“A.A.’nın, ‘1923’e kadar olan Atatürk’e saygı duyabilirim, ancak 1923 sonrası Atatürk’e saygı duymuyorum, bir kısım yaptıklarını kabul etmiyorum.’ dediği, neyi kabul etmediği sorulduğunda, “Kurtuluş Savaşı’nı çok güzel yaptı, ama 1923 sonrasında dini yozlaştırdı ve Arapça olan dinin dilini Türkçe olarak değiştirdiği. Kuran’ın Türkçe olarak mealinin yazılması yanlıştı.’ yönünde sözler sarf ettiği, bundan sonra koğuşta arbede yaşandığı… Komutanların olaylara müdahil olması sonrasında A.A.’yı çağıran Alay Komutanı Albay E.Ç.’nin, şu anda ülkemizin çevresinde yaşanan savaşlardan da bahsederek birlik ve beraberliğin korunması gerektiğini anlattığı, A.A.’nın bu görüşme esnasında Alay Komutanı’na hitaben, ‘Atatürk’ün ezanı Türkçe okutması ile başlayan ve 1923 sonrasında yaptıklarını tasvip etmediği’ yönünde sözler sarf ettiği,…”
Tuzla Piyade Okulu’ndaki 10 Kasım Atatürk’ü anma töreninde, tarikatçı olduğu öne sürülen bir teğmenin Atatürk fotoğrafı takmaması üzerine yaşanan olaylardan sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararı ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in onayıyla, 7 teğmenin TSK’dan ihraç gerekçeleri belli oldu. Oy birliğiyle verilen ihraç kararlarının, “TSK’daki atmosferi bozma” gerekçesiyle alındığı öğrenilirken, Atatürk’ün fotoğrafını takmayan teğmen A.A.’nın sadece kendisine tepki gösteren teğmenlere değil, Alay Komutanı Albay E.Ç.’nin yüzüne karşı da, “ezanı Türkçe okutması başta olmak üzere Atatürk’ün 1923 sonrasında yaptıklarını tasvip etmediğini” söylediği, ayrıca darp raporu almak isteyen bu teğmenin Tuzla Devlet Hastanesi’ne askeri araçla götürüldüğü ortaya çıktı.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun (YDK) 18 Ocak’ta verdiği, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in de 8 Şubat’ta onayladığı ihraç kararları, 7 teğmene tebliğ edilmeye başlandı.
27 sayfalık gerekçeli kararla birlikte teğmenlere, “Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkındaki Kanun”un yanı sıra “Ayırma ve ayrılma işlemine tabi tutulan personelin gizlilik dereceli bilgi ve belgeleri kullanmaması ve yapamayacakları işlere yönelik bilgi notu” gönderildi.
Gerekçeli kararın olayların anlatıldığı bölümünde, tarikatçı olduğu belirtilen A.A. ile ilgili şu ayrıntıların yer aldığı görüldü:
“A.A.’nın, ‘1923’e kadar olan Atatürk’e saygı duyabilirim, ancak 1923 sonrası Atatürk’e saygı duymuyorum, bir kısım yaptıklarını kabul etmiyorum.’ dediği, neyi kabul etmediği sorulduğunda, “Kurtuluş Savaşı’nı çok güzel yaptı, ama 1923 sonrasında dini yozlaştırdı ve Arapça olan dinin dilini Türkçe olarak değiştirdiği. Kuran’ın Türkçe olarak mealinin yazılması yanlıştı.’ yönünde sözler sarf ettiği, bundan sonra koğuşta arbede yaşandığı… Komutanların olaylara müdahil olması sonrasında A.A.’yı çağıran Alay Komutanı Albay E.Ç.’nin, şu anda ülkemizin çevresinde yaşanan savaşlardan da bahsederek birlik ve beraberliğin korunması gerektiğini anlattığı, A.A.’nın bu görüşme esnasında Alay Komutanı’na hitaben, ‘Atatürk’ün ezanı Türkçe okutması ile başlayan ve 1923 sonrasında yaptıklarını tasvip etmediği’ yönünde sözler sarf ettiği, Alay Komutanı’nın da bu sözlerine daha fazla devam etmesine izin vermeyip A.A.’yı susturduğu ve yaşanan arbede olayı ile ilgili ‘şikayetini aldığı, gerekli işlemleri başlatacağını, başka tartışmalara girmemesini’ tembihlediği… A.A.’nın, bölük komutanına darp raporu almak istediğini beyan etmesinden sonra Piyade Teğmen M.F.Ş. refakatinde birlik revirine, oradan da Tuzla Devlet Hastanesi’ne sivil tip askeri araçla sevk edildiği; askeri aracın, personeli hastaneye bıraktıktan sonra kışlaya döndüğü… Rapor sonrasında A.A.’nın kendi beyanına göre, hastane polisinin yönlendirmesiyle şikayetçi olmak maksadıyla Tuzla Polis Karakolu’na gittiği, öncesinde amirleri ile yapmış olduğu telefon görüşmesinde kendilerine polise değil sıralı amirlerine şikayetçi olmaları gerektiği hususunun iletilmiş olduğu, buna rağmen polis karakoluna gittikleri, A.A.’nın saat 22.30 sularında şikayetçi olarak ifadesinin alınmaya başlandığı ve nöbetçi savcıya bilgi verildiği, ardından yapılan görüşmeler neticesinde asker kişilerin tahkikatının Merkez Komutanlığınca yapılmasına karar verildiği ve Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma başlattığı tespit edilmiştir.”
“OLAYLAR BİLİNÇLİ BİR PROVOKASYONDUR”
Yüksek Disiplin Kurulu’nun gerekçeli kararında, A.A. ve iki arkadaşına tepki gösteren teğmenlerin avukatlarının savunmaları da özetlendi. Disiplin soruşturmasının bağımsız ve tarafsız yapılmadığını, hukuka aykırı olduğunu; Kara Kuvvetleri Komutanı ve EDOK Komutanı’nın da soruşturma aşamasında kanaatlerini açıkça belirterek ihsas-ı reyde bulunduğunu vurgulayan avukatlar şunları söyledi:
“Olayların başlamasına ve basına intikal etmesine sebep olan tarikatçı teğmenlerin arasındaki ilişkinin basit bir devre ve koğuş arkadaşlığının ötesinde Atatürk, Cumhuriyet ve mevcut anayasal düzen karşıtlığı olduğundan şüphe yoktur. Bu durum bu kişilerin dosya kapsamında yer alan ikrar edilmiş beyanları ve eylemleri ile de sabittir. Disiplin soruşturması raporunda da bu kanaate varılmıştır. Ayrıca dosya konusu olayların ortaya çıkış şekilleri, olay süresince ve sonrasında adı geçen üç teğmenin ortak eylem ve söylem birliktelikleri, olayların provokasyon amacı ile bilinçli bir biçimde planlandığı ve devreye sokulduğu, yine bu planın kışla dışına taşan uzantılarının olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Yoksa Harbiye mezunu bir teğmenin 10 Kasım gibi çok özel bir günde Atatürk resmini yakasına takmamakta ısrar etmesi, 1923 sonrası Atatürk’ü sevmediğini açıkça beyan etmesi ve bu söylemlerini Tümgeneral rütbesindeki okul komutanı huzurunda da tekrar etmekten çekinmemesinin başka bir izahı mevcut değildir. Müvekkillerimize atılı suçlar, TSK’dan çıkarmayı gerektiren suçlar değildir. Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yürütülen suçlar (hakaret, tehdit, basit yaralama gibi) nedeniyle verilebilecek suçlar, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması sınırları içerisindedir, hizmete engel bir davranış kapsamında değildir. TSK’nın itibarına zarar verebilecek eylem de değildir. Arkadaşlarıyla küfürlü konuşmak, kavga etmek gibi eylemler TSK’nın itibarına zarar verecek şiddet ve ağırlıkta eylemler değildir. Eğer TSK’nın itibarının zedelendiği iddia ediliyor ise bunun sorumlusu; Atatürk resmini yakasına takmayan, buruşturan, Cumhuriyet değerlerine ve laiklik ilkesine saldıran teğmenler ve bu gerçekleri saptırarak Atatürk’e hakaret edenlere tepki gösteren teğmenleri cuntacı gibi haber yapanlardır. Müvekkillerin WhatsApp grubunda paylaştığı mesajlardan anlaşıldığı üzere asıl muhatap, tarikat şeyhleridir. Mesajların inanç ve değerleri aşağılamak kast ve içeriği olmadığı, şeyhler ve müritleri tarafından yozlaştırılmış olan dinci anlayışı kastettiği anlaşılmaktadır.”
GEREKÇE: ASKERİ ATMOSFERİN ZEDELENMESİ
Gerekçeli kararın son bölümünde ise; “TSK’nın güçlü, modern, her an harbe hazır, etkin, caydırıcı, saygın bir güç olarak, geçmişten günümüze olduğu gibi gelecekte de kendisine tevcih edilen görevleri üstün bir başarı ile yerine getirmesi için disiplinin ve askeri atmosferin tesisinin hayati önemine” dikkat çekildikten sonra, tarikatçı olduğu öne sürülen teğmenler A.A., M.F.Ş., ve F.A.’ya karşı sergilenen eylemler için, “TSK’nın, temeli mutlak itaat ve disipline dayanan meşru hiyerarşik yapısına zarar verip birlik içerisindeki itaat hissini, tesis edilmiş olan mutlak disiplin anlayışı ile askeri atmosferi ve mesleğin temel değerlerinden olan silah arkadaşlığı ve birlik ruhunu önemli ölçüde zedelediği” değerlendirmesi yapıldı.
Bu gerekçelerle de teğmenlerin, “hizmete engel davranışlarda bulunmak disiplinsizliğini” oluşturduğu kanaatine varılarak, İdare Mahkemesi’ne başvuru yolu açık olmak üzere oy birliğiyle TSK’dan ayırma cezası verilmesinin kararlaştırıldığı bildirildi.