Devlet Bahçeli Başarılı Bir Siyasetçidir

Boş zamanlarımda liderlerin biyografilerini içeren ansiklopediler okurum. Ülkemizde pek bilinmeyen bu tip ciddi araştırma ürünü ansiklopediler konularına göre ayrılır. Örneğin askeri biyografiler ansiklopedisi. İş liderleri ansiklopedisi. Başbakanlar ansiklopedisi. Hatta spor antrenörleri ansiklopedisi vs. Batıdaki, özellikle Amerika’daki liderlik kavramı çok geniştir. Sadece başbakanlar, politikacılar akla gelmez. Özellikle Jack Welch, Steve Jobs gibi iş liderleri akla gelir. Daha sonra politikacılar, daha sonra spor liderleri vs.  Amerika’da yönetim/liderlik bilimi çok gelişmiş bu konuda hemen hemen her üniversitede bölümler açılmıştır. Daha çok business yani işletme bölümü altında faaliyet gösterirler. Demek istediğim artık yönetim ve liderlik son 50 yıldır Peter Drucker gibi çok ciddi akademisyenler yetiştirmiş, bu dal Amerika’nın en rağbet gören akademik dallarından birisi olmuş, bu alan ciddi bilimsel yayınlara imza atılmıştır. Ben de bünyesinde Ken Blanchard gibi dünyanın en ünlü liderlik ve yönetim gurularından birisini barındıran bir okulda, bu alanda eğitim aldım ve okul sonrası okumalarımı da genelde bu alan üzerinde yoğunlaştırdım. Yani bu konuda söyleyeceklerim bu konuyla amatör olarak ilgilenen bir insanın görüşleri değil, bu konuda eğitim alan bir insanın görüşleri olacaktır.

  Her liderin başarısı kendi alanındaki performansı ile değerlendirilir. Bir parti liderinin başarısı partisinin oyunu artırıp artıramadığı ile ölçülür. Bir askeri liderin başarısı, kazandığı ve kaybettiği savaşların dökümü ile ölçülür. Bir şirket liderinin başarısı, şirketine kar edip ettiremediği ile ölçülür. Bir spor antrenörünün başarısı, takımının kazandığı ve kaybettiği maçların dökümü ile ölçülür. Bu yöntemin istisnası var mıdır? Elbette vardır. Yani tarih “kaybederek kazanan” büyük liderlerle doludur. Bazen kaybetmek de en anlamlı kazanma yoludur. Nietzche’nin dediği gibi öyle büyük bir savaş çıkarırsınız ki, düşmanlarınız cesedinizin önünden geçerken saygıyla başlarını eğmek zorunda kalırlar. Kaybederek kazananların en asil örneği Hz. Ali ve Hz. Hüseyin’dir. Yakın tarihimizden ise en büyük örnek Plevne kahramanı Gazi Osman Paşadır. Buna rağmen, bunlar istisnadır. Liderlik ve yönetim bilimi bu istisnai kazanma yöntemleri üzerine kurulmamıştır. Bir liderin başarısı yukarıda belirttiğim gibi kendi alanındaki performansı ile ölçülür, bir parti liderinin partisinin oyunu artırıp artıramadığı gibi…

  Bu açıdan baktığımız zaman Devlet Bahçeli’nin başarısı ortadır. Son yerel seçimler de dahil olmak üzere, MHP’nin son beş seçimde aldığı rakamlar %8,18,  %17,98,  %8,36,  %14,27 ve %16,1. Şimdi bu rakamların yorumuna fazla girmeyeceğim çünkü bu alana girersek bilimsel bakışımızı kaybederiz. Bu alan spekülasyon alanıdır, faraziye, varsayım alanıdır. Yok efendim, başka birisi olsaydı, şu an %30 almıştı. Bunlara girmenin anlamı yoktur. Elimizde yalın, gerçek rakamlar vardır. Hayallerle gerçek rakamları karşılaştırmak, kafadaki hayali rakamlarla gerçek rakamları yarıştırarak o rakamları sağlayanı başarısız bulmak benim yapabileceğim bir iş değildir. İsteyen yapabilir. Gerçek şudur ki, Devlet Bahçeli partinin başına geçtiği günden itibaren partinin oyunu yaklaşık % 100 artırmıştır. Gerçek budur. İki kere ikinin dört ettiği gibi bu gerçeği de tartışmam. Rakamlar ortadır.

  Zaten Bahçeli olmasaydı da bu oy alınırdı gibi eleştiriler yine varsayım alanına girer ki eldeki rakamları bırakıp ben o alana girmem. Dünyadaki bütün bilim adamları o alana girselerdi oturduğumuz bina çökerdi, televizyonumuz patlardı, cep telefonumuz çalışmazdı buna rağmen bu iddiaya karşı şunu söyleyebilirim ki ünlü filozof Alain’in defalarca söylediği gibi “dünyada hiçbir iyi şey sürekli olarak kendi kendine gerçekleşmez”. Evinizi iki hafta temizlemeyin bakalım ne oluyor. Kendi kendine ev temizleniyor, düzenleniyor mu? Tırnaklarınızı üç hafta kesmeyin bakalım tırnaklarınız kendi kendine kesiliyor veya kısalıyor mu? Siz kesmezseniz bakalım dışarı çıkabiliyor musunuz? Bunun fizikte karşılığı da vardır. Entropi denir. Kendi başına bırakılan herşey düzensizliğe gider. Kural budur. Dolayısıyla, Alain’in belirttiği gibi “dünyadaki bütün iyi şeyler -eğer sürekliyse- insanın eseridir.” Buradan yola çıkarsak, Bahçeli olmasaydı da zaten o rakam alınırdı iddiasının ciddiyeti yoktur. Başka bir lider olsaydı daha başarılı olabilir miydi? Belki olurdu. Belki % 50 oy alırdı. İmkan dahilinde mi? Tabii ki! Buna rağmen benim demek istediğim bunların varsayım alanında kaldığı, eldeki rakamlarla hayali rakamları karşılaştırarak eldeki gerçek rakamları eleştirmenin, başarısız bulmanın ciddiyetinin olmadığı.

  Bahçeli’ye yöneltilen eleştirilerin çoğu malum çevrelerden. Bu kesin. Bunları ciddiye almıyorum. Bir kısım eleştiri ise samimi. Bu samimi eleştirilerin sahiplerinin çoğunun düştüğü hata Bahçeli’nin bir siyasetçi olduğunu unutmaları. Bahçeli bir siyasetçi ve bir siyasetçinin en önemli görevi oyunu artırmaktır. Bir işletmenin en önemli görevinin kar etmek olduğu gibi, bir parti liderinin en önemli görevinin oyunu artırmak olduğunu inkar edebilecek birisi çıkmaz herhalde. Çıksa da ciddiye alınmaz. Bu bağlamda, gelen eleştirilerin çoğu bir ideoloğa yöneltilmesi gereken eleştiriler. Aynı tür eleştirileri 40 sene önce Nihat Atsız, Alparslan Türkeş’e de yöneltmişti. Hem de çok sert bir biçimde. Sonuçta yollarını ayırdılar. Daha sonra aynı tür eleştiriler, Muhsin Yazıcıoğlu tarafından Alparslan Türkeş’e yöneltildi. Sonuçta yollarını ayırdılar. İdeolojik partilerin en önemli sıkıntılarından birisi budur. Oy almak için verilen tavizlerin veya taviz veriyormuş gibi gözükmenin, idealistlerin sert ve kırıcı eleştirilerini çekmesi. Bu geçmişte yaşandı, aynı şeyi tekrar tekrar yaşamanın hiçbir kimseye fayda getirmeyeceğini düşünüyorum.

  Peki, Bahçeli’nin eleştirilecek yönleri yok mu? Tabii ki var! Ben de zaman zaman bazı yapılan şeylere anlam veremiyorum ve eleştiriyorum ama her eleştirdiğimde kendime şu soruyu soruyorum, Bahçeli’yi bir siyasetçi olarak mı eleştiriyorum yoksa bir ideolog olarak mı? Görüyorum ki çoğu zaman Bahçeli’yi bir siyasetçi değil de bir ideolog olarak görme hatasına düşüyorum.

  Peki, bir siyasetçi olarak eleştirilecek yönleri yok mu? Var tabii ki! İdeolog olmasa da, siyasetçi olarak fikri gelişmeyi sağlayabilecek şeyler yapabilir miydi? Yababilirdi, ama bunları tartışmanın zamanı da şimdi değil. Yeni CHP gibi, yeni MHP çıkarma operasyonlarının yağdığı bu günde böyle eleştiriler yöneltmek bu operasyonculara hizmet etmektir çünkü bizzat bu operasyoncuların Bahçeli’yi hedef alması Bahçeli’nin doğru yolda olduğunun ve doğru lider olduğunun göstergesidir.

  Sonuç: Bahçeli partinin başına geçtiği günden bu yana partinin oylarını % 100 artırmıştır. Rakam budur. Buna rağmen Bahçeli’nin bir siyasetçi olarak başarısını tartışmak istiyorsanız dünyanın dört köşe olup olmadığını da tartışalım.

  Çok daha anlamlı bir tartışma olacaktır.
  Devlet Bahçeli başarılı bir siyasetçidir!

  Vesselam!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!