Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Araba Vapuru Hatıraları….

Araba Vapuru Hatıraları....

30 Ağustos. Türkiye Cumhuriyeti’nin kader anlarından biri. Bursa Belediye Başkanı gibi çapsız kimseleri bir kenara koyacak olursanız, halkımız için çok önemli günlerden biri… Bugün ve sağladığı zafer sayesinde, Yurdumuzun her yerinde, Ezanlarımızı hür olarak dinleyebiliyoruz… Herkese merhabalar. Bayramınız kutlu olsun… Harikulade günümüzde, genelde olduğu gibi sizleri siyasetin kenarından dolaştıracağım. O çirkeften, üstünüze başınıza çamur sıçramasına müsaade etmeyeceğim…

Nostaljik ne bahsedeyim, acaba daha önce hangi konulara değinmiştim diye düşünürken, düşünmenin ne kadar tehlikeli bir iş olduğunun da farkına vardım. Bu yüzden, başımı fazla belâya sokmadan, aniden, aklıma takılan “Araba Vapurları“nı konu etmeye karar verdim…

Yabancı özentiliğinden olsa gerek, dilimize feribot (ferry boat) olarakta yerleşen “Araba Vapurları” ile tanışmam, İstanbul ve Çanakkale’deki hayatımla sınırlı ama bıraktığı ve muhafaza ettiği değerler sınırsız…Eskiden, belki şimdi de İstanbul’da, Sirkeci- Harem arasında çalışırlardı… Bineniniz oldu mu bilemiyorum. Olduysa hatırlatmak, olmadıysa yaşatabilmek için, o günlere doğru yolculuğa çıkacağım. Bana katılırsanız, sizleri; bilâ ücret kısa bir süre sonra tekrar eski, aldığım yerlerinize, bırakacağım…

Soğuk, buz gibi, insanın içine işleyen, 32 dişe keman çaldıran bir İstanbul günüydü… Rumelihisarı’ndaki, teyzesinde kalan, sonra eşim olan, nişanlımı yerine bırakmış, Ankara dönüşüne geçmiştim… O zamanki otobüs terminali Harem’de idi. En kolay ulaşımda Araba vapuruydu… Sirkeci’ye kadar gelip hareket etmek üzere olan vapura kendimi zor attım… Yanımda nişanlım olmadığından soğuğu daha acımasız hissediyordum… En azından rüzgâr yememek için, merdivenlerden çıkıp, kapalı mekânın kapısına elimi uzattım… Aman Allah’ım, içerisi sıcacıktı. Tam karşımda üstünden buhar çıkan bir semaver ve üzerindeki demlikler; beni, günlerce susuz kalmış bir insanın çöl ortasın da vahaya rastlaması pozisyonuna soktu… Ön tezgahtaki tost makinası, camekandaki kaşarlı tostlar ve aç bir karın… Bilin bakalım netice ne olur… Hepinizi tebrik ediyorum. Eksiksiz bildiniz yalnız ufak bir detay farkıyla… Tostu çift kaşarlı yaptırdım… Ülkemiz, O zamanlar, tırmanışta olmadığından, uçuşa geçmediğinden, kaşarlardaki miktarlar da uçmamıştı, malzeme boldu… Peynirin 30-40 cm uzaması ne güzel bir manzaraydı. Yanına ayranda çok yakışmıştı… Karnımız doyduğuna göre, çayı buyur edebilirdik… Bardağı alıp dışarı çıkarak, adım adım yaklaşmakta olan, Harem’i çok başka duygularla seyretmeye koyuldum… Hazır olan otobüse bindiğimde rüyadan uyanmış, ayrılık hüznünü, acıya dönüşmüş şekilde tekrar yaşamaya başladım. Biraz ileride, geri dönmek için, yolcularını alan vapuru görünce de esasında rüyada değil gerçek hayatta olduğumu hissettim… Acı da, mutluluk ta, sevinç te, tasa da, dolayısıyla her şey “İnsan” için değil miydi. Eğer yaşıyorsak bunların hepsini tadacağımızı bilmemiz gerekmiyor mu…

İstanbul’un araba vapurları sadece Sirkeci- Harem’le sınırlı değildi… Bildiğim kadarıyla şu an yok ama çok işlek bir hat daha vardı… Kartal-Yalova hattı… Eskihisar-Topçular hattının işlevine sahip bir hattı… Bu güzergâh iyi ki kaldırıldı, kaldırılmasaydı, çok önemli hatıralarımı, tetikleyeceğinden, acılara maruz kalabilirdimTölömüş Okayev. Çok değerli bir Kırgız sinema yönetmeni ve yazarı…Kırgızistan’ ın Ankara Büyükelçiliğini yaparken tanışmıştık… Kısa zamanda sıkı dost olduk. Birçok programıma konuk oldu. Türk Dünyası ile alakalı sayısız sohbetimiz olmuştur… Konumuzla alakası ne diyenlere az bir sabır tavsiye ettikten sonra devam edeyim…

İstanbul’da olduğum bir gündü. Sürekli haberleştiğimizden biliyordu. Sabah aradı, “Hemen gel” dedi. Bir minibüse bindik içi Kırgız doluydu… Ancak Kartal’ a geldiğimiz de, arabalı vapura bineceğimizi anladım…Araçtakiler, eskiden, Ortaasya’da olduğu gibi, kuru etlerini çıkarıp votka eşliğide yemeye başladılar. Bende Tölömüş’ü alıp, güverteye çıktım. 2 saat civarı süren yolculuk boyunca hep Türk Dünyasından bahsettik… “Bozkurtların ölümü, Bozkurtların dirilişi” filmini yapmaya söz verdi… Maalesef ömrü yetmedi… Yalova’ya gelince, İznik’e doğru yola çıktık… Orada ki Kırgız Şehitliğini ben de bilmiyordum… Yedi büyük bir küçük lahit vardı… İznik’in fethi sırasında , 1331 yılın da Osmanlı’ya yardıma gelen ve kardeş toprağına şehit düşenlerin ruhuna Fatiha okuduk… Tölömüş’ün ,Türbe’ nin tepesine bak deyişiyle, hayretim kat be kat arttı… Tavan, şu anki Kırgız Bayrağıyla aynıydı… İşte bu olayı halâ dün yaşamışım gibi , hep aynen hissederim… Hattı Defalarca , hem arabalı hem arabasız kullanmama rağmen, o seyahatin yeri apayrıdır… Değerli Kardeşim Tölömüş. Kabrinde rahat uyu, bana verdiğin sözü yerine getiremeden vaden doldu ama, İnşAllah talebelerin gerçekleştirir…[1]

Bu araba Vapuru işini Çanakkale ile bitirmek istiyorum.

Bahsetmesem, büyük eksiklik olacağı kanaatindeyim… O zamanki grubumuzdan Taner ile ben Rüştü kardeşimizin Eceabat’taki evine ziyarete giderdik… Her 10 Kasım günü Mustafa Kemal Atatürk’ün, kalbine isabet eden ama sadece saatinin parçalandığı yerde, saygı duruşunda bulunurduk… Bağıra bağıra İstiklâl Marşımızı okurduk. Daha sonraları ekibimiz genişledi, Ender, Yahya, Müslüm, Yüksel ve Hüseyin de dahil oldular… İçimizdeki başka bir sızı da fiziki arkadaşlığımızdan, manevi ve ebedi dostluğa geçen Saygın Kardeşimizin de bizlerle beraber oluşuydu… Bu yolculukları araba veya Uçak ile yapardık… “Sona eriş” işareti de Eceabat’ a giden araba vapurunun içinde oluşumuzdu… Bizi Atatürk’ün, maneviyatının dolaştığı son noktaya taşıdığı için de, bana göre çok önemliydi…

Gözümüzün ucuyla bakıp, kayda bile geçmeyecek kadar ilgimizi çeken bir araba vapurundan ne kadar hatıra çıktı… İnsan hayatındaki her şey böyledir, yeter ki bakmasını bilen gözle bakabilelim. Teferruatı özümsediğimiz müddetçe, duygularımızın yumuşak kucağına uzanabiliriz. Orası, şahsımıza ait en güvenli ve müstesna bir yerdir… Bu hislerle 30 Ağustos Zafer Bayramınızı tekrar kutlayıp, hepinizi Yüce Allah’ıma emanet ediyorum. Hoşça kalınız…

[1] Bana göre bu sözü gerçekleştirebilmek için Türk Dünyası’nın diğer film-sinema yapımcıları Arslan Küçükyıldız ile Raşid Demirtaş kolları sıvayıp, Tölömüs’ün öğrencileri ile birlikte bu sözü yerine getirmelidirler. (Editör)

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!