit Yaycı olayına değinerek, kanaatlerimi öğrenmek istiyor... Evvela, çok değerli bir vatan evlâdı olduğundan kuşkumuz yok. AKP Genel Başkanının da övgülerine nail olduktan sonra, malûm muameleye maruz kalışının gerisinde ki sır perdesini “Derin Devlet” hariç kimse bilemez. Ben bir parça bu işlerden anlıyorsam; basına yansıyan konuların hepsi muhtemelen gerçek dışıdır. Derin güçler; kendilerince uygun olan şeylerin halk tarafından bilinmesini ister. Bunun içinde, bilerek veya bilmeyerek destek veren unsurları kullanırlar… Bu mühim meselenin çabuk kapanması, kafamda birçok şeylerin oluşmasına sebebiyet verdi… Meselâ: ABD’nin Akdeniz’ de, İsrail’ le, Yunanistan’la, Mısır’ la birlikte yürüttüğü Doğal gaz sistemlerinin zarar görmesi...

Yunanistan’ın ilk defa deniz üstünlüğünün yok oluşu. Bu yüzden direkt olarak Paşa’yı hedef göstermeleri. Mısır’ın tam yaklaşma ve temas isteklerine denk gelmesi… Bu ve buna benzer birçok şeyin mevcudiyeti ciddi sıkıntı… ABD bizle Swap anlaşması bile yapmıyor, sadece o mu, müttefikleri ve kuklaları da dahil… Bilemem ama Ben olsam ne yaparım… Devlet’in önünü açmak için Paşa’yı görevden alıp, Derin Sistemde işin başına getiririmYoksa; Devlet’in bekâsıyla alakalı olay üç kuruşluk ihale ile bağlantılı olamazEğer öyle ise de zaten yanmışız, külümüz bile savrulmuş

Bu Dişli Paşa olayı çok ilginç. Dönemin Başbakan’ı Davutoğlu açıklıyor “MİT Başkan’ı ile birlikte emekliliğine karar verdik ama olmadı” diyor. O devirde bu kişilerin, kararına müdahale edebilecek kim var… Sadece bir kişi… Bu Dişli Paşa’nın kalkışmanın her noktasında oluşu bana; acaba “Kontrollü Darbe” diyenler haklımı çağrışımı oluşturuyor

Gelelim, ataması yapılan, ama, okullar kapalı denilerek başlatılmayan çoğu önceki işlerini bıraktıkları için aç kalan 20 bin öğretmenimize. Hükümet yetkilileri, o para işinizi halletti mi. Bana göre Bilâl Oğlan’ın bir vakfına bile kâfi gelmez… İşin basit bir kararname işi olduğunu söylemiştik… Okulların açılışı Eylül sonuna kalınca MEB karar veriyor. Başlamalar 22 Haziran itibariyle yapılacakHani okullar kapalı olduğu için yapılamıyordu… Veya bu engel değilse de değerlerimizi niye 22 Haziran’ a kadar ser sefil ettiniz… Madem oluyor, niye 22 Mayıs değil, haziran. Bir aylık maaşları kâr mı bellediniz…Ama sakın merak etmeyin, onlar size desteklerini gene büyük bir çoğunlukla sandıklara yansıtırlar. Tıpkı, Soma’ da olduğu gibi, tıpkı Arifiye’de olduğu gibi, tıpkı satılan şeker fabrikalarının illerinde olduğu gibi…

Kripto AKP’li Dersimli Bay Kemal, yapacağını yaptı… Ortada fol yok yumurta yok, kimseden talep yok çıktı yeni kurulan partilere milletvekili verebileceğini söyledi… İşte Kriptoluk böyle birşeyİktidarda pası aldı ve golü atmak üzere… Yeni seçim kanununa önleyici maddeler giriyor…

Geçenlerde, haber içinde bir olaya şahit oldum, inanın ki utandım…Namaz Dağı’nda Soylu Bakan oturmuş, Askerlerle iftar yapıyor… Esasında gurur duyulacak bir olay ama bunun basına servis edilmesi hoş olmadı. Olayın siyasi parsa haline gelmesini üzüntüyle takip ettim… Diyeceksiniz ki “Haber niteliği” yok mu diye… Evet var. Bu arada talep dışı, kendi isteğiyle oraya giden bir meslektaşım olayları görüntüleyip ekrana taşısaydı amenna…ama olay öyle olmuyor. O set kuruluyor, biri çekiyor ve de servis ediyor. İşin dahası da var. Ne hikmetse RTE de aranıyor, konuşuluyor, oda servis ediliyor… Sizce maksat üzüm mü yemekti… Tabii ki değil… Değerli Mehmetçik evlatlarımız, fon olarak kullanıldı, figürasyonluk yaptırıldılar, ne için siyasi kazanım için, algı operasyonu için… Eğer RTE kameraların kaydetmediği dönemlerde de hastanede hastaları arıyorsa, askerlerimizi arayıp moral veriyorsa, Şehit Aile’lerine başsağlığı diliyorsa, dediklerimi geri alıyorum

Evet bir birlikteliğin daha sonuna geldik… Hepiniz Allah’ a emanet olunuz… hoşça kalın.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!