22 yıl önce gerçekleşen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu davasında tanık krizi yaşandı. Bugün tanık olarak dinlenmesi planlanan, dönemin emniyet imamı Kemalettin Özdemir duruşmaya gelmezken, iki tanık ise adresleri bulunmadığı gerekçesiyle dinlenemedi. Sağlık durumu uygun olmadığı için ifadesi alınamadığından tanıklardan eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın da daha önce savcılığa verdiği ifadeler okununca Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın, “Halil Şıvgın mahkemeye ilk çağrıldığında sağlık sorunu yoktu. Keşke o tarihte ifadesi alınsaydı. Kemalettin Özdemir’in de ifadesi alınamadı. Sonra alınamayacak duruma geliyorlar. Biraz hassasiyet gösterilsin.” dedi.
22 yıl önce gerçekleşen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu davasında tanık krizi yaşandı. Bugün tanık olarak dinlenmesi planlanan, dönemin emniyet imamı Kemalettin Özdemir duruşmaya gelmezken, iki tanık ise adresleri bulunmadığı gerekçesiyle dinlenemedi. Sağlık durumu uygun olmadığı için ifadesi alınamadığından tanıklardan eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın da daha önce savcılığa verdiği ifadeler okununca Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın, “Halil Şıvgın mahkemeye ilk çağrıldığında sağlık sorunu yoktu. Keşke o tarihte ifadesi alınsaydı. Kemalettin Özdemir’in de ifadesi alınamadı. Sonra alınamayacak duruma geliyorlar. Biraz hassasiyet gösterilsin.” dedi.
Sanıklardan Enver Altaylı ise Halil Şıvgın’ın MİT Müsteşarı olmak istediğini, bunun için iki generalden aldığı referans mektubunu dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’a gönderdiğini öne sürdü.
Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü celsesinin başlangıcında Mahkeme Başkanı duruşmayı yarına bırakmayıp bugün bitirmek istediklerini bildirirken, “Tanık falan yok. HTS’lerle ilgili bilirkişi raporunu da inceleyemedik, kapsamlı bakmamız lazım. Öbür celseye değerlendirsek daha iyi.” diye konuştu.
Bugün dinlenmesi planlanlan tanıklardan sadece suikast döneminde ABD Büyükelçiliği’nde güvenlik görevlisi olan ve bölgede devriye görevi yapan S.A. gelirken, diğer iki güvenlik görevlisinin adreslerinin bulunamadığı bildirildi.
Tanık S.A. suikast esnasında herhangi bir silah sesi duymadığını ve şüpheli araç görmediğini, sadece çok sayıda ambulans sireni duyunca, “Herkes hasta olmak için bugünü mü bulmuş?” diye düşündüğünü anlattı.
S.A. bölgede bulundukları sırada araba içinde arkadaşının pizza yediğini, kendisinin ise gazete okuduğunu söyleyince Mahkeme Başkanı, “Siz orada gözetleme yapıyorsunuz. Biri pizza yiyor, sen gazete okuyorsun. Bu nasıl gözetleme?” dedi.
Tanığın ifadesi tamamlandıktan sonra Başkan, evine gittikleri Halil Şıvgın’ın ifade veremeyecek durumda olduğunu gördüklerini belirterek 2016 ve 2022 yıllarında savcılığa verdiği ifadeleri okudu. İfadelerin okunması bitince Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın şöyle tepki gösterdi:
“Halil Şıvgın mahkemeye ilk çağrıldığında sağlık sorunu yoktu. Keşke o tarihte ifadesi alınsaydı. Kemalettin Özdemir’in de ifadesi alınamadı. Sonra alınamayacak duruma geliyorlar. Biraz hassasiyet gösterilsin.”
Halil Şıvgın’ın aleyhinde verdiği ifadeleri reddeden Enver Altaylı da şunları söyledi:
“Baştan sona yalan ve iftira. Keşke gelse de benim gözlerimin içine baksaydı. Necip Hablemitoğlu ile görüşmek isteyen Enver Altaylı, Halil Şıvgın’ın aracılığına ihtiyaç duymaz. A’dan Z’ye yalan söylüyor. Ramazan Toprak’ı da Necip Hablemitoğlu’nu da hiçbir zaman tanımadım, görüşmedim. Halil Şıvgın, pislik kendisine bulaşmasın diye bunları söyledi. Kirli bir adamdı. Bunu öğrendikten sonra kendisiyle teması kestim.”
Altaylı, Halil Şıvgın’ın MİT Müsteşarı olmak istediğini, bunun için Hava Kuvvetleri Vakfı’nda görevli iki generale referans mektubu yazdırıp dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’a gönderdiğini de öne sürdü.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde tarafların beyanı ve Savcı’nın mütalaası alındı.
İlk söz verilen Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın, Nuri Gökhan Bozkır’ın işkence iddialarının bir sene sonra gündeme getirilmesini eleştirdikten sonra özetle şunları söyledi:
“Dinlenmesini istediğimiz bir kısım tanıklar dalga geçercesine ifade verdi, bir bölümü ise Mahkeme’den kaçtı. Buna izin vermeyin. Kemalettin Özdemir’in celse dışı dinlenmesi talebi gayriciddidir, kabul edilmemelidir. Kendisi örgütün emhiyet imamıdır. Bu davada kuşatma tek taraflı değil. Kemalettin Özdemir’in A Haber’e yaptığı açıklamarı istedik, televizyon kanalı kayıtların bir yıl saklandığıı bilgisini verdi. Ancak vicdanlı bir gazeteci, Veryansın’dan Erdem Akay, A Haber’in diğer programları kaldırmadığını, sadece bunu kaldırdığını tespit edip arkaplandan o programa ulaştı. Bunun dosyaya kazandırılmasını istiyoruz. Hablemitoğlu’nun Eskişehir konferans görüntülerine gelirsek; bunlar olağan bir görüntü değil. Resmi veya gayriresmi polis çekmiş. Çünkü Necip Hablemitoğlu’nu değil dinleyicileri çekmiş. Böyle bir görüntü var idi ise 22 yıl boyunca dosyaya neden konulmadı? Emniyet neden 15 Temmuz’da sele kapıldığını yazdı? Mahkeme’nin sizden önceki heyeti Mayıs 2023’te aldığı ara kararla bu görüntülerin karşılaştırılmasını, ayrıca Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan binbaşı ve alt rütbedeki personelin kayıtlarının getirtilmesini istemişti. Bu kararın bir bölümü ancak 14 ay sonra icra edilebildi. Şimdi sanıkların fotoğrafları ile eşleştirme yapıldığında ‘Benzemiyor.’ denilirse, Devlet bu dosyayı kapatacak mı? Bugüne değin Migros’ta iki şüphelinin olduğu söyleniyordu, şimdi üçüncü bir şüpheli çıktı. Bilirkişiye bu kişilerin şüpheli olduğu bilgisini kim verdi? Bilirkişinin Eskişehir konferansında işaretlediği 6 kişinin şüpheli olduğunu söyleyen kimdir, dayanağı nedir? Devlet tekzip etti de el altından söyledi diyemem. Ayrıca Ferhat Ünlü, yazısında Migros görüntülerinin flu olduğunu ama devletin bu görüntüleri ABD’ye göndererek netleştirdiğini, net görüntülerin dosyada olduğunu yazdı. Bu görüntüler nerede? Ferhat Ünlü dosyayı biliyor, ama ben bilmiyorum. Eğer net görüntüler varsa bilirkişiye neden flu görüntüler verildi? Seçimden önceki İçişleri Bakanı, fotoğraftan kişinin kimliğini tespit edebilen bir donanım olduğunu söylemişti. Eğer böyle bir donanım varsa söz konusu fotoğraflardaki kişiiler bu donanımla tespit edilsin. Siyasi cinayetlerde çok nadiren faili bulmak için dava açıldığını, çoğunlukla bunların siyasi pazarlık konusu yapıldığını bilen bir vatandaş olarak bu davanın onlardan olmadığını umuyorum.”
Savcı Zafer Ergün, Kemalettin Özdemir’in bizzat mahkeme huzurunda ve tarafların da katılımıyla dinlenmesine, Nuri Gökhan Bozkır’ın tutukluluğunun, diğer sanıkların ise il dışına çıkış yasağının devamına karar verilmesini istedi.
Sanıklardan Levent Göktaş, bilirkişinin, merhum Hablemitoğlu’nun Eskişehir’deki konferansında şüpheli olarak işaretlediği kişilerin FETÖ’cü polisler olduğunu iddia etti.
Sanık Enver Altaylı, Hablemitoğlu’nun MİT Müsteşarı olmak istediği için öldürüldüğünün öne sürüldüğünü hatırlatıp Halil Şıvgın’ın MİT Müsteşarlığı talebiyle ilgili olarak Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ın tanık olarak dinlenmesini istedi.
Filler Tepişiyor Ben Eziliyorum
Sanık Nuri Gökhan Bozkır da özetle şunları söyledi:
“Bu bir cinayet davası. Cakla, cukla, cartla olmaz. Sayın Savcı’da hangi somut delil var? Yalan haber yazan, Zekeriya Öz’ün odasından çıkmayan Abdurrahman Şimşek ve her şeyi manipüle eden birtakım insanlar. Adalet istiyorum. Niye burada olduğumu biliyorum. Filler tepişiyor, ben burada eziliyorum. Migros resimlerini Emniyette yalandan bana da gösterdiler. Dönemin Emniyetçilerine bakın dedim. Savcı’ya ‘2002’deki resmimi getireyim.’ dedim. ‘Bende var.’ dedi.”
Sanık Tarkan Mumcuoğlu’nun avukatlarından Enes Taner, müvekkilinin adli kontrolünün kaldırılmasını isterken şu ironiyi yaptı:
“Müvekkilin suikast tarihinde Kazakistan’da olduğunu somut delillerle ispatladık. Mevcut delil durumuna göre hala burada sanık olmasının sebebi, saçma sapan suçlamalar. Pasaportsuz uçuyor, kaçıyor. Aynı anda iki yerde oluyor. Böyle birine adli kontrol fayda etmez ki.”
Mahkeme Başkanı, bu sözler üzerine, “İroni yapmazsanız iyi olur.” uyarısında bulundu.
Tarkan Mumcuoğlu’nun diğer avukatı Eren Turan da Enes Taner’in yaptığı ironinin iddianameyle açık bir şekilde yüzlerine çarpıldığını vurguladıktan sonra gazeteci Ferhat Ünlü’nün soruşturmada gizlilik kararı varken yazdıklarının birebir iddianameye yansıdığına dikkat çekti.
Savcı’yı Reddettiler
Avukat Eren Turan, Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın’ın önceki heyetin aldığı kararlara ilişkin sözlerine karşılık olarak da şu hatırlatmalarda bulundu:
“Bu ara kararlar yüzünden heyeti reddedip suç duyurusunda bulundular. Kaldı ki o kararlar verilirken bugün elimizde olan bilirkişi raporları da yoktu. Mahkeme, faillerin başkaları olabileceği tespiti ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasını istemişti. Ancak savcı 15 gün içinde jet hızıyla bu konuda takipsizlik kararı verdi. Bu takipsizlik kararının kaldırılmasını istiyoruz. Mahkeme şu anda sadece Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın üzerinden gidiyor. Gitsin, ama niye polisleri de araştırmıyoruz? Şu anda iddianamenin sınırlarını aştık, kovuşturma içinde soruşturma yürütüyoruz. Sizden önceki heyete çok büyük haksızlık yapıldığını düşünüyoruz. Gördük ki, Savcılığın elinde Eskişehir görüntüleri varken, fellik fellik sağa sola yazı yazıldı. Bu görüntülerin üzerinde oynanmadığını nereden bileceğiz? Savcı’nın duruşma savcısı olarak artık bu davaya devamında yarar yok. Taleplerini kamu adına değil, yazdığı iddianamenin arkasında durma adına yapıyor.”
Sanık Levent Göktaş’ın avukatı Ali Soykan ise, Savcı Zafer Ergün’ün bir yandan Mahkeme’den Eskişehir görüntülerinin getirtilmesini talep ederken diğer yandan Adli Emanet’teki bu görüntüleri bir başka dosya üzerinden isteyip incelediğini anlatarak şunları söyledi:
“Biz Savcı’nın Mahkeme’yi atlayarak delili alıp mührünü açarak incelediğine ilk defa şahit olduk. Savcı Zafer Ergün’ün sizin, bizim yokluğumuzda bunları karartmadığının garantisi var mı? Bizim nazarımızda bu, karartılmış bir delildir. Bunun için Savcı hakkında HSK’ya suç duyurusunda bulundum. İddianameyi hazırlayan Savcı Zafer Ergün’ün bir başka dosyada duruşma savcısı olarak görevlendirip görevlendirilmediği, Cumhuriyet Başsavcılığından sorulsun. Evet, hukukumuzda savcının reddi kurumu yok; ama gelinen noktada delil kaçıran bir savcıdan söz ediyoruz. Belki Ferhat Ünlü’nün yazdığı gibi temiz görüntüler vardı ve bilirkişi eşleştirme yapacak ve sanıklar beraat edecekti. Bu davanın neticelenmesinin önündeki en büyük engel Savcı’dır. Ya kendisi çekilsin ya da heyetiniz HSK’ya mı Cumhuriyet Başsavcılığına mı yazıyor; bir şey yapılsın.”
Nuri Gökhan Bozkır’ın avukatlarından Emrah Yücel, müvekkilinin Ukrayna’dan yasal yollardan getirilmediğinin altını çizip, “Bu iddianameyi Savcı kendisi yazmadı, belli bir kesim tarafından verilip sözcülüğünü yapması istendi. Bugünkü celse itibarıyla görülmüştür ki, bu iddianame gerçek faillerin ortaya çıkmaması için hazırlanmıştır.” dedi. Bozkır’ın diğer avukatı Hacer Ural da görüntülerdeki kişilerin sanıklarla alakası olmadığının çıplak gözle görüldüğünü kaydetti.
Enver Altaylı’nın avukatı Dilara Yılmaz, “Halil Şıvgın’ın ifadesi keşke zamanında alınsaydı.” dedikten sonra sözkonusu ifadelerin sadece Altaylı’nın değil, katılan tarafın ve diğer tanıkların beyanları ile de çeliştiğini söyledi. Avukat Yılmaz, Ferhat Ünlü’nün yazısında söz ettiği, FETÖ ile irtibatlı olduğu anlaşılan Sami Uslu, Muharrem Durmaz ve Basri Aktepe’nin yanı sıra Yurt Atayün’ün de dinlenmesini istedi.
Beyanların tamamlanmasından sonra heyet karar için duruşmaya ara verdi.
Tüm Taleplerin Reddine
Verilen 2 saatlik aranın ardından Mahkeme Başkanı, Nuri Gökhan Bozkır’ın tutukluluk halinin ve diğer sanıkların il dışı cıkış yasağının devamıyla duruşmanın 30-31 Ekim ve 1 Kasım’a ertelendiğini açıkladı.
Katılan ve sanık avukatlarının hemen hemen tüm taleplerini de “iddianame ile sınırlı” oldukları gerekçeşiyle reddeden Mahkeme, görüntülerdeki şüphelilerle kıyaslama yapılması içîn sanıkların 2002-2004 yıllarına ait fotoğraflarının Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndaki özlük dosyalarından ve TEM’den istenmesini kararlaştırdı.
Mahkeme ayrıca Kemalettin Özdemir’in mazeretini bu celse için kabul edip bir dahaki celseye zorla getirilmesi kararı aldı.