Golan Tepelerinde Suçüstü Yakalanmak

2005 yılında BBC’ye konuşan Filistin Enformasyon Bakanı Nebil Şaat, 2003’te dönemin Filistin Başbakanı Mahmut Abbas ve Bush’un yaptığı bir görüşmeyi şöyle anlatmıştı:
 
Şaat’ın anlattığına göre Bush toplantıda şunları söyledi: “Tanrı’nın verdiği görevle hareket ediyorum. Tanrı bana ‘George git ve Afganistan’daki teröristlerle savaş’ dedi ve bu emri yerine getirdim. Daha sonra Tanrı “George git Irak’taki zorbalığı sona erdir’ dedi ve bunu da yerine getirdim. Şimdi de ‘Git, Filistinlilerle devletlerini, İsrail’e güvenliğini ver, Ortadoğu’da barışı sağla’ diyor. Tanrı’nın izniyle bunu yapacağım”.
 
ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun söylediklerini duyunca Bush’nun geçmişte bu söyledikleri akla geliyor.
 
Mike Pompeo'ya Kudüs'te, “Trump da, Kraliçe Ester gibi Tanrı tarafından Yahudileri kurtarmak için gönderilmiş olabilir mi?” diye soruldu.
 
Pompeo bu soruya "Bir Hristiyan olarak bunun kesinlikle mümkün olduğuna inanıyorum” yanıtını veriyor.
 
Dünyanın en büyük gücünün bugün nasıl bir meczup kadronun elinde olduğunu görmek lazımdır. Ne yapacağı, nerede duracağı, nereye saldıracağı belli olmayan bir paranoyakla dünya karşı karşıyadır.


 
Siyonist, Arz-ı Mevut, neocon,  Armageddon karışımı tehlikeli bir yapı bütün dünyayı tehdit ediyor.
 
Trump, durup dururken “Ben artık zamanı geldiğine inanıyorum. Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma vakti gelmiştir. Büyükelçiliği Kudüs'e taşıma talimatı veriyorum.” Demiş ve bütün dünyayı karşısına alma pahasına bu kararını uygulamaya koymuştur. 
 
Aynı Trump bu defa  “ABD için İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tam olarak tanımanın zamanı geldi.” Açıklamasını yaptı.
 
Bu açıklamayla ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG/PKK ile neyi, niçin yaptığını itiraf etmiş oluyor.
 
İsrail’in Golan Tepelerine el koyabilmesi ve kendini güven içinde hissedebilmesi için Suriye’nin elinin kolunun budanması gerekiyordu.
 
Suriye’nin şöyle ya da böyle parçalanması, bölgede ABD yanlısı gurupların oluşması ABD’nin İsrail’i koruma konsepti bağlamında düşünülmesi gereken bir husustur. Yoksa koskoca ABD, Suriye gibi ‘çöl ve ölümden’ ibaret bir coğrafyaya bu kadar yatırımı niye yapsın?
 
Dahası bunu yaparken Türkiye gibi sözüm ona “dost ve müttefik” bir ülkeyle değil de ayrılıkçı, terörist ve ilkel gruplarla birlikte niçin hareket etsin?
 
12 şubat 2018 tarihinde “Eset takıntısı Türkiye’ye pahalıya mal oluyor?” başlığı altında şunu yazmıştık: ABD'den gördüğü destekle, işgal politikasını güçlendiren İsrail yaşanan süreci “Trump Dönemi” olarak adlandırması da manidardır. Trump dönemi kapanmadan İsrail bölgede elde edebileceği ne varsa onu elde etmek için elinden ne geliyorsa onu yapacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. İsrail'li Bakan Gilad Erdan, 1967'den bu yana işgal altında tuttukları Suriye’ye  ait Golan Tepeleri’nin “İsrail'in ayrılmaz bir parçası” olarak tanınması çağrısında bulundu.
 
Trump’ın bugün yaptığı da bu çağrıya cevap vermekten ibarettir.
 
Defalarca Suriye’yi daha açıkcası Esat’ı zayıflatmanın İsrail’i güçlendirmek anlamına geldiğini yazdık.  Kalbi mühürlenmiş kudret elitleri bunu anlamamak için elinden ne gelirse onu yaptılar.
 
9 Mart 2018 tarihinde yine bu köşenin “Suriye ile açılım şart” başlığın adıydı.
 
Bu yazının son paragraf aynen şöyleydi: “Bu durumda “Eset” özelinde Suriye’nin zayıflatılması İsrail ile PYD’nin güçlendirilmesi anlamına gelir. Öyleyse Türkiye’nin uyguladığı “Eset… Peset” stratejisini bir kenara bırakarak Esat ile anlaşmazlıklarını ertelemek ve Suriye ile işbirliği yapmak olmalıdır. Irak’la işbirliği nasıl ki Barzani’yi etkisiz eleman konumuna getirmişse Suriye ile işbirliği de PYD ve İsrail’in hayallerini kursaklarında bırakacaktır.”
 
Golan’ın gaspı dolaysıyla Trump’a ve İsrail’e kızanlar, ikiyüzlülüğü bir kenara bırakarak kendilerinin Suriye’yi zayıflatarak İsrail’i güçlendiren politikalarına bakmalılar!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!