ABD’nin, 4 Temmuz 2003’te KYB’nin merkezi Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçirmesinin sebebini hatırlıyor musunuz? TSK’nın, Kerkük ve Irak Türkmen Cephesi ile bağını kesmek için geçirmişti. İşte halen “müttefikimiz” olan ABD’nin gerçekleştirdiği bu kalleşliği videoya çeken de Kubat Talabani olmuştu!.. Ez cümle; Kerkük’te yapılan son oldu bitti cüreti gösteriyor ki, maalesef o çuval hâlâ başımızdaymış!..
Önceki gün iktidarın iki amiral medyasının Ankara temsilcisi, 1 Ağustos’ta ABD, Almanya, Polonya, Slovenya, Norveç, Rusya ve Belarus cezaevlerinde bulunan 26 kişinin Esenboğa Havaalanı’nda MİT aracılığıyla gerçekleştirdiği esir takasını yeniden kaleme alıp kelimesi kelimesine aynı şeyleri yazdı.
Anlaşılan birilerinin gönlü, bu “diplomatik zaferin” iki günde unutulup gitmesine razı olmadı ki, medya vasıtasıyla bir kez daha “ne kadar başarılıyız” mesajı verildi.
Isıtılan haberin, takasın yapıldığı gün yazılıp çizilenlerden tek farkı, ABD Başkanı Biden’ın değiş-tokuşu canlı izlediğinin açıklanmasıydı. Şöyle olmuş:
Takas öncesi ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ı arayıp takas sürecinin Türkiye saatiyle 17.00’de başlamasını rica etmiş; çünkü Biden canlı olarak izlemek istiyormuş. Biz de bu isteği yerine getirmişiz.
Acaba Putin’in de naklen izlemesi sağlandı mı?.. Operasyon mu yapılıyor film mi çekiliyor, anlayamadım!..
Ne yalan söyleyeyim, takas edilenler arasında yer alan Rus sanatçı Saşa Skaçilenko’nun takastan hemen sonra yaptığı, “MİT görevlileri çok havalıydı. Hepsi çok şıktı. Türk dizilerindeki karakterler gibiydiler.” şeklindeki açıklamaları, Esenboğa’dan Biden’a naklen yayın yapılmasından daha etkileyiciydi.
Bir Diplomatik Başarı Daha
Gündemimizde müstakbel bir “diplomatik başarı” daha var.
Ankara şimdi de Somali ile Etiyopya arasındaki gerilimin sonlandırılması için devrede. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, iki ülke Dışişleri Bakanlarını ikinci kez buluştururken Erdoğan, gerginliğin çözümü için Türkiye’nin gayretlerinin devam edeceğini ve ikinci tur görüşmelerinde somut sonuçlar beklendiğini belirtti.
Oldu da Bitti Maşallah
Bu iki diplomatik başarıdan sonra sadede gelelim.
Kadim Türkmen kenti Kerkük’te 18 Aralık’ta yapılan ve KYB’nin birinci parti çıktığı seçimlerden hemen sonra Dışişleri Bakanı Fidan, dönüşümlü valilik istediklerini açıklayıp, “PKK ve KYP ortaklığının bölgede etkinlik kuracağı bir denklemin olmaması için çalışmaya devam ediyoruz.” demişti.
O günden beri kıran kırana pazarlıklar sürdüğü halde iktidar medyası Temmuz’un son haftasında yeni bir “zafere” imza atıp, “Türkiye’nin girişimleri sonuç verdi: Kerkük’ü 100 yıl sonra Türkmen vali yönetecek.” diye haberler yaparken, biz sadece dört gün önce Kerkük’teki tehlikeli gidişata dikkat çektik.
Ve ne yazık ki, yazımızın mürekkebi kurumadan korktuğumuz oldu; önceki akşam toplanan 5’i KYB’li, üçü Arap, biri Hıristiyan 9 üye, emrivaki yaparcasına KYP’yi Rebvar Taha’yı Kerkük valisi, Arap üye Muhammed Hafız’ı da Kerkük il meclis başkanı olarak seçti.
Üstelik Kerkük’te değil, Bağdat’taki bir otelde.
Irak Türkmen Cephesi Başkanı Hasan Turan, yapılan toplantının hukuka aykırı olduğunu ve suç duyurusunda bulunacaklarını bildirirken, “Kerkük sorunu rütbe ve mevki dağıtarak çözülemez… Kimse Türkmenleri gözardı edemez.” dedi.
Kerkük’ün eski atanmış valisi ve İl Meclis üyesi Rekan Ciburi bile bu emrivakiye, “Toplantı yasadışı. Araplara ihanet edildi.” sözleriyle tepki gösterirken iktidar ve medyası ne mi yaptı?
Medya, o tepkileri aktarmakla yetinirken, 15 gün önce attığı “Kerkük’ü 100 yıl sonra Türkmen vali yönetecek.” başlıklarını unuttu. Şimdi biz, “O başlıkları hangi diplomatik kaynaklar attırdı?” diye sormayalım mı?!
İktidardan ise bu yazı kaleme alınırken henüz ses seda çıkmamıştı. Sadece yine bir “Dışişleri yetkilisi” konuşup; “dönüşümlü valilik” esasına göre görüşmelerin sürdüğünü belirtirken, Bağdat’ta yapılan toplantıda alındığı iddia edilen kararların “hukuki karşılığının olup olmadığının irdelenmesi gerektiğini” bildirdi. Aynı yetkili şunları da kaydetti:
“Her halükârda, Kerkük’teki üst düzey makamların içinde Türkmenlerin, KDP’nin ve diğer Arap üyelerin bulunmadığı bir kurguda, oldubitti yoluyla belirlenmesi girişiminin, vilayette toplumsal barışa ve huzura hizmet etmeyeceği açıktır. Bu grubun Kerkük’ün bütününü temsil etmekten çok uzak olduğu ortadadır. Gelişmeleri yakından takip edeceğiz.”
Ankara “gelişmeleri yakından takip ededursun”, KYB’nin başı Bafıl Talabani ile PKK, “zaferini” ilân etti.
Yayımladığı mesajda, “KYB’yi tebrik etmeyin. Kerkük’ü, Kerkük halkını tebrik edin. KYB, Kerkük’te Mam Celal’in siyasetini esas alacak.” diyen Bafıl Talabani’nin, Barzanilerin KDP’si ile Irak türkmen Cephesi ve bazı Arap bileşenlerinin toplantıya katılmamasına ilişkin soruyu cevaplamaması ilginçti.
Niye ilginçti?
Çünkü Ankara ve medyası, sadece KYB’nin PKK’ya hamilik yaptığını sanıp, Barzanilerin artık Kerkük emellerinden vazgeçtiği ve “dostumuz” olduğu vehmine kapılmış bir durumda.
Oysa kesinlikle doğru değil, sadece “iyi polisi” oynuyorlar. Kerkük konusunda Ankara’nın “dönüşümlü valilik” teklifini kabul etmiş göründüler, ama defaatle yazdığımız üzere burasını bir Kürt valinin yönetmesi hedefinden asla vazgeçmediler. KDP’li üyelerin Bağdat’taki toplantıya katılmaması da yine bu “iyi polis” görevinin gereği. Nasılsa 9 yeter sayısı bulunmuş.
Aksi olsa; KDP’nin KYB ile arası gayet iyi. Barzaniler, Bafıl Talabani’ye bu emrivakinin yapılmamasını söylese, yapılmazdı.
Nitekim dün akşam saatlerinde bir açıklama yapan KDP Sözcüsü de Bağdat vakası için, “yasadışı, sorunlu ve doğru bir yöntemle gerçekleştirilmedi” ifadelerini kullanırken, “Başkan Mesut Barzani’nin fikri, kazan tüm tarafların kabul edeceği Kürt ve tarafsız bir valinin atanması yönündeydi.” dedi.
Bu arada Erdoğan ve Hakan Fidan, yakın “dost ve arkadaş” oldukları Barzanileri hiç mi aramadı?
Acaba ülke ülke koşturup Etyopya’daki, Somali’deki gelişmeleri takip ederken, burnumuzun dibinde yaşananlardan haberleri mi olmadı?
Çuvalı Videoya Çeken “Dostumuz” Var
Biraz daha açalım:
“Barzanistan”da bizimkilerin “dost” bildiği birisi daha var: Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin KYB’li Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani.
Kendisi, Kerkük emrivakisini yapan Bafıl Talabani’nin kardeşi olur. Ankara da KYB ve Bafıl Talabani başımızı ağrıttıkça onunla görüşüp, “PKK’yla ilişkinizi kesin.” der.
Barzanilerin Başbakan Yardımcısı bu Kubat Talabani’nin Kerkük’le ilgili düşünceleri mi?
Her daim, Kerkük’ün “Kürdistan’ın bir parçası” olduğunu öne sürdü. 2017’de de Kerkük il Meclisi, şehre “Barzanistan” bezini asmaya karar verdiğinde, “Bayrağımızın Kürdistan’ın Kudüs’ünde dalgalanması kutlu olsun.” dedi.
Kubat Talabani’nin bizim için önemli bir özelliği daha var.
ABD’nin, 4 Temmuz 2003’te KYB’nin merkezi Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçirmesinin sebebini hatırlıyor musunuz?
TSK’nın, Kerkük ve Irak Türkmen Cephesi ile bağını kesmek için geçirmişti.
İşte halen “müttefikimiz” olan ABD’nin gerçekleştirdiği bu kalleşliği videoya çeken de Kubat Talabani olmuştu!..
Ez cümle; Kerkük’te yapılan son oldu bitti cüreti gösteriyor ki, maalesef o çuval hâlâ başımızdaymış!..