Asker, polis, kundaktaki bebe, gencecek öğretmenlerimizin kanı ile yoğrularak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapusu ŞEHİTLERİMİZCE Türk Milleti’ne hediye edilmiştir!
Şehit kanlarına ekmek doğratmayız!
Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir. “1922 (Nutuk II, S. 691)
Açılım sürecini, gördüğüm göreceğim en büyük ihanet diye düşünürdüm.
Fakat geriye dönüp baktığım vakit, şaşırmamam gerektiği gerçeği ile yüz yüze kalıyorum. Geçmişe bir yolculuk yapalım ve kendimize birkaç soru soralım,
* Terörist başını gerçekten ele geçirdik mi?
*Terörist başı hangi şartlarla Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim edildi?
*Terörist başı neden imha edilmedi?
*Bu yaşadıklarımız emperyalist ve siyonist mihraklar tarafından yıllar önce planlanmış olabilir mi?
Hatırlayacak olursanız, Mesut Yılmaz-Bülent Ecevit-Devlet Bahçeli üçlü koalisyonu görev başındaydı. Türkiye büyük hızla, AB’ye adaylığı yakalayabilmek için reform paketleri çıkarıyordu. İdam cezasının kaldırılması da adaylığın bir koşuluydu ve bu nedenle yerine getirildi. Eğer idam o tarihte kaldırılmasa, 2004’te Ak Parti tarafından kaldırılmak zorunda kalınacaktı!
Bu sayede Terörist başı İmralı’daki köşkünden partisini ve çetesini can güvenliği yüzde yüz sağlanmış sırça köşkünden yönetir hale gelmiştir.
Çözüm süreci olarak sevgi pıtırcığı modunda, barış güvercinleri uçuşurmuş gibi sahneye konulan bu yeni tiyatro oyununda Gazi Meclis’inde yer işgal eden terörün siyasi uzantısı olan Dem Parti’nin açıklamalarına kulak verelim;
“Silahlı mücadeleye gerek kalmadı siyasi alanda istediklerimizi almak için gerekli zemin artık hazırdır”
DEM PARTİ
“Silahların bırakılması ve mücadelenin demokratik siyaset zeminine taşınması kararı, sadece Türkiye için değil bölgemiz ve tüm insanlık için umut vericidir.”
“Demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması ve Kürt sorununun demokratik siyasi yollarla çözümü…
Her ne kadar terörist başı ayrı devlet istemiyoruz desede şu yukarda yapılan açıklamanın ifade etmek istediği düşünce bir pişmanlık belirtisi gibi algılanabilir mi?
Yoksa “Silahlı mücadeleye gerek kalmadı siyasi alanda istediklerimizi almak için gerekli zemin artık hazırdır” anlamına mı geliyor?
Pardon hangi mücadeleden bahsediyorsunuz? Ayrı devlet, ayrı bayrak derdiniz yoksa neyin mücadelesine devam edeceksiniz?
Asker mi olamıyorsunuz, polis mi?
Siyasetçi mi, kaymakam mı, sporcu mu?
Siz neyin mücadelesini vermek üzere siyasi arenayı kullanmaya hazırlanıyorsunuz?
Kürt sorununun barışçıl, demokratik, adil ve hukuki bir şekilde çözülmesi Kürdistan’ın dört parçasında, Ortadoğu’da ve dünyada yeni bir barış kapısının açılmasına vesile olacaktır. “
Yine Dem Parti’nin sözde K.rdistan ziyaretinden bir kesiti dikkatlice okuyalım.
“K.rdistan Bölgesi Başkanlığı Sözcüsü Dilşad Şehab tarafından yapıldı. Bayındır konuşmasında K.rdistan Bölgesel Yönetimi temsilcilerine yaptıkları ev sahipliğinden dolayı teşekkür ettiklerini belirterek “Çok önemli ve tarihi bir güne şahitlik etmek için K.rdistanda bulunmaktayız. Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin başarıya ulaşması için dün Öcalan çok önemli bir adım attı. Yarın da PKK bu sürece desteğini tüm dünyaya göstermek amacıyla silah bırakma merasimi düzenleyecektir. Yarın şahitliğini yapacağımız merasim onurlu bir barışın başlangıcı olacaktır. Kürt sorununun barışçıl, demokratik, adil ve hukuki bir şekilde çözülmesi Kürdistan’ın dört parçasında, Ortadoğu’da ve dünyada yeni bir barış kapısının açılmasına vesile olacaktır. ”
https://www.demparti.org.tr/tr/heyetimiz-kurdistan-bolgesel-yonetimine-gecti/22118/

Bu sözde sözcü K.rdistanın 4 parçasından bahsediyor hani bunlar devlet bayrak talep etmiyordu? Biri bize açıklasın bu K.rdistanın 4. parçası nerede yer alıyor?
Şimdi açın kulaklarınızı iyi dinleyin düne kadar terörist olarak kabul gören pkk artık meşru bir kılıfa bürünüyor. Daha önce teröristle mücadele ederken, bundan sonra olası muhatap, devletleşmeye doğru giden Büyük Ortadoğu projesine hizmet eden İsrail’in kukla bir yapılanması olacak.
Karşımızda yaptıklarından pişman bir kitle görüyor musunuz? Ben göremiyorum!
Karşımızda yaptıklarından pişman bir kitle görüyor musunuz? Ben göremiyorum! Aksine üstlerine düşen görevi başarı ile tamamlamış ve bunun gururunu taşıyarak silahlarını ateşe atan bir grup hain yapı var!
Mavi Çarşı gibi bir katliamdan hüküm giymiş ama AHİM kararı ile tahliye edilmiş eli kanlı terör örgütü üyeleri, silahlı mücadeleyi bitirmiş, terörist başını hürriyetine kavuşturmak isteyen siyasi bir terör uzantısı var!

Bizlerin elinde ne var? Henüz bir kaç gün önce teröristlerin hastane olarak kullandığı ve sonra imha edilmiş bir mağarada üç yıl önce şehit düşmüş evladımızın na’şını ararken metan gazından boğularak şehit olmuş evlatlarımız var!
Süleymaniye’de paçavralarla sevinç nağrası atan zavallılar var!
Bizlerin elinde ne var? Henüz bir kaç gün önce teröristlerin hastane olarak kullandığı ve sonra imha edilmiş bir mağarada üç yıl önce şehit düşmüş evladımızın na’şını ararken metan gazından boğularak şehit olmuş evlatlarımız var!

Kırk yıl boyunca ciğeri yanan analarımız, eli böğründe kalmış kınalı gelinlerimiz, baba demeye hasret şehit evlatlarımız, abisine kardeşine hasret kardeşlerimiz ateşten gömlek giymiş şehit babalarımız var!

Barış yapabilmek için bir devlet ile savaşıyor olmak gerekmez mi?
Terör eylemleri ile bölücülük yapan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğüne göz diken sivil, asker, polis ayırmaksızın kalleşçe saldırı yapan bir güruhla neyin barışı yapılır?
Yedi dakikalık videolar ile mesaj vermesine müsaade edilerek” silahla, kahpeliklerle mücadele edersek istediğimiz her şeyi elde ederiz” mesajı verilmiyor mu?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ihanet eden kim varsa şahıslarına yakışacak tek bir kreasyon var!

Asker, polis, kundaktaki bebe, gencecek öğretmenlerimizin kanı ile yoğrularak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapusu ŞEHİTLERİMİZCE Türk Milleti’ne hediye edilmiştir!
Şehit kanlarına ekmek doğratmayız!
Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir. “1922 (Nutuk II, S. 691)
Biz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün evlatları mirasçıları olarak Gazi’nin yolundan sapmadan ilerleyeceğiz.
Sözlerime Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri ile son veriyorum.
“Söz konusu olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmıyacak mıyız? Meselesi değildir. Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir. “1922 (Nutuk II, S. 691)
https://www.ktb.gov.tr/TR-96471/turkiye-buyuk-millet-meclisi.html
Kaleminize sağlık Şükran hanım. Gerçekten akıl tutulması yaşıyoruz 👍