Müyesser Yıldız
Müyesser Yıldız

Şehit eşi Yıldız Hemşire’den Bahçeli’ye: ‘Yaşlandınız gidin artık’

featured

Yıldız Hemşire son olarak, “Bana ne yaparsanız yapın, umurumda değil.” diyerek şu çağrıda bulundu: “Ülkemde ben niye başkalarıyla düşman olayım? Dostumla, kardeşimle bunu yapmaya hiçbirinizin hakkı yok. Eğer ‘Bunu başaramıyoruz.’ diyorsanız yeter ya arkadaş, yaşlandınız artık. Kaç yaşındasınız, gidin dinlenin birazcık. Gerçekten bu ülke için mücadele edebilecek gençler var; bırakın, açın yollarını. Bırakın ülkeyi onlara. Çünkü bazen ne konuştuğunuzu gerçekten bilmiyorsunuz. Çok özür diliyorum, bunu hakaret kabul etmeyin; ama gerçekten yaşlandınız ve dinlenmeye ihtiyacınız var. Lütfen.”

Bölücü terör örgütü PKK’nın, savunma sanayimizin kalbi TUSAŞ’a saldırı düzenleyerek 5 insanımızı katledip 22 insanımızı yaraladığı gün teröristbaşının yeğeni, DEM Milletvekili Ömer Öcalan İmralı’daymış.

Cumhur İttifakı’nın ortağı Devlet Bahçeli Salı günü, “Şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin Meclis’te konuşsun.” demişti ya; böylece ilk adımın atılıp tecridin kaldırıldığını görmüş olduk.

Sürpriz mi?

Değil. AKP’nin sesi Abdülkadir Selvi, Bahçeli’nin TBMM’nin açılışında DEM’lilerle tokalaşmasıyla başlayan “yeni sayfa” açılımıyla birlikte Ömer Öcalan’ın İmralı’ya gitmesine izin verilebileceğini yazdı durdu.

Haliyle dün Ömer Öcalan’dan önce bu ziyaretin gerçekleştiğini duyuran ilk isim de Selvi oldu.

Ama şunu belirtelim; Abdülkadir Selvi, Ömer Öcalan’a görüş izninin verilebileceğini daha Haziran 2022’de gündeme getirirken, “birilerinin bunun üzerinden AKP’yi vurmaya, MHP’yi kaşımaya çalıştığına”, Bahçeli’nin ise “bu tür yorumlara prim vermediğine” dikkat çekip, “bunun yeni bir çözüm sürecinin başlatılması anlamına gelmediğini, sadece teröristbaşıyla ilgili bir istismarın ortadan kaldırılmasına yönelik adım olacağını” vurguladı.

El hak doğru; o günlerde Bahçeli, PKK’nın İsveç’te yaptığı eylemlere, “İmralı canisinin fotoğrafı ve PKK paçavraları devlet binalarına ışıklarla yansıtılarak terörizmin şovu yapıldı.” sözleriyle tepki gösteriyor, ormanlarımızı yakanlar için getirilmesi düşünülen idam cezasının kadın cinayetleri ve tecüvüz suçlarının yanı sıra “terör suçlarını” da kapsamasını isteyip, “Bunun gereğini yapmazsak, PKK’lı teröristler tarafından şehit edilen 26 yaşındaki Nurcan Karakaya ile 11 aylık bebeği Bedirhan Mustafa’ya, beşikte kurşunlanmış yavrulara ilahi hesap günü gelip çattığında ne diyeceğiz? Hangi bahaneleri ileri sürebileceğiz?” diyordu.

AKP’NİN ‘DİLİ KURUSUN’ DEDİĞİ ADAM

Ömer Öcalan’ın İmralı ziyaretine dönelim; “sayın Öcalan”dan getirdiği mesaja göre teröristbaşı, “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.” demiş ve herkese çok selam söylemiş.

Uzun bir aradan sonra İmralı’ya gitmesine izin verilen Ömer Öcalan’ın kim olduğunu hatırlatalım.

2022 yılında PKK-HDP öncülüğünde başlatılan “Kürtçe seçmeli ders” kampanyasında şöyle konuştu:

Bu bir imkândır, ama 25 milyon Kürt için dillerinin seçmeli olmasına karşıyız… Kürtçe Ortadoğu’nun 4 devleti arasında ezildi, yüzyıllık asimilasyon söz konusu… Önümüzdeki zaman diliminde Kürtçe’nin resmi dil ve eğitim dili olması için bir programımız mevcut.”

TBMM çatısı altında, Irak’ın kuzeyinde devam eden Pençe-Kilit Harekâtı’na tepki gösterirken de, “Türkiye’nin ömrü de uzun değildir. Türkiye kendi iç sorunlarıyla artık bir cebelleşme noktasına gelecektir.” dedi.

Bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Ömer Öcalan hakkında soruşturma başlatırken, AKP Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir şu karşılığı verdi:

“HPD’li Ömer Öcalan, teröristbaşının yeğeni, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin ömrü fazla değil.’ diyor. Sen o hülyayı daha çok görürsün… Dilin kurusun senin. Beter olacaksınız inşallah.”

Hasılı, “Dilin kurusun.” bedduası tutmadı; Ömer Öcalan, İmralı’nın ilk “dili” oldu!..

YILDIZ HEMŞİRE’Yİ BU DEFA BAHÇELİ AĞLATTI

Bahçeli’nin “teröristbaşı” diyerek Öcalan’ı Meclis’e davet etmesine tepkiler artarak sürüyor. Bunlardan çok anlamlı birisini paylaşmak istiyoruz.

Bahçeli’nin o açıklamayı yaptığı gün arayıp ağlayarak, “Neler oluyor? Çıldırmak üzereyim.” dedi Yıldız Hemşire.

Unutanlara ve bilmeyenlere Yıldız Hemşire’yi kısaca tanıtalım.

29 yıl önce, 23 Eylül 1995 günü 25 yaşındaki Astsubay Murat Namdar, 11 aylık oğlu, eşi, babası ve halasıyla birlikte görev yaptığı Erzincan’dan Mersin Bozyazı’ya gidiyordu, çok özlediği anasını görmek için. Erzincan çıkışında yolları kesildi. Yol kesenlerin üzerinde asker elbisesi vardı. Eşi bir tuhaflık olduğunu fark etti, “Murat bunlar terörist” dedi. Murat Astsubay eşinin ellerini tuttu, “Sakin ol hayatım, bir şey yok” karşılığını verdi. Murat Astsubay’ı ailesinin gözleri önünde götürüp katlettiler.

İşte o eş, hemşire Yıldız Namdar’dı.

1999’da teröristbaşı İmralı’da yargılanırken bir kez daha karşımıza çıktı Yıldız Hemşire. Anlattıkları, Mahkeme Başkanı Turgut Okyay dahil herkesi ağlattı. Duruşmada teröristbaşının gözlerinin içine bakarak, “Biz size ne yaptık?” diye sordu. Teröristbaşı da ecel terleri dökerken, “Acılarını paylaşıyorum.” cevabını verebildi. O gün Yıldız Hemşire’nin son sözleri, “Hayallerimi kaybettim. Sadece adalet istiyoruz.” oldu.

Yıldız Hemşire mücadeleyi hiç bırakmadı. Her şehit ailesinin yanına koştu, PKK karşıtı hemen her eyleme katıldı. Meşhur açılım-saçılım kapsamında TBMM İçişleri Komisyonu’nda “PKK’yla müzakere yasası” görüşülürken de Meclis’in önündeydi. Gözyaşları içinde isyan edip öyle şeyler söyledi ki…

Örneğin; “Çözüm süreci denildi, Oslo’larda görüşmeler yapıldı. Bu süreçte silahlar bırakılacak, PKK sınır dışına çıkacak denildi. Hani, ne oldu? Hani ne bitti? 9 aydır kan dökülmüyormuş. 9 ayda kaç çocuk dağa kaçırıldı? PKK sizin savunucunuz, Apo sizin lideriniz denildikten sonra gönüllü kaç kişi PKK’ya katıldı? Her gün gece gündüz eylemler yapılıyor, molotof kokteyli atılıyor; otobüsler, işyerleri yakılıyor, yollar kesiliyor, kimlik soruluyor, iş makineleri yakılıyor; askeriniz, polisiniz, işçiniz dağa kaçırılıyor, Askeriyenin içinden Türk bayrağınız indiriliyor, yerlere atılıyor, köy korucularınız devletin yanında yer aldığı için tehditler alıyor, infazlar yapılıyor… Buna rağmen terör bitti diyorsunuz. Allah aşkına, bizimle dalga mı geçiyorsunuz?” dedi.

Başbakan ve milletvekillerine şöyle seslendi:

“Halka rağmen halkın istemediği her şeyi zorla halka kabul ettirmeye hakkınız yok. Makam mevki sahibi olacaksınız diye bizi harcamaya hakkınız yok. Susamazsınız bizim adımıza sorgulamak, yanlışları dile getirmek zorundasınız.”

Açılım saçılımı destekleyen medyaya da şu şamarı indirdi:

“Çocuk katili Apo yakalandığında hepiniz yanımızdaydınız. Bizimle birlikte ağlıyor, bizimle birlikte acımızı paylaşıyordunuz. Binlerce vatan evladının katilinin cezalandırılmasını en az bizim kadar istiyordunuz. Sonra ne oldu size? Hepiniz şehitlerinizi ve onların geride kalan yakınlarını unuttunuz.”

‘BİZİ BIRAKIN BAYRAKTAR’A HAKARET EDİLDİ’

Bahçeli’nin teröristbaşı açılımından sonra arayan Yıldız Hemşire’nin hali mi? İsyanını bu defa videoya çekti. Biz özetleyelim; ama siz mutlaka izleyin.

Sözlerine şöyle başladı:

“Ben şehit eşi Yıldız Hemşire. 1995 yılında eşim teröristler tarafından gözümün önünde şehit edilmişti ve ben yıllarca teröre karşı mücadele vermiştim. Son dönemlerde devletimizin daha güçlenmesi, kendi üretimimiz Bayraktar’la gurur duymamız, insansız hava araçlarımızın olması, tanklarımızın üretilmesi, savunma sanayinde iyi işler yaptığımızı düşündüğümüz bir süreç yaşadık. Ve ben dedim ki devletimin askeri, polisi, güvenlik güçleri artık çok güçlü, ülkemizde terör kalmadı, teröristler artık sınır ötesinde ve biz devletimize bu işi bırakıp kenarda bekleyeyelim.”

Devamında şunları söyledi:

Fakat şaşkınlık içerisinde iktidarda olan bir partimiz, Sayın Devlet Bahçeli, artı CHP lideri, anlamsızca teröristbaşının çıkması, Meclis’e girmesi gerektiğinden, terörün bitmesi için ona ihtiyaç olduğundan bahsetmeye başladılar. Bu ülkenin askeri, polisi, güvenlik güçleri, köy korucuları canla başla bu ülkenin bölünmez bütünlüğü için canlarını, kanlarını, bedenlerinin parçlarını feda ettiler – ediyorlar da. Aileleri onların hep arkasında oldu. Gözyaşı dökse de acı çekse de, ‘Vatan sağolsun.’ dedi. Biz bu fedakârlıkları yaparken, teröre karşı yıllarca binlerce gencecik vatan evlatları toprakta yatarken, terörün bittiğini düşünerken, çok iyi bir savunma sanayisine sahipken, bir Bayraktar’ımızla dünya çapında gurur duymuşken bu söylemler içimizi acıttı. Haydi bizim içimizin acımasını bırakın, ben Sayın Bayraktar’a da hakaret yapıldığını düşünüyorum. Yani şunu diyorlar; ‘Sayın Bayraktar, sen bunları ürettin, ama biz bir terör örgütünü bile yok edemiyoruz ya. Yani sen dünya çapında bir şeyler yaptın, tanklar falan da üretiyoruz; milli savunma sanayi, mühendislerimiz, siz çalışıyorsunuz, bir sürü silah üretiyorsunuz; ama bu hiçbir işe yaramıyor. Çünkü olmuyor. sadece Apo çıkarsa, Meclis’e girerse bu bitecek. Size hiç ihtiyaç yok ki bu ülkede. Siz boşuna uğraşıyorsunuz.’ demek istiyor. Hakaret bence bunlara. Madem bir Apo meclise girdiği zaman terör bitecekti, bu kadar vatan evladı hâlâ neden savaş veriyor, niye savunma sanayimiz için uğraşıyoruz, ne bu kadar milyonlarca paralar dökülüyor? Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yiz. Devlet küçücük bir terör örgütüyle başedemiyorsa biz dünya çapında diğer dünya ülkeleriyle nasıl savaş yapabileceğiz? Biz aciz bir millet miyiz ya? Korktum. Devletimin başındakiler, bizim aciz olduğumuzu söylüyor. Nasıl bir şey bu ya? Benim aklım almıyor. Aklı alan var mı? Nasıl tepki koyacağımı bilemedim. Ağlasak, eylem yapsak, uğraşsak ne çare? O makamlara bizi temsil etsin; bizi, ülkemizi savunsun; ülkemizi, vatanımızı, milletimizi, bayrağımızı korusunlar diye seçip Meclis’e gönderdik. Şimdi oradaki insanlar bizi temsil etmiyor. Neyi temsil ediyorlar, kime hizmet ediyorlar; ben anlamaya çalışıyorum. Bizi birbirimize mi kırdırmaya çalışıyorsunuz? Binlerce şehit eşi, şehit çocuğu, anneleri, babaları, kardeşleri ne kadar acı çekiyor, biliyor musunuz? Ayıp ya, ayıp. Bizden utanmıyorsanız toprakta yatan o vatan evlatlardan utanın ya. Şu anda hâlâ karda kışta siz evlerinizde sıcak otururken dağlarda mücadele eden, çatışmalara giren askerimiz, polisimiz var. Onlardan utanın. Onlara saygısızlık yapmayın. Bayraktar gece gündüz adam çalışıyor. Bu ülke için bir şeyler üretiyor. Savunma sanayinde perde arkasında olan kahramanlarımız var. Gece gündüz çalışıyor o mühendis çocuklar. Biliyorum ki onlar canla başla, menfaatsiz ve çıkarsız, ülkeleri için bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Lütfen onlar menfaatsiz, çıkarsız uğraşırken siz menfaat ve çıkar için lütfen satmayın ülkemizi ya. Yeter artık ya, yeter. Ne demek ‘Dört madde değişecek.’ demek ya? Bu dört madde değişmesin diye ne kadar vatan evladı gitti yıllarca? Niçin, kimin için değiştiriyorsunuz arkadaşlar, kardeşler, yukarıdaki büyük gördüğümüz insanlar? Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Sizin korumalarınız, gücünüz, paranız her şeyiniz var; ama vatandaşın hiçbir şeyi yok ya. Bu vatandaş açlığa da ‘Evet.’ dedi. Yazık günah bu millete. Tamam, ekonomiye bir şey demiyorum; ama lütfen evimizde rahat uyuyalım, ülkemizde rahat gezelim artık.”

‘GİDİN’ ÇAĞRISI

Yıldız Hemşire son olarak, “Bana ne yaparsanız yapın, umurumda değil.” diyerek şu çağrıda bulundu:

“Ülkemde ben niye başkalarıyla düşman olayım? Dostumla, kardeşimle bunu yapmaya hiçbirinizin hakkı yok. Eğer ‘Bunu başaramıyoruz.’ diyorsanız yeter ya arkadaş, yaşlandınız artık. Kaç yaşındasınız, gidin dinlenin birazcık. Gerçekten bu ülke için mücadele edebilecek gençler var; bırakın, açın yollarını. Bırakın ülkeyi onlara. Çünkü bazen ne konuştuğunuzu gerçekten bilmiyorsunuz. Çok özür diliyorum, bunu hakaret kabul etmeyin; ama gerçekten yaşlandınız ve dinlenmeye ihtiyacınız var. Lütfen.”

TUSAŞ’taki terör saldırısında hayatını kaybedenler başta olmak üzere tüm şehitlerimize rahmetle…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!