Sevgül Kurt
Sevgül Kurt
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Tarım bir sektör değil, bir savunma hattıdır

Tarım bir sektör değil, bir savunma hattıdır

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevgül Kurt, Türkiye’nin tarım sektörünü bir milli güvenlik meselesi ve savunma hattı olarak ele almaktadır. Metinler, 1980 sonrası uygulanan özelleştirme, plansızlık ve devletin üretimden çekilmesi gibi politikaların ülkenin gübre üretiminde dışa bağımlı hale gelmesine yol açtığını detaylandırmaktadır. Özellikle ABD gibi ülkelerin çiftçilerine milyarlarca dolar destek vermesine karşın, Türkiye’nin tarımı bir yatırım yerine maliyet kalemi olarak görmesi eleştirilmekte ve bu durumun gıda güvenliğini tehdit ettiği vurgulanmaktadır. Çözüm önerileri arasında ise kamu gübre şirketlerinin yeniden yapılandırılması, Ar-Ge yatırımları, kooperatifleşme ve gıda güvenliğinin anayasal güvence altına alınması yer almaktadır. Ayrıca, mevcut krizlere karşı kısa vadeli çözümler olarak acil destek artışı ve stok güvenliği tedbirleri sunulmaktadır.

 

 

Toprak Silah, Gübre Cephane!”

ABD’den gelecek 12 milyar dolarlık ek tarım yardımı, fiyatları sadece yükseltmeyecek, adeta roket gibi fırlatacak.

https://www.tarimdanhaber.com/gubre-firtinasi-kapida-abd-yardimlariyla-yukselen-fiyatlar-turkiyeyi-nasil-zor-duruma-dusurecek

Neden Korkuyoruz?

Biz neden ve niçin bu hâle geldik onu irdeleyeceğim:

 

NEDEN BU HALE GELDİK?

1️⃣ Devletin üretimden çekilmesi

1950–1980 arasında devlet eliyle kurulan güçlü gübre sanayii, 1980 sonrası özelleştirmelerle elden çıkarıldı.

Bugün o tesislerin çoğu ya kapasitesinin çok altında çalışıyor ya da ithalatçı şirketlere bağımlı.

2️⃣ Enerji ve hammadde bağımlılığı

Doğal gaz, fosfat ve potasyumda dışa bağımlılık, üretim maliyetlerini fırlattı.

Yerli enerji politikası kurulmadığı için, gübre üretimi sürekli maliyet baskısı altında kaldı.

3️⃣ Planlama eksikliği

1980 sonrası tarımda DPT benzeri uzun vadeli planlama yapısı çöktü.

Ne kadar gübre üreteceğiz, hangi bölgede hangi ürünü destekleyeceğiz” sorularının cevabı yok.

Planlama yerini piyasaya bırakma” anlayışına bıraktı.

4️⃣ Ar-Ge ve yerli teknoloji yokluğu

Türkiye, 1990’lardan bu yana yeni bir gübre fabrikası kuramadı.

Oysa dünyada biyogübre, nano gübre ve karbon azaltımlı üretim dönemi başladı.

Biz hâlâ 1980 teknolojisiyle üretmeye çalışıyoruz.

5️⃣ Tarım politikasının finansal bakışa hapsedilmesi

Tarım artık bir “gıda güvenliği meselesi” olarak değil, “maliyet kalemi” olarak görülüyor.

Devlet desteği gider olarak yazılıyor, yatırım olarak değil.

SONUÇ

ABD gibi ülkeler kendi çiftçisini 12 milyar dolarla desteklerken,

Türkiye mazot + gübre desteğini 244 TL/dekar ile sınırlıyor.

Bu destek mazotun yarısını bile karşılamıyor.

Yerli üretim zayıf kalınca, ithal gübre dolarla alınıyor, TL ile satılıyor.

Kur artınca gübre fiyatı katlanıyor, çiftçi üretimi kısıyor.

Bu kısır döngü her yıl biraz daha ağırlaşıyor.

 

ÇÖZÜM: KAMUSAL ÜRETİM VE PLANLAMA

Sadece ekonomik değil, milli güvenlik gerekçesiyle de.

  1. 1. Kamu gübre şirketi yeniden yapılandırılmalı

Gübretaş ve TÜGSAŞ benzeri tesisler, kamu-özel ortak modeliyle modernize edilip üretime dönmeli.

  1. Yerli hammadde + enerji entegrasyonu

Doğal gazda TANAP, Tuz Gölü depolama ve LNG anlaşmaları üretimle entegre edilmeli.

Yerli fosfat ve potasyum yatakları Ar-Ge ile aktif hale getirilmeli.

  1. Ar-Ge ve teknoloji yatırımı

Organik gübre, mikrobiyal gübre, atık dönüşüm tesisleri kurulmalı.

Üniversiteler ve TUBİTAK iş birliğiyle “Ulusal Gübre Teknolojileri Enstitüsü” kurulmalı.

  1. Kooperatifleşme

Çiftçiler sadece tüketici değil, üretim sürecinin ortağı olmalı.

Kooperatifler gübre fabrikalarının bölgesel hissedarı haline getirilebilir.

  1. Anayasal güvence

Gıda güvenliği ve tarımda kendine yeterlilik” ilkesi anayasal teminat altına alınmalı.

Bu bir ekonomi politikası değil, bekâ meselesidir.

Sloganla bitirelim:

Toprak silah, buğday-et-süt cephane!”

Tarım bir sektör değil, bir savunma hattıdır.

Soralım;

Türkiye, 1990’lardan bu yana yeni bir gübre fabrikası kuramadı.

Neden?

 

Tarım artık bir “gıda güvenliği meselesi” olarak değil, “maliyet kalemi” olarak görülüyor.

Neden?

Devlet desteği gider olarak yazılıyor, yatırım olarak değil.

Neden?

ABD gibi ülkeler kendi çiftçisini 12 milyar dolarla desteklerken,

Türkiye mazot + gübre desteğini 244 TL/dekar ile sınırlıyor.

Neden?

Bu sorular, tek tek ele alındığında, Türkiye tarımının bugünkü krizini anlamanın tam kalbinde.

Toprak Silah, Gübre Cephane: Tarımda Kırılganlığın Anatomisi

Türkiye neden 25 yıldır

✔️Yeni bir gübre fabrikası kuramadı? ✔️Tarım neden gıda güvenliği değil, maliyet kalemi olarak görülüyor?

Yanıt: Yanlış ekonomi anlayışıyla örtülü bir politik tercihte gizli.

 Aslında Türkiye gübre üretiminde tamamen dışa bağımlı değildi  hatta 1970’lerde ve 1980’lerde bölgesel bir üretim merkezi olma potansiyeli vardı.

Kısaca tarihsel anatomi:

1950–1980: Devlet eliyle kurulan gübre sanayii

1950’lerde tarımsal kalkınma planlarıyla Gübretaş, İGSAŞ, TÜGSAŞ, Bagfaş gibi fabrikalar kuruldu.

Devlet, hem hammadde tedarikini hem üretimi üstlendi.

Gübre, stratejik ürün kabul ediliyordu.

1980’lerin başına kadar gübrede büyük oranda yerli üretim vardı.

Hatta bazı yıllar ihracat bile yapıldı.

📌 Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) raporlarında 1970’lerde Türkiye,

Orta Doğu’nun gübre üretim üssü” olma hedefiyle anılıyordu.

1980 sonrası: Özelleştirme ve ithalata yöneliş

24 Ocak kararları ve dışa açılma politikalarıyla devlet gübre sanayinden çekilmeye başladı.

1990’lardan itibaren fabrikalar özelleştirildi.

Yeni tesis kurulmadı,

Ar-Ge durdu.

İthalat daha kolay ve ucuz hale geldi.

Sonuçta üretim azaldı, ithalat kalıcı hale geldi.

1990’ların başında Türkiye, tarımda devlet eliyle sanayi kuran modelden vazgeçti.

Piyasa çözer” anlayışıyla kamu.  yatırımları durduruldu, özelleştirme furyası başladı.

Gübretaş, TÜGSAŞ, İGSAŞ gibi tesisler ya el değiştirildi ya da kapasiteleri düşürüldü.

O günden bu yana hiç yeni fabrika kurulmadı, çünkü devlet yatırımcı olmaktan çıktı;

özel sektör ise enerji maliyetleri ve belirsizlik nedeniyle yatırım riskine girmedi.

2000’ler sonrası: Tam bağımlılık🔴

Doğal gaz fiyatları arttıkça, azotlu gübre üretimi azaldı.

Fosfat ve potasyum yatakları yetersiz kaldı.

Tarımda planlama zayıflayınca, “yerli üretimdışa bağımlılık” dengesi tamamen bozuldu.

Bugün Türkiye’de tüketilen gübrenin yaklaşık %80’i ithal.

Kısaca:

Eskiden Türkiye’de gübre üretimi:

Devletin elindeydi,

Stratejik planlarla yönetiliyordu,

Kısmen kendine yeterliydi.

Ama özelleştirme, yatırım eksikliği ve dışa bağımlı enerji politikaları yüzünden,

Bugün tam tersi bir tablo oluştu:

Üreten ülkeden, ithalat bağımlısına dönüştü.🔴

2️⃣ Tarım neden artık “gıda güvenliği” değil de “maliyet kalemi”?

Çünkü 2000’lerle birlikte Türkiye ekonomisinde finansal yönetim, üretim politikasının önüne geçti.

Hazine, tarımsal destekleri “harcama kalemi” olarak görmeye başladı.

Tarım artık stratejik değil, bütçe yükü olarak algılandı.

Bu anlayışta “destek” bir yatırım değil, “popülist harcama” olarak görülüyor.

Oysa ABD, AB ya da Çin tarımı “ulusal güvenlik unsuru” olarak değerlendiriyor.

Onlarda üretim fazlası ✔️diplomatik güç”, bizde ise

✔️bütçe açığı” sayılıyor.

3️⃣ Devlet desteği neden yatırım değil, gider sayılıyor?

Çünkü Türkiye ekonomisi kısa vadeli muhasebe mantığıyla yönetiliyor.

Beton, yol, havaalanı yatırım sayılırken, tarlaya verilen destek tabloya zarar yazılıyor.

Yani toprakta büyüyen değer, devlet defterine eksi olarak geçiyor.

Böyle bir anlayışta çiftçiye verilen destek kalıcı olamaz; çünkü görünürde hep “yük” yaratır.

4️⃣ ABD çiftçisini milyar dolarlarla desteklerken, Türkiye neden 244 TL/dekarla yetiniyor?

ABD, çiftçisini sadece beslemek için değil, dünyayı doyurmak için destekler.

Gıdayı Kontrol Eden, Dünyayı Kontrol Eder

ABD, çiftçisini sadece kendi halkını doyurmak için değil, dünyayı doyurmak için destekler.

Çünkü çok iyi bilir ki:

Gıdayı kontrol eden, insanları; insanları kontrol eden, devletleri yönetir.

Bu yüzden tarım onlar için sadece bir “üretim sektörü” değil,

küresel bir nüfuz aracıdır.

Dünya Bankası ve IMF politikaları bile bu stratejinin bir parçasıdır.

Fazla üretimle fiyatları belirler, kredilerle bağımlılık yaratır,

ihracatla diplomatik üstünlük sağlar.

Türkiye ise aynı dönemde üretimi küçültüp, ithalata yönelerek!

Kendi gıda güvenliğini dış pazarlara teslim etti.

ABD’nin “fazla üretimi” bizim “açığımız” haline geldi.

Gıdayı kontrol eden, insanı kontrol eder.”

Tarım artık sadece toprağın değil, siyasetin ve egemenliğin silahıdır.

Tarım orada bir dış politika aracıdır.

Fazla üretimle fiyat belirler, ihracatla nüfuz kurar.

Türkiye’de ise destek, seçim dönemlerinde yardım” gibi dağıtılır.

⁉️Plan yok, ⁉️öngörü yok.

Tarım bütçesinin payı %1’in bile altına düşmüş durumda.

Bu tablo, sadece çiftçiyi değil, gıda güvenliğini de kırılgan hale getiriyor.

5️⃣ “Gıda güvenliği ve kendine yeterlilik” neden anayasal güvence değil?

Çünkü tarım, Türkiye’de hiçbir dönemde “devletin temel görevi” olarak tanımlanmadı.

Anayasada “üretim güvenliği” yok.

Her gelen bakan kendi destek modelini getiriyor;

biri mazot dağıtıyor, diğeri gübre desteğini kesiyor.

Oysa Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikası anayasal çerçeveyle korunur.

Türkiye’de ise tarım, değişen bütçelere ve siyasi takvimlere bağlı bir “mevsimlik politika” haline geldi.

6️⃣ Peki 25 yıldır iktidarda olan yönetim neden yapmadı?

Çünkü tercih üretim değil, ithalat oldu.

Tarım politikası ekonomik değil, siyasi bir araç olarak kullanıldı.

Kırsalda üretimi artırmak yerine, bağımlılığı yönetmek tercih edildi.

Köylü üretici değil, seçmen olarak görüldü.

Bu yüzden de üretim planı değil, yardım listesi hazırlandı.

25 yıldır tarımda yapılan şey, plan değil “idare etmek”tir.

Üreten değil, oy veren kırsal yaratmak temel hedeftir.

Sonuç: Tarım bir sektör değil, savunma hattıdır

Toprak, silah kadar değerlidir.

Gübre fabrikası, savunma sanayii kadar stratejiktir.

“Toprak Silah, Gübre Cephane!”

Çünkü gıda güvenliği olmadan hiçbir ekonomik bağımsızlık sürdürülemez.

Bu nedenle,

Gıda güvenliği ve tarımsal kendine yeterlilik” ilkesi

Artık anayasal güvence altına alınmalıdır.

Çünkü biliyoruz ki:

Geleceğin savaşları, toprak için değil; gıda için çıkacaktır.

Ve unutulmamalıdır:

Öngörü, geleceği görmek değil; bugünü geleceğe göre kurtarmaktır.

 

Çözüm:

1️⃣ Kamu üretimi ve tesislerin modernizasyonu

Gübretaş, TÜGSAŞ ve İGSAŞ gibi kamu gübre tesisleri yeniden yapılandırılmalı.

Kamu-özel ortaklığı modeliyle modern teknolojiyle donatılıp üretime geçilmeli.

Amaç: Üretim kapasitesini artırmak, dışa bağımlılığı azaltmak ve fiyat istikrarını sağlamak.

2️⃣ Yerli hammadde ve enerji entegrasyonu

Doğal gaz, fosfat ve potasyum gibi üretim girdileri yerli kaynaklarla ve stratejik anlaşmalarla entegre edilmeli.

Örnek: TANAP, Tuz Gölü depolama tesisleri, LNG anlaşmaları üretim planlamasına dahil edilmeli.

Amaç: Enerji ve hammadde maliyetlerini düşürmek, üretimi sürdürülebilir kılmak.

3️⃣ Ar-Ge ve teknoloji yatırımı

Yeni gübre teknolojileri (biyogübre, nano gübre, karbon azaltımlı üretim) geliştirilmesi için TUBİTAK ve üniversitelerle işbirliği yapılmalı.

Ulusal Gübre Teknolojileri Enstitüsü kurulmalı.

Amaç: Modern, çevre dostu ve verimli üretim sistemine geçmek.

4️⃣ Kooperatifleşme ve üretici katılımı

Çiftçiler sadece tüketici değil, üretim sürecinin ortağı olmalı.

Bölgesel kooperatifler, gübre fabrikalarının hissedarı olmalı.

Amaç: Üretimde söz sahibi olan çiftçi, fiyat ve üretim planlamasında aktif rol oynar.

5️⃣ Tarım ve gıda güvenliğinin anayasal güvenceye alınması

Gıda güvenliği ve tarımda kendine yeterlilik” ilkesi anayasal teminat altına alınmalı.

Amaç: Tarımın kısa vadeli politikaların oyuncağı olmaktan çıkması, planlı ve stratejik yönetilmesi.

6️⃣ Desteklerin yatırım olarak görülmesi

Mazot ve gübre destekleri sadece gider değil, yatırım olarak ele alınmalı.

Amaç: İktidarın tarımda uzun vadeli üretim planlaması yapması ve çiftçiyi sürdürülebilir şekilde desteklemesi.

Toprak silah, gübre cephane!”

Tarım bir sektör değil, milli güvenlik ve savunma hattıdır.

Kısaca:

Çözüm, stratejik planlama + kamu üretimi + Ar-Ge + üretici katılımı + anayasal güvence bileşimiyle mümkün. Amaç, Türkiye’nin tarımda dışa bağımlılığı azaltması ve fiyat istikrarını sağlamasıdır.

2026 Kısa Vadeli Çözüm Önerileri – Gübre Fırtınasına Karşı

1️⃣ Fiyatı stabilize etmek için acil destek artırımı

Mazot ve gübre destekleri 244 TL/dekar değil, gerçek maliyetleri karşılayacak şekilde hızla artırılmalı.

Amaç: Çiftçinin üretimden çekilmesini engellemek ve üretimi sürdürülebilir kılmak.

2️⃣ İthal gübre stoklarının hızla artırılması

ABD yardımı ve diğer tedarikçilerden erken alım ve stoklama yapılmalı.

Gübretaş grevi nedeniyle üretim durursa, ithal gübre ve özel sektör stokları acilen devreye sokulmalı.

Hükümet ve sendika arasında acil uzlaşma mekanizması işletilmeli.

Grev süresince üretim aksamasını minimize etmek için kısıtlı vardiya ve öncelikli üretim planlaması uygulanabilir.

Gübretaş grevi devam ederse: Alternatif tedarik

Toros, Bagfaş veya özel gübre üreticileriyle doğrudan anlaşma yapılması mümkün.

Etki:

Üretim ve dağıtım aksaması kısmen telafi edilir.

Hükümetin veya Tarım Kredi’nin stok ve fiyat kontrolü daha esnek hale gelir.

Ancak kapasite sınırlı olduğu için tam talebi karşılamak zor olabilir, fiyatlar hâlâ yüksek kalabilir.

2️⃣ Tarım Kredi Kooperatifleri ve indirim olasılığı

Tarım Kredi, hükümetin politikası doğrultusunda ara çözüm olarak fiyatı sübvanse edebilir.

Etki:

Çiftçi maliyeti düşer, üretim devam eder.

Ancak indirim, devlet desteği veya bütçe ödenekleri ile sınırlıdır.

Küresel fiyat yükselişi ve döviz kuru yüksekse, sübvansiyon geçici ve kısıtlı olur.

vadeli sonuç

Üretim kesintisi kısmen önlenir → Tarım ve gıda güvenliği korunur.

Fiyatlar tamamen normalleşmez, ama panik talep ve arz boşluğu önlenir.

Devlet, Tarım Kredi üzerinden geçici sübvansiyon + doğrudan anlaşmalar ile kriz yönetimi yapabilir.

Özet:

Eğer Gübretaş grevi bitmezse, Toros/Bagfaş’tan doğrudan alım + Tarım Kredi indirimleri ile kısa vadede üretim devamlılığı ve fiyat kontrolü sağlanabilir, ancak bu çözüm geçici ve sınırlı kapasiteyle uygulanabilir. Öncelikli olarak 2026 ekim/hasat sezonu için kritik gübre miktarı güvence altına alınmalı.

Amaç: Küresel fiyat dalgalanmalarına karşı stoku güvenceye almak.

3️⃣ Geçici fiyat kontrol mekanizmaları

Özellikle döviz kuru ve gübre fiyatı kısa vadeli sabitlenebilir veya sübvanse edilebilir.

Amaç: Çiftçiyi üretimden çekilmekten korumak.

4️⃣ Acil dağıtım ve lojistik planı

Stoklanan gübrelerin zamanında ve bölgesel olarak adil dağıtımı sağlanmalı.

Amaç: Tarımsal üretimde kesinti yaşanmaması ve fiyatların spekülatif yükselmesini önlemek.

5️⃣ Üreticiyi bilgilendirme ve planlama

Çiftçilere öngörülen fiyat ve stok durumu hakkında hızlı bilgilendirme yapılmalı.

Amaç: Aşırı alım ve panik talep oluşmasını engellemek.

6️⃣ Acil Ar-Ge ve verim artırıcı yöntemler

Hızlı uygulanabilecek toprak analizi ve gübre optimizasyonu programları ile mevcut gübrenin verimli kullanımı sağlanabilir.

Amaç: Kısıtlı gübre ile maksimum üretim.

Özet Kısa Vadeli Strateji:

✔️Hızlı destek,

✔️ stok güvenliği,

✔️fiyat kontrol,

✔️ lojistik ve verimli kullanım

2026 yılında küresel gübre fiyatları yükselse bile Türkiye’de üretim ve gıda güvenliği kesintisiz korunabilir.

***

Son Söz:

Öngörü, geleceği görmek değil; bugünü geleceğe göre kurtarmaktır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.