Ercan Çalışkan
Ercan Çalışkan

Bak Muhtarın İşine

Bak Muhtarın İşine

Tartışma programlarından birinde izledim. Hani hemen her kanalda karşımıza çıkan her alanda uzman(!) kişilerden oluşan katıldığı programlardan biriydi.

Taraflar birbirlerini “algı oluşturmak”la suçluyordu. Sanki programın konusu “algı oluşturmak” üzerineydi. Çok seyretmedim zaten, kanalı değiştirdim.

Oldukça uzun zamandır bu tartışma programlarını özel olarak seyretmiyorum zaten. Epeyce zaman önceydi. Termik santrallere filtre takılması ile ilgili yasanın mecliste görüşüldüğü sıralar… Bir programda, her şey(!) den anlayanlardan biri, termik santrallere filtre takılması ile ilgili yasa teklifini öyle savunmuştu ki  meclisteki vekillerin ders alması lazım diye düşünmüştüm. Görüşmeler sonrasında, tasarı doğal olarak yasalaştı ama Sayın Cumhurbaşkanı yasayı geri göndermesin mi? Bizimki derhal saf değiştirdi. İade uygulamasını yere göğe koyamadı.

İşte o gün bu gün bir program ilgimi çekerse, her programa katılanların oluşturduğu bir program değilse seyrediyorum. Yoksa zap…

Neyse, konuyu dağıtmayalım. “algı oluşturmak”tan söz ediyordum. Televizyondakilerden bu muhabbeti duyunca, son zamanlarda yazdığım yazılarda, bazı eleştirilerde benim de “algı oluşturduğum”dan söz ediliyordu. O takıldı aklıma… Televizyonu da kapattım. Başladım algı oluşturmak kavramını araştırmaya…

Algı Yönetimi”, olayları, kişileri, geçmişi, geleceği zihnimizde oluştururken “olduğu gibi” değil, “istendiği gibi” oluşmasını sağlamakmış. Bu duruma da “algı oluşturma” denirmiş.

Mesela, algı oluşturmayı bir örnekle size anlatayım:

Bizim köyde mera ile tarlaların arasında bir büyük çay var. Muhtar, bu çayın üzerine mera ile tarlalar arasına bir köprü yaptırmaya karar verse, sonra da sevdiği bir taşerona (köyde müteahhit olacak değil ya!) yaptırsa; yaptırma ve parasını ödeme şartlarını da şöyle oluştursa:

  1. Köprüyü bir ay içinde yapacaksın.
  2. 25 sene boyunca köprüyü kullanan komşulardan 1 TL geçiş parası alacaksın.
  3. Ayda 1000, senede 12 000 geçiş garantisine sahip olacaksın. Köylü geçmese de bu parayı muhtarlık sana ödeyecek.

Köprü yapılırken ve yapılınca köylü sorsa, “Muhtar, bu köprüye ihtiyaç var mıydı? İhtiyaç varsa bile kendimiz niye yapmadık? İmece usulüyle bunu üç beş bin liraya mal ederdik. Önümüz yaz, dere kuru; zaten içinden geçiliyor. Kışın da mera ve tarla arasında acil iş olmuyor. Olsa da şoseden dolaşıp gidiliyor. Ne lüzum vardı buna? Kaç paraya mal oldu?

Ve muhtar şu cevabı verse: “Bu köprüye köyün bütçesinden bir kuruş çıkmadı. Köyümüz bir kuruş harcamadan köprü sahibi oldu.”

İşte ALGI OLUŞTURMA TAM OLARAK BUDUR.

Bak şimdi! Birileri bunu ülkemizde gerçekleştirilen bazı uygulamalara benzetip yapanları değil de beni algı oluşturmakla suçlamaya kalkarsa diye bir soru düşüverdi aklıma! Buradan ilan ediyorum. Benim verdiğim örnek konuyu anlatmaya yöneliktir.

Eğer bu ülkede aynı yöntemle yapılmış olan bir şey varsa, aynı söylemler gerçekleşmişse algı oluşturan kim olur sorusunu masanın üstüne koydum. Alan alır, almayan orada bırakır.

Peki olanları olduğu gibi anlatmak nasıl olur?” derseniz, bu yazı şahsımın yazmaya çalıştığı gibi bir fıkra ise aşağıdaki gibi olur. Bu arada unutmayın, fıkra yazarı kişisel görüşlerini inandığı gibi, gerçekleri algıladığı şekilde yazar. Bu bakış açısıyla buyurun okuyun lütfen:

Korona salgını sırasında Sağlık Bakanlığı bu krizi çok iyi yönetmiş, bilim kurulu ile uyumlu güzel bir çalışma örneği vermiştir. Ama bunun dışında devletin diğer birimleri bu bakanlığa ve bu bakanlığın tüm birimlerine yakışan güzellikte çalışmalar yapamamıştır.

Mesela bir maskeyi dağıtma işini yüzüne gözüne bulaştırmıştır. Nasıl mı?

Önce maske takılması teşvik edildi. Toplu bulunan yerlerde zorunlu hale getirildi. Salgından önce 50-100  kuruş olan maskeler 10-15 TL’ye satılır hale geldi. Sayın Cumhurbaşkanı müdahale etti: “Kimse parayla maske satamayacak.”

İyi de maskeyi nasıl alacağız?” diyenlere cevap hazırdı. “PTT vasıtasıyla dağıtılacak.”  (Bu arada “Nasıl yani, tüm görevliler dahil 45 bin civarındaki personelle milyonlarca maske nasıl dağıtılır?” sorusunu sorup huzursuzluk çıkarmayın. Salgın günlerinde birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var.)

Tabii ki dağıtılamadı. Bir açıklama daha geldi. Başvurular e-devlet’ten yapılacak. Mesaj gelenler maske alabilecek. Dağıtım da eczanelerden… (Yok maskeler telsizmiş, yok tek kullanımlık bu maskeler sadece beş taneymiş gibi art niyetli eleştirileri de yapmayın lütfen! Niye belediyeler dağıtmıyor diye de sormayın, onlar FETÖ gibi paralel işler yapıyor!)

Son tahlilde kimine mesaj gelmedi, kimi eczanede maske bulunmadı. Üstelik metro, otobüs, tramvay ve minibüslere maskesiz binmek de yasak. İki aylık sürede maskeler kullananların dişinin kovuğuna yetmedi. “Biz maskeleri nereden bulacağız?” sesleri yükselirken…

Sayın Cumhurbaşkanı son müdahalesini yaptı: “Maskeler parayla satılacak ama tavan fiyat uygulanacak.”

Bu arada haksızlık yapmayalım. İçerde maskeyi dağıtamadık ama dünyanın dört bir yanına uçaklar dolusu yardım gönderdik. ABD’ye bile…

Bak şimdi… ABD’de de Kuzey Suriye ve Irak’ta PKK’ya yardım gönderdi. Hem de açık açık…” demenin yeri ve zamanı mı?

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!