Rıza Tahir Yel
Rıza Tahir Yel
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Milyonlar İcra Kıskacında: Türkiye Borç Tsunami’sine Sürükleniyor

Milyonlar İcra Kıskacında: Türkiye Borç Tsunami’sine Sürükleniyor

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tüketici Birliği Federasyonu’ndan korkutan uyarı: 4,5 milyon aile her an icra memuruyla kapısında karşılaşabilir, 20 milyon kişi bankalarla mücadele ediyor. Ekmek bile kredi kartıyla alınırken, borcunu borçla kapatan milyonlar için tek çıkış yolu Meclis’ten geçiyor. Eylül ve ekim ayları için beklenen yasal takip rakamları ise “dehşet verici” boyutta.

Bu köşeden siz değerli okurlarımla birlikte memleketin nabzını tutmaya çalışıyorum. Son günlerde Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz’in bir YouTube kanalındaki açıklamaları, ekonominin sadece rakamlardan ibaret olmadığını, hayatın tam da merkezinde yer alan insanı nasıl vurduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Deniz’in sözleri, buzdağının altındaki büyük tehlikeyi işaret ediyor ve acil çözüm gerektiren bir durumun altını çiziyor.

Deniz’in dile getirdiği en çarpıcı rakamlardan biri, şu anda 4,5 milyon ailenin evine icra memurunun gidebileceği bir durumda olması. Bu, sadece bir istatistik değil, her biri ayrı bir hayat, ayrı bir dram olan milyonlarca insan demek. Kredi kartı borçları nedeniyle yasal takibe düşen ve artık kredi kartı kullanamayan bu 4,5 milyon insan, aynı zamanda bankalarla hiçbir iş yapamaz hale gelmiş durumda. Bu durumun, yasal takibe düşmeyi “becerememiş” 20 milyon civarında borçlu kesimle birlikte, toplumun çok büyük bir kesiminin bankalarla mücadele ettiğini gösteriyor.

Deniz’in vurguladığı bir diğer önemli nokta ise, mevcut ekonomik sistemin vatandaşı yeni borçlanma araçları aramaya itmesi. Tüketici, eski borcunu kapatmak veya hayatını sürdürebilmek için sürekli yeni kredilere veya kredi kartı limit artışlarına ihtiyaç duyuyor. Bu borçlanma döngüsü, vatandaşın maaşının neredeyse tamamını, maaş yattığı anda eksi hesaba veya kredi kartına ödemek zorunda kalmasına yol açıyor. Deniz, bu durumun toplumsal bir felaketle sonuçlanabileceği endişesi taşıdığını belirtiyor.

Aslında bu durumun vahametini gösteren en somut örneklerden biri, insanların artık en temel ihtiyaçlarını dahi kredi kartıyla karşılaması. Deniz, 15 liralık ekmeğin bile kredi kartıyla alındığını, bunun insanların cebinde nakit kalmadığının bir göstergesi olduğunu söylüyor. Bir zamanlar tiyatroya gitmek veya ulaşım bileti almak gibi daha büyük harcamalar için kullanılan kredi kartı, artık günlük ihtiyaçların bir parçası haline gelmiş. Bu, Deniz’in de belirttiği gibi, “duvara doğru yaklaşıldığının” açık bir kanıtı.

Deniz, çözüm için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden bir yapılandırma yasası çıkması gerektiğini savunuyor. Bu yasanın, yasal takibe düşsün veya düşmesin, tüm banka borçları için geçerli olması gerektiğini belirtiyor. Önerilen yapılandırma faiz oranı, yıllık enflasyona paralel, yani yüzde 3,05 civarında olmalı ve 45-60 ay gibi uzun vadeler içermeli. Deniz, aksi takdirde eylül ve ekim aylarında 7-8 milyon civarında bir yasal takip sayısı beklediklerini ve bunun “dehşet verici bir rakam” olduğunu ekliyor. Bu durum, akıllara 2004 yılını ve kredi kartı borçları nedeniyle intihar eden polis memurlarını getiriyor. O dönemde de meclisten bir yapılandırma yasası çıkmıştı.

Deniz, bu tabloya rağmen enflasyon ile kredi kartı faiz oranları arasındaki orantısızlığa dikkat çekiyor. Yılsonunda yüzde 30 civarında bir enflasyon öngörülürken, maaş zamlarının birkaç kademe altında yapıldığını, ancak kredi kartı faizlerinin aylık yüzde 5,00 -5,30 civarında seyrettiğini belirtiyor. Bu durum, ya enflasyon tahmininin yanlış olduğunu ya da bir “Alis Harikalar Diyar’ında” yaşandığını gösteriyor.

Sonuç olarak, Deniz’in açıklamaları, Türkiye ekonomisinin sadece makro verilerle değil, sokaktaki vatandaşın cebindeki nakitle, fırından aldığı ekmekle ve banka borçlarıyla anlaşılabileceğini gösteriyor. Bir yanda yüzde 1’lik kesimin restoranları doldurması, diğer yanda milyonlarca insanın açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi vermesi, bu eşitsizliğin en acı tablosudur. Tüketici örgütlenmelerinin de 2014 yılından sonra zayıfladığını hissettiklerini ve bunun bir sebebinin internetin yaygınlaşmasıyla herkesin kendi başına bir kahraman olabileceğini düşünmesi olduğunu söylemesi de oldukça düşündürücü. Deniz, esnafa ve üreticiye “makul olun” çağrısı yapıyor, bu sorunla ancak birlikte mücadele edilebileceğini vurguluyor. Bu çağrı, sadece onlara değil, bu ülkeyi yöneten herkese yapılmış bir çağrıdır. Çünkü bu gemi, hepimizi taşıyor ve bir felaketle sonuçlanmaması için acilen yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.