Nazım Peker
Nazım Peker

Kâbe’de Olmak Ama Nasıl Olmak?

Kâbe nedir diye başlarsak işi daha kolay anlarız. Kâbe; Yüce Allah’ın işaret ettiği, “BEYTULLAH” olarak tanımladığı kutsal beldedir. Bu, Allah’u Teala’yı düşünce ve gönül merkezimizin odak noktası yaparak, cismani yüzümüzü Kâbe’ye yöneltmektir.
 
Kendinizi Kâbe’nin yanında duran ve orayı tavaf etmek üzere olduğunuzu varsayın.
 
Ne yaparsınız? Nasıl bir ruh haliyle, nasıl bir duruş sergilersiniz?
 
İnsanları ite kalka koşarak Kâbe’nin duvarlarını mı öpersiniz? Bu, biraz duygusal ve kulaktan dolma olmaz mı? Ellerinizi Kâbe’nin duvarlarına sürüp sonra da yüzünüze mi çalarsınız? Bu, taşı kutsamak, taşı kutsallaştırmak, ondan bir şeyler beklemek değil mi? Veya eskiyi düşünüp için için ya da hıçkırarak ağlamak mı istersiniz? Bu, duygusallık karışımı nostalji sayılmaz mı?
 
Öyle ise gerçek duruşumuz nasıl olmalı? Zira orada yakaladığımız gerçek duruş, bütün ömrümüzü şekillendiren tarzımız olmalıdır.
 
Öyleyse gelin bunu kâinatın gerçek sahibi yüce Yaratı’cımızdan öğrenelim. “Ben elhamdülillah Müslümanım” diyenden daha güzel bir söz olabilir mi? Hayattaki en önemli amacın, Rabb’in olmalıdır. Tüm çaba ve çırpınışların yegane gayesi, Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır.
 
Teslimiyetin olmadığı yerde tavaflar, Kâbe duvarına yaslanmalar, el sürmeler, saatlerce ağlamalar ve o mübarek beldede durmalar neyi ifade eder? Her yanı ve her taşı ile haram beldeler, tevhidi çağrıştırırken; şirk ile yoğrulmuş kalbin ve beyninle orada olmanın önemi ve anlamı var mı? Tavaf, Rabb’inin mutlak otoritesinde toplanmak, Allah’ı yaşantının amacı yapmaktır.
 
Tavaf yapmasan bile Kâbe’ye bakmak çok şey hatırlatmalıdır. Kur’an top yekûn gözlerinden ve gönlünden geçmelidir.
 
Ayetler ile teslimiyetin gereğini, Hz. Muhammed’in (sav) Kâbe’ye bakışını düşünmelisin. Bütün dikkatini kendinden ve çevrenden çek. Kâbe’ye bakarak Allah’ın isim ve sıfatlarını beyninde düşün, salıver kendini Allah’ın korumasına. Yalnızca kendim ve Rab’bim var diye düşün. “Ben size şah damarınızdan daha yakınım!” diyene teslim ol. Düşünme aracıları, düşünme şeyhleri.. O’nun huzurunda olduğunu ve Onunla yüzleşeceğini düşün
 
Bu düşünce ve bu şuurla buraya geldinse ne mutlu sana. Kazanacağın o kadar çok şey olacak ki! Sen oradasın. Dünya âleminde değil, başka bir âlemdesin. Rab’binin huzurunda itaatini veya asilliğini ifade edeceksin. Sen gönlünü ve bilincini Rab’bine vermişsen oradaki duruşun çok farklı olacak.. Oraya kendin için değil Rab’bini hoşnut etmek, sevgisini ve merhametini kazanmak için gitmişsin. Eğer sen suçlu isen, kendin için, kendini affettirmek için oradasın.
 
Rab’bin büyüklüğü ve yüceliği ile sağ elini kaldırarak, “ALLAHU EKBER” diyerek selam verip Allah’ına. İşte o an, o kadar yakınsın ki Allah’a. O’nun sevgisi, sıcaklığı, rahmeti sarmalı bütün benliğini. Çünkü bu kalkan el, aynı zamanda Rab’bine ant içtiğini de gösterir.
 
Yemin ederim ki Allah’ımız bizim Rab’bimizdir, ben O’na itaat edeceğim. Allahu Ekber!” İnsan, o eli hiç indirmek istemez., hep selam vaziyetinde kalmak ister. El inse bile ahit ve duruş inmez. Gözlerdeki parıltı, gönüldeki samimiyet, yüreklerdeki azim sürer gider..
 
Kâbe’ye dirilmek, hayat bulmak, Rab’bimizle ahitleşmek, rabıta kurmak için gideriz.
 
Öyleyse Kâbe’den ne anladığımızı bir daha gözden geçirelim “Geldim, gördüm” yerine, “ Gördüm ve dirildim” demeliyiz. Kâbe’nin Tevhit atmosferinde kendimizi bulalım,
Zemzem’in kutsallığıyla ruhumuzu yıkayalım. Böylece Kur’anda manasını bulunan MÜSLÜMANLIĞA kavuşalım.
 
Esen kalınız

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!