Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Haydi Kızlar Cepheye

featured

Cepheye kızlar gitmez, oğlanlar gider” denebilir. Vatanın bağımsızlığı tehlikeye girince kızlar da cepheye gider. Çünkü kızlarımıza da vatan lazımdır.

Mondros Antlaşması’ndan sonra ordularımız dağıtılmış, yurdumuz işgal edilmiş, silahlarımız alınmıştı. Kız-oğlan, kadın-erkek herkes çiğneniyordu ve kurtuluş için ordu lazımdı.

Mustafa Kemal “Düzenli Ordu” kurmayı planlar, il il asker aramaya başlar. Önceki savaşlarda beraber çarpıştığı Adapazarı’ndaki “Mehmet Abi”nin evine gider. “Yurdu kurtarmak için asker lazım, haydi savaşa” der. Şu cevabı alır:

Ben 13 sene askerlik yaptım, gidemem.” Mustafa Kemal: “Öyleyse oğlunu istiyorum” deyince, “Oğlum askerde” yanıtını alır. Mustafa Kemal duramaz: “Herkes askere koşuyor. Sen bundan nasıl kaçınırsın?” diye karşılık verir.

Bu konuşma yapılırken yanlarında 12 yaşındaki Şükriye (Sular) var. Şükriye’nin babası küçükken ölmüş, amcası Mehmet’in yanında büyüyor.

Şükriye çok duygulanır. Amcasına: “Öyle ise asker olarak ben gideyim” deyince Mehmet amca yeğenine: “Kızım sen ne yapabilirsin kız başınla?” karşılığını verir. Şükriye: “Hiç değilse cephane taşırım” der, ağlamaya başlar.

Mehmet Mustafa Kemal’e; “Bu kız bana emanettir. Babası Çanakkale şehididir. Ben bu kızı sana veremem” dese de Şükriye dayatır ve Mustafa Kemal ile birlikte yola çıkar. Eskişehir’e gelirler. Yara sarmayı, silah kullanmayı öğrenir. Cephede bazen yara sarar bazen silah kullanır.  Yunan ordularını İzmir’de denize dökenlerin içinde Şükriye’de var.

Şükriye savaştan sonra İstanbul’a yerleşir, Mustafa Kemal’den İstiklal Madalyası alır.[1] Şükriye’nin hikâyesi daha uzun, ben düşündüklerimi sıralayayım.

  1. Türkiye hiç düşmansız kalmadı. Sömürgeciler dün nasıl Sevr ve Mondros Antlaşmalarıyla Türkiye’yi işgal ettilerse, bugün NATO, BOP ile işgale çalışıyorlar. Bugünün işgal gerekçesi: Komünizm tehlikesi, Ilımlı İslam, BOP vs.
  2. Özgürlük, yurt sevgisi, vatan adına ölmek bizim kadın-erkek, kız-oğlan ortak özelliğidir. Şükriye’yi bir örnek olarak anlattım. Peki, bu özelliğimiz bugün korunuyor mu, yok mu ediliyor? Yok ediliyor. Bakın; Eskiden Liselerimizde “Milli Güvenlik (Askerlik) Dersi” vardı. Bu derste askerlik görevi, yurt sevgisi anlatılırdı. Yöneticiler bu dersi kaldırdılar. Bunlardan kimi görürsek soralım: Milli Güvenlik Dersini niçin kaldırdınız?
  3. AKP iktidarı “Ergenekon-Balyoz” tertipleriyle içimizdeki askerlik, asker ve yurt sevgisini zayıflattı. Bu tertiplerle Cumhuriyetçi, Atatürkçü general, subay ve aydınlarımız ezildi. AKP ayrıca TSK’nın yüzyıllardır sürüp gelen yapılanmasını bozdu ve TSK’ni politikacıların oyuncağı yaptı.
  4. AKP’nin vatan sevgisi ile askerlik ruhunu yok etmeye yönelik işlerinden birisi de askerliği mecburi olmaktan çıkarması, paralı bir meslek haline getirmesidir. “Kısa dönem askerlik, uzman asker” gibi uygulamalar vatan sevgisini yok ediyor, askerlik parayla takas ediliyor.
  5. Biz vatan için yemin edip görev yaparken, AKP Suriye, Afganistan, … kimlikli yabancıları T.C. vatandaşı yaptı. Bunların şimdi bizim vatan ortağımız. Bunların çoğu savaş kaçkını, vatansızlar. Bunların Türkiye’de ilginç ve tehlikeli adımları var. Örneğin “Hatay bizim” yürüyüşü yapıyorlar, öldürdükleri bir yurttaşımızın videosunu çekip yayınlıyorlar.
  6. Vatan sevgisi ve vatanın tehlike düştüğünün bir başka göstergesi, Tank-Palet fabrikamızın yüzde 49’unun bir Arap sülalesine satılması, İHA, SİHA gibi stratejik önemi olan harp araç-gereçlerinin şahıs yahut özel şirket sahiplerine havale edilmesi savunulamaz. Bu İHA-SİHA patronları yarın elemanlarıyla birlikte bir başka ülkeye çekip giderlerse ne yaparız? Atatürk böylesi tehlikeleri yaşamamak için Devletçilik ilkesini koymuştur.

Günümüzün 12 yaşındaki Şükriyeleri, Kamilleri cepheye hazırlanın. Yeni saldırıların odağı olabiliriz. Dünkü işgalcilerin torunları yahut benzerleri yarın Antep, Maraş, İzmir, Eskişehir, İstanbul gibi illerimizi işgale cüret edebilirler. O zaman, “Ben kız çocuğuyum. Ben oğlan çocuğuyum. Daha yaşım 12. Yöneticilerimiz var, görev onların…” derseniz öldürülür yahut kirletilirsiniz.

Şükriye, Kâmil! 1918’li, 1919’lu yıllarda da büyüklerimiz, Sultanımız, Şeyhülislamımız vardı. Bunlar o zaman ne yaptılar? Gemilerle binip yurt dışına kaçtılar. Bugünküler de aynısını yapabilirler. Çünkü yapıları aynıdır.

Acılar gelip çatmadan uyanacağız.

 


[1] Nail Ekici-Derman Bayladı-Mahmut Alptekin; Cumhuriyete Kan Verenler, s. 45-49. Bilge karınca Yayını, İstanbul 2004.)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!