Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

AKP ile Gelen Cahillik ve Soysuzluk

AKP ile Gelen Cahillik ve Soysuzluk

1-8 Ekim 2021 günlerini Afyon Gazlıgöl’de geçirdim. Gördüklerimi ve yaşadıklarımı özetleyeyim.

  1. Giderken yolumun üzerindeki ilk görev yerim … İmam-Hatip Lisesi’ni ziyaret ettim. Baktım okulun adı değişmiş. Konuştuğum yöneticiye isim değişikliğinin nedenini sordum. “… kişi okulun bakımına maddi destek verdi. Babamın anamın adı yaşasın dedi. Biz de kabul ettik.” Adam okul yaptırmamış, okulun bakımına para harcamış. Okul bahçesinin bir kenarına bir okul daha yapılmış. Birisinde kızlar, öbüründe oğlanlar okuyor. İki okulun bahçe giriş kapıları bile ayrı sokaklarda. ‘Kızlarla oğlanları niye ayırdınız’ deyince şu cevabı aldım: “Karışık okurlarsa az utanırlar. Utanmaları azalmasın diye oğlanlarla kızları ayırdık.” Hayır yapma”daki gösteriş ile eğitimcilerin karma eğitime bakışlarını siz yorumlayın.
  2. Cuma namazı kılmak için Akşehir bir camiye girdim. Baktım mihrabın kapısına Osmanlı arması/simgesi bulunan bir perde asılmış. Namazdan sonra Batı Cephesi’nin ilk karargâhını ziyarete gittim. “Elektrik tamiratı var” diye içeri almadılar. ‘Müze hakkında matbu yayın varsa verin’ deyince küçük bir kâğıt parçası verdiler. Oradan Akşehir Belediyesi’ne (Kültür) gittim. ‘Kurtuluş Savaşımız ile ilgili kitap vb. çalışmanız varsa alayım’ dedim. “Vardı bitti. İnternetten okuyun” Camilere Türk bayrağını asmaktan kaçanlar, yıkılmış Osmanlı için Osmanlı bayrağı asmaya başladılar. Kurtuluş Savaşımızın ilk karargâhı için 8-10 sayfalık bir bilgi kaynağı hazırlamayanlarla ayakta duramayız.
  3. 2 Ekim 2021 günü Frikya Vadisi’ni Kayalara oyulmuş evler, kilise kalıntıları, … İnsan hayretler içinde kalıyor. İnsanoğlu var olduğu günden beri çalışkan ve güçlü olmuş.
  4. Kaldığım pansiyonun karşısında “Gazlıgöl Ortaokulu” vardı. ‘Yıllardır öğretmen ve öğrencilerin arasına girmedim. Şu okula bir grip çıkayım’ dedim. Bahçe kapısındaki nöbetçi öğrenci beni durdurdu. Gezmeye geldiğimi söyledim. 7. sınıf öğrencisi imiş. ‘Sen Afyonlusun, Kurtuluş ve Türk-Yunan Savaşı hakkında ne biliyorsun? Bildiklerinden bir ikisini anlat bakalım’ deyince: “Öğretmenlerimiz bu konuda bir şey anlatmadı, bilmiyorum” Sorumu genişleterek tekrar sordum. Aynı cevap; “Anlatmadılar, bilmiyorum.”

O anda, 2018’in 26 Ağustos’unda Salar Kasabası’nda konuştuğum bir öğrenciyi hatırladım. Arda adındaki o öğrenci (o da 7. sınıf öğrencisi idi) eşimle bana, “Siz yabancısınız, buraya niye geldiniz” demiş, ben de: ‘Şu karşıdaki Kocatepe var ya, bu gece ordaydık kutlamalara katıldık’ cevabını verince: “Ne kutlaması, 26 Ağustos’ta ne olmuş” demişti. ‘Evladım sana öğretmenlerin 26-30 Ağustos günlerinde Yunanlılarla yaptığımız savaşı, Kurtuluş Savaşımızı anlatmadılar mı’ soruma “Yo..” diye cevap vermişti.

Aynı acıyı 5 Ekim 2021 günü Gazlıgöl Ortaokulu’nda yaşayınca çok canım sıkıldı. ‘Nasıl olur, ana-babalar, öğretmenler, yerel yöneticiler ve Millî Eğitim Bakanlığı olarak bu kadar duyarsızlık, geçmişimize ve milli varlığımıza bu kadar ilgisizlik nereden ilere geliyor’ dedim. Ayıptır, ayıp. Hiç değilse öğretmenlerimiz öğrencilerimize biraz milli ruh ve bilgi kazandırmalılar. Programlarımızda olmasa bile, Afyon’da görev yapan öğretmenlerimiz, Büyük Taarruz’umuzu, Dumlupınar Savaşımızı öğrencilerine anlatmalılar.

5- Okulun kapısından girince solumda Ömer Halis Demir’in büyükçe bir panoya resminin konduğunu, hayat hikâyesinin yazıldığını, bitişiğine de “Atatürk Köşesi” yapıldığını gördüm. Orada, Atatürk’ün ufacık bir büstü, sağlı-sollu İstiklal Marşımız ile Gençliğe Hitabe vardı. Durup baktım, büstün altında ne Atatürk’ün ne adı ne doğum-ölüm yılı, ne de Atatürk’ün ufacık bir sözü vardı. Daha önemlisi şuydu:

Büstün sağına ve soluna, üzerinde : “SOSYAL MESAFİYİ KORU”  yazan bir kâğıt yapıştırmışlar, böstün ortasına Kovit 19 ile ilgili 14 maddelik uyarıları sıralamışlar. Bu kağıtların altına (yine büstün sağına ve soluna) birer yangın tüpü koymuşlar. Siz olsanız ne düşünürsünüz bilmem ama ben o anda şunları düşündüm: ‘Bu gördüğün kişiye (Atatürk’e) mesafeli ol. O’na yaklaşma; O’nu sevme, sayma. Biz bu adamın adını bile anmıyoruz. Formalite olarak bu büstü yaptık. Bu kişi zararlı, yakıcı. Bu yüzden iki tarafına birer yangın tüpü koyduk…’ 

Okulda bu yazı ve uyarıları yapıştıracak, yangın tüplerini koyacak başka yer mi bulamadılar? Şu hal, şu tutum insanî ve millî mi? Burası bir eğitim-öğretim kurumu. Bu manzaranın sahipleri eğitimci. İnsan bu kadar hafifleyemez.

6- Önceden öğrenmiştim. Biz Kurtuluş Savaşımızın ilk şehit pilotlarını (Yüzbaşı Ahmet Bahattin Bey ve Cemalettin Bey) Gazlıgöl civarında vermiştik. Gazlıgöl Ortaokulu’nun Müdür Yardımcısı ve öğretmenlerine o şehitleri ve olayın yaşandığı yeri sordum. Odasında asılı bir Osmanlı arması bulunan yönetici ve diğer öğretmenler; “Bu konuyu hiç duymadık, bilmiyoruz” dediler. Konuyu halktan birkaç esnafa sordum, onlar da bilmiyorlardı. ‘Konuyu belediye başkanından öğreneyim’ dedim, makamında bulduğum Başkan’a konuyu anlatmaya başlayınca: “Öyle bir şey yok” Ben olayın tarihi bir gerçek olduğunu iddia edince birisine telefon etti; “Burada tayyareci şehitler varmış. 2. Dünya Savaşı’nda şehit olmuşlar. Biliyorsan anlat” dedi. Karşıdaki adam sesi açık telefonda; “Suriyeli üç pilot şehit oldu. İsimleri şunlar… Mezarları Şam’da” diye cevap verdi. Başkan bana biraz da sert bir üslupla: “Duydun işte, o şehitler Suriyeli imiş. Mezarları Şam’da imiş. Olay 2. Dünya Savaşı’nda olmuş” diye karşılık verdi. Ben, ‘Türkiye 2. Dünya Savaşı’na girmedi bile” deyince hafife alınmaya başladım. Bir Başkan’ın bu kadar bilgisiz oluşuna, kendi şehitlerimiz yerine Şam’da yatan Suriyeli şehitler (?,!) bulgusuna üzüldüm ve ‘Ben 1921-22’lerden söz ediyorum, sen 2. Dünya Savaşı’ndan söz ediyorsun. Sen dinleme, ve anlama yetersizliği olan bir kişisin. Senin yörene yararın olmaz’ dedim, odasını terk ettim. 7-8 Ekim 2021 gününü Afyon il merkezinde geçirdim. Birkaç bilgi de bugünü ait bilgi vereyim.

Milli Eğitimle ilgili gördüğüm aksakları ilgili vali yardımcısına anlatayım diye vilayet binasına gittim. Sekreter beni 40-50 dakika kadar beklettikten sonra, “Toplantı var. Derdini milli eğitime anlat” diyerek içeri almak istemedi. Önce, “tamam” deyip ismimi alan bu sekreterin elindeki notu içeriye bırakmadığını kendi ağzından öğrendim. İşlerini görmek için oraya gelenlerden kimse içeri alınmadı. Orada otururken (10.40-11.30 arası) içeriye sürekli çay servisi yapıldığını, tatlı çatal ve tabaklarının girip çıktığını gördüm.

7- Sonra Gazlıgöl’deki şehit pilotlarımızla ilgili belge arayışına başladım. Hasan Özpınar adındaki dürüst ve tarih sever belediye çalışanından, pilotlarımızın cenaze namazları kılınırken çekilmiş bir fotoğrafını temin ettim. Birisi Yüzbaşı, öbürü sivil olan şehitlerimizden kalan son görüntüyü buraya koyuyorum. Kabirleri cennet olsun.

2018 ve 2021 yıllarındaki Afyon gezilerimde gördüğüm birkaç anımı özetliyorum:

Afyon Öğretmenevi girişinde, kocaman bir II. Abdülhamit fotoğrafının karşısına küçükçe bir Atatürk resmi asılmış.

Afyon Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu’nun dış cephesine Arapça bir cümle (ayet parçası) yazılmış.

Afyon İstiklal Tanıtım Merkezi’nin girişine şimdiye kadar kurduğumuz tüm devletlerin tarihçeleri özetlenmiş (güzel olmuş) ama kurduğumuz iki Türk devletinden hiç söz edilmemiş. Bu devletler: Uygurlar ve Oğuzlar. Orada dedim ki: Acaba bu iki devletin adları Müslüman olmadıkları için mi yazılmadı?…

2018’de Afyon’daki müzeleri gezerken “Zafer Müzesi” bakım-onarım nedeniyle kapalı olduğu için gezememiştim. Ekim 2021’de gittiğim zaman müze, aynı gerekçeyle kapalıydı. Perdesiz pencerelerinden baktım, müzenin zeminindeki taş ve çakıllar 2018’de nasılsa 2021’de de aynı. Hem önce hem bu kez müzenin içinde ve dışında çalışan bir işçi-usta, indirilip kaldırılan bir malzeme görmedim. Yani Kurtuluş Savaşımızdaki konumu yönüyle önemi büyük olan Zafer Müzemize dört yıldır el değmemiş, İstiklâl Savaşımızın bilgi ve belgeleri Afyon’da hapsedilmiş. Afyon’da Cumhuriyet ve Atatürk değerleri ile ismen ve fiilen ilgisi olduğu söylenen bir iki kurum ve kişiyi sorup buldum, müze hakkındaki düşüncelerini sordum. “Vallahi bilmiyoruz. Şurayı bir an önce açın dedik. Dinleyen, doğru dürüst bir ilgi veren olmadı” dediler.

2018’de Afyon halkı 26-30 Ağustos günlerinde, Afyon halkı Kocatepe-Dumlupınar arasında Zafer Bayramımızı kutlarken, aralarında Ankara’daki üst düzey yöneticilerimizin hiç birisi yoktu. “Büyükler” o günlerde Malazgirt’i mesken tutmuş, Afyon’un cadde ve alanlarında onların sadece fotoğrafları vardı. Takip ettim, Başsız Zafer Bayramı’nı kutlama olayı 2018’den beri Afyonluların değişmeyen kaderi oldu. Bu nasıl bir “Devlet Başkanı”dır ki, 25-26 Ağustos gecesinde Kocatepe yahut Dumlupınar’a gelmiyor. Bunun kaba adı Atatürk’ten kaçıştır. 

Yazım yine çok uzadı ama anlattıklarımı özetleme gereğini duyuyorum:

Üç beş kuruşluk yardımlarla okulların adını değiştirip şehirlerin hafızasını silmek, isim yapmaya kalkmak basitliktir. “Çok utansınlar” diye karma eğitimi medrese eğitimine dönüştürmek akılsızlıktır. Kız ve oğlan çocuklarını bedensel, ruhsal, bilimsel ve zihinsel yönden iyi yetiştiremeyen, onlara güvenemeyen bir eğitim-öğretim sistemi sağlıklı kuşaklar yetiştiremez.

Kurtuluş ve Cumhuriyet müzelerimizi değişik gerekçelerle ve uzun sürelerle kapalı tutmak, oraları belgesiz bırakmak Kurtuluş ve Cumhuriyet karşıtlığından başka bir anlam ifade etmez. Altı ay, bir yıl gibi sürelerde kocaman saraylar, büyük kamu binaları yapan bir ülkenin yöneticileri bir müzeyi, 4-5 sene “tamir, bakım” gerekçesiyle kapalı tutuyorlarsa orada bir şeytanlık var demektir.

Osmanlıcılık ve padişahlık dönemleri geride kalmıştır. Cumhuriyet ve demokrasiden geri dönüş imkansızdır. Özgür düşünceli, insan haklarına saygılı olmayan, kutsal değerleri sömüren yöneticiler ile böylesi yöneticilere pirim veren insan yığınlarının varlığı sıkıntı nedenidir. Biz bu sorunu aydınlanarak, cehalet ve din istismarına ciddi biçimde tavır koyarak aşacağız.

Bir ulus zengin ve teknolojinin tüm verilerine erişmiş olsa bile, eğer kuşaklarını milli kültürden, milli tarih bilincinden yoksun bırakırsa, mutluluğu geçici olur, günün birinde yeni bir Yunan ve İngiliz işgalini yaşar.

Padişahlık ile Cumhuriyet’in, dincilik ile dindarlığın farkını öğrenmeliyiz. Padişahlıkta diktatörlük ve siliklik, Cumhuriyet’te sorumluluk ve kişilik vardır. Osmanlı bizim geçmişimiz, tamam ama Cumhuriyet de bu günümüz. Osmanlı bayrağı ile yatıp kalkarken, ay yıldızlı Türkiye Cumhuriyeti bayrağına kapalı olmak neyin nesi? Osmanlı bir sülalenin, Türkiye Cumhuriyeti bir milletin adıdır. Osmanlı padişahlarından Osman (ve bazı tarihçilere göre Orhan Bey hariç) hepsinin anası yabancıdır. Osmanlı’da soyu bozukluk, Cumhuriyet’te soyluluk var. Atatürk büstlerinin önüne “sosyal mesafe” ve “yangın tüpleri”nin konması bir soysuzluk alametidir.

 

İşte sözünü ettiğim fotoğraflar:

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!