Bir Türkiye Portresi

Türkiye’de olup bitenleri aklıselim düşünen ve Türkiye ile ilgili kaygısı olan herkes ibret ve dehşetle takip ediyor kanaatindeyim.

Türkiye’nin son sekiz senesine bir göz atalım. MHP’nin “vatana ihanet” ve “terör” kapsam dışı kalsın diye sürekli itirazlarına rağmen önce idam cezası kaldırıldı. Ardından durma noktasına gelmiş olan terör yeniden hortladı. Terör bütün şiddeti ile devam ederken Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ı seksen yıllık devlet politikasının aksine, “yalı aydınları” ile yaptığı toplantıdan sonra “Kürt sorunu hepimizin sorunudur” diyerek, bölücü terör meselesini etnisiteye indirgedi; hemen ardından “Bu devletin kimliği Türkiyeliliktir. Türklük ancak alt kimliktir” diyerek beş bin yıllık Türk Devleti’ni inkar edip, ne olduğu belli olmayan bir ucube ortaya attı. Aynı Başbakan, nutuklarında sürekli olarak “Türkiye’de otuz altı etnik unsur var” diyerek devletin Türk Devleti olmadığını adeta ispat için elinden geleni yapmaya çalıştı. O Başbakan’ın o zamanki dışişlerinden sorumlu danışmanı, şimdiki yardımcısı, ABD’de Amerikan yetkililerine “AKP sizin çok işinize yarar. Başbakan’ı delikten süpürmeyin” diyerek AKP iktidarının devamı için hem Türk Devleti’ni hem de Başbakan’ı alenen tahkir ve tezyif etti.

Sonra birdenbire ortaya bir terör örgütü çıkarıldı. İsimsiz, imzasız ihbar mektupları, PKK itirafçıları ve şimdi Kanada’da yaşadığı ileri sürülen ve “Haham Yamağı” olduğu söylenen, kim olduğu, ne iş yaptığı kamuoyu tarafından bilinmeyen bir adamın sözde ifşaatı ile bir dava tesis edildi. Terörle mücadele ile temayüz etmiş askerlerin tamamına yakını ile siyasi iktidara alenen muhalif gazeteci ve iş adamları ve bir kısım ilim ehli tutuklandı. Pek çoğunun beraat etmesi muhtemel bu zevat, iki yılı aşkın bir süredir tutuklu ve tutuklulardan Mehmet Haberal, kendisini gerekçesiz tutukladıkları iddiasıyla açtığı davayı kazanarak dokuz hakimi tazminata mahkum ettirdi. Ama halen tutuklu.

Terörle mücadele ve istihbarat konularındaki ustalığı ile bilinen bir Emniyet Müdürü, Hanefi Avcı; bir kitap yazarak anılarını ve uzun zamandır iç içe olduğu cemaati anlattı. Avcı’nın kitabı bir başka örgüt konusunda bu derece ifşaatı haiz olsa, Türkiye’de yüzlerce kişi “örgüt kurmak ve üyesi olmak” suçlarından tevkif edilir, operasyon üstüne operasyon yapılırdı. Çünkü örneği “Ümraniye Soruşturması”nda var. Ama Avcı yıllarca mücadele ettiği sol bir örgütün üyesi olmak ve örgüte yardım etmek suçundan tutuklandı.

Bütün bunlar olurken terör gemi azıya aldı. İmralı’da müebbet hapis cezasını çekmekte olan Bebek Katili, Siyasi İktidarın “Kürt Açılımı” (Daha sonra ‘demokratik açılım’ ve “milli birlik ve kardeşlik projesi’ adı verildi) programını açıklaması üzerine “Bu konuda muhatap benim” diyerek, avukatları aracılığıyla örgüte ulaştırdığı talimatlarla terörün dozunu artırmaya başladı, 2009 yılında terörün zirveye çıkması Bölücübaşı’nın muhatap olmak için siyasi iktidara baskı yapmak istemesi sonucuydu. Bölücübaşı’nın tehditleri sönunda onu susturmaktansa muhatap almayı tercih eden siyasi iktidar “Kim teröristlerle görüşülüyor diyorsa şerefsizdir” diye diye terörist ileri gelenleri ile müzakereye kadar varan görüşmeler yaptı ve bugünkü noktaya gelindi.

“Kürt Açılımı” ile dağdan muzaffer askerler edası ile inen teröristler, nerede ise devlet töreni ile karşılandı. Habur’da kurulan seyyar mahkemelerde kimlik tespitinin bile yapılması mümkün olmayan bir sürede sorguları tamamlanıp serbest bırakıldılar. Daha sonra Doğu Anadolu’yu il il gezip örgüt propagandası yaptılar.

Bir Büyükşehir Belediye Başkanı, Mehmetçik’e kurşun sıkarken öldürülen insan leşleri için adına “şehitlik” dedikleri bir mezarlık yaptırdı. Oraya “bayrak” adı altında bir paçavra asıldı. Aynı Başkan, bir defasında “Canım, belediye binasına Türk Bayrağı ile birlikte Kürt Bayrağı asılsa ne var. Demokratikleşme budur” diyerek ikinci bir bayrak teklifi cesaretini kendinde buldu. “Ana dil” diye ulumalar had safhaya vardı. PKK’nın bürokratik örgütü olan KCK davası sanıkları, hepsi de pek ala Türkçe bildikleri halde “Kürtçe savunma yapacağız” diye tutturdular. Amaç, anayasanın “Resmi dil Türkçedir” hükmünü yok edebilmek, en azında zafiyete uğratmaktı.

Devlete isyan etmiş, binlerce masumun ölümüne sebep olmuş Şeyh Said ve Seyit Rıza için anma merasimleri yapıldı. Mevlit okutuldu ve Rıza’nın heykeli bir şehrimizin meydanına konuldu.

İslam akaidine göre devlete asi olanın namazı kılınmazken, devletten maaş alan İmam Efendiler, teröristler için cenaze namazı kıldırdılar.

Siyasi iktidarın AB ve ABD programları çerçevesinde Bölücü Terör Örgütü’nün isteklerine “evet” demenin yolunu anayasa değişikliği ile açması ve önümüzdeki seçimden sonra tek başına iktidar olabilecek çoğunluğa ulaşırsa yeni bir anayasa yaparak “evet” demesi artık tartışmadan beridir.

Siyasi iktidarın bir yetkilisinin anayasadan “Türk” kavramının çıkarılması gerektiğini savunması, siyasi iktidara yakınlığı ile bilinen Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın ilk dört maddenin tartışmaya açılmasını durup dururken iki defa gündeme getirmesi, Kandil ve İmralı’nın “Devlet yetkilisi” hatta “Devlet Başkanı” edası ile istek ve taleplerini ortaya koyması bunun aşikâr işaretlerini taşımaktadır.

“Yaratılmışı severiz yaratandan ötürü” diyen Başbakan, bu sözle başladığı konuşmalarında kendisine muhalefet edenleri hiç de sevmediğini, onun sevgisinin sadece kendi bendelerine olduğunu gösteriyor ki, bu Muharref Tevrat’ın, Kabala’nın Yahudi ırkına tanıdığı ayrıcalığı andırmaktadır. “Sen ve senin için yaratılmış kölelerin…”

İşte Türkiye’nin son sekiz yıla sığan profili. Türkiye’de artık dil, tarih ve coğrafya birliğinden bahsetmek neredeyse imkânsız hale geldi. Türk Devleti, “gaflet, delalet ve hatta hıyanet”lerle bölünmenin eşiğine getirildi.

“Devletin ve milletin bekası için güç birliği” sloganı ile yola çıkan MHP’ye karşı siyasi iktidar, bölücü güçler, AB ve ABD’nin yerli işbirlikçileri ve küresel güçlerin Türkiye’deki uzantıları amansız bir psikolojik savaş yürütmeye başladılar. Yandaş ve F Tipi cemaatin etki alanındaki yazılı ve görsel basın ile siyasi iktidarın adeta resmi yayın organı haline gelen devlet televizyonu bu psikolojik savaşı tek taraflı olarak insafsızca sürdürmektedir. Siyasi iktidar mensuplarının dost sohbetlerini bile neredeyse haber olarak sunan bu basın yayın organları, Sayın Devlet Bahçeli ve MHP sözcülerinin en mühim açıklamalarına bile yer vermemektedir.

Ancak, unuttukları bir şey var. Türk Milleti, tarih boyunca nice zorlukları aşmasını bilmiş ve Türk Devleti tarih sahnesine çıktığı günden bugüne kadar varlığını sürdürmüştür. Bu tarihin değişmez kuralıdır ve değişmeyecektir. Türk Ordusu, Allah’ın hem kılıcı hem kalkanıdır.

Son söz; Türk Devleti, milleti ve vatanı ile bölünmez bir bütün olarak ilelebet payidar kalacaktır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!