Bu isim sadece Gazze’dekilerin değil, Mehmetçiklerimizin de katillerinden biri. Ama, yazıktır ki, ülkemizde en üst düzeyde ağırlandı. Bari İsveç’in NATO üyeliği için gösterdiği üstün hizmetler için bir “Cumhuriyet Nişanı” takılsaydı da tam olsaydı!..
Gazze savaşı başladığında bölge ülkelerini iki kez turlayan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Türkiye’ye ise 1 ay sonra geldi.
Blinken’ın 5-6 Kasım’daki o ziyaretinde iktidar medyası şöyle tavırlar sergiledi:
“Hangi yüzle Ankara’da olacak acaba?” diye soruldu…
Washington’un sürecin başında Türkiye’yi uzak tutmak için azami çaba sarfettiği, ancak Erdoğan’ın ön şartlarını da ilân ederek Blinken’ı ayağına getirdiği vurgulanıp, “Erdoğan diplomasisi” alkışlandı…
Blinken 6 Kasım gecesi Ankara Esenboğa Havalimanı’na geldiğinde; Dışişleri Bakanlığı’nın Amerika’dan Sorumlu İkili Siyasi İşler Genel Müdürü Büyükelçi Yaprak Balkan ve Ankara Vali Yardımcısı Namık Kemal Nazlı tarafından karşılandığı halde; “Blinken’ı Ankara Vali Yardımcısı karşıladı” başlığı atılıp, “Türkiye’nin, Blinken’ı üst düzey bir yetkili olmadan karşılaması dikkatlerden kaçmadı.” denildi ve Blinken’ın yol güzergâhına İzzeddin El Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde’nin fotoğraflarının asıldığı bildirildi…
Blinken’a yaşatılan “şok” bunlardan ibaret kalmadı!..
Ertesi sabah Dışişleri Bakanlığı’mıza geldiğinde Hakan Fidan’ı öpmek üzere davrandı, ama Fidan bu “sırnaşıklığa” müsaade etmedi. “Öptürmedik, çünkü son 75 yılda yeterince öptüler.” yorumları yapıldı…
Önceki Bakan Mevlüt Çavuşoğlu döneminden beri odada olduğu ortaya çıkan Ay-Yıldız ve Mescid-i Aksalı bibloya dikkat çekilip bununla Blinken’a, “Mescid-i Aksa korumamızda” mesajı verildiği anlatıldı…
Görüşmede; Fidan’ın, Blinken’ı “diplomatik bir dille” bir çuval azarladığı kaydedildi…
Blinken’a “öldürücü darbeyi” ise Erdoğan indirdi. Erdoğan programında Blinken’a yer vermeyip Rize’yi ziyaret etti. “Dünya medyası” Erdoğan’ın bu tavrını, “ABD’yi küçümsediler” diye sununca epey sevindirik oldular!..
Tabii bunlara karşılık ABD heyeti de “sembolle” mesajı ihmal etmedi. Ama ne sembol!.. Blinken’ın konvoyu Ankara caddelerinde “BOP” plakalı araçla dolaştı.
Hangi Biri Gerçekleşti?
Bu sembollerden sonra Kasım ziyaretinin içeriğine bakalım.
Ankara’nın Blinken’a, “acil ateşkes, çatışmanın bölgeye yayılmaması, garantörlük formülü ve insani yardımlar” şeklinde 4 mesaj vereceği, ayrıca İsveç’in NATO üyeliği ile “ABD’nin Suriye’de Türk SİHA’sını düşürmesi, F-16’lardaki son durum ve ticarette 100 milyar dolar hedefi” gibi konuların müzakere edileceği açıklandı.
Yarım saat planlanan ancak 2.5 saat süren görüşmenin ardından ise; iki bakanın Filistin-İsrail meselesini “A’dan Z’ye ele aldığı”, “Hakan Fidan’ın çok açık konuştuğu” bildirdi.
Geçen süreçte -kısa süreli ateşkesle bir miktar esir takasının gerçekleşmesi dışında- sonuç ne? ABD, İsrail’i desteklemeyi sürdürdü… İsrail katliamlarını katladı… Çatışma bölgeye yayılmaya başladı… Türkiye’nin garantörlüğü ise hikâye oldu!..
12 Askerimizi Kim Şehit Etti?
Yine geçen süreçte ABD’nin ülkemize yönelik “muhabbetini” özetleyelim.
2024 savunma bütçesinde PKK/YPG’ye 156 milyon dolar ayırdı…
Türkiye’yi Suriye’de “tehdit” ilân etti…
İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM Dışişleri Komisyonu’nda kabul edilmesine karşılık, “Biden F-16 satışını destekliyor” mesajıyla yetinildi…
Yine F-16 satışı için Kongre bahanesi öne sürülürken, Biden yönetimi, “acil durum” gerekçesiyle Kongre onayını almadan İsrail’e ikinci kez silah satmayı kararlaştırdı. Bununla ilgili olarak Blinken’ın başında olduğu Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da; “ABD, İsrail’in güvenliğine kendini adamıştır. İsrail’in güçlü ve hazır bir öz savunma yeteneğini geliştirmesine ve sürdürmesine yardımcı olmak, ABD’nin ulusal çıkarları açısından hayati önem taşımaktadır.” denildi…
Bu arada sessiz sedasız yapılan bir anlaşmayla; ABD, Katar’da bulunan Orta Doğu’daki en büyük askeri üssü El-Udeyd Hava Üssü’ndeki varlığını 10 yıl uzattı, ama Katar’ı “kardeş” sayan Ankara’dakiler, “Ne yapıyorsun?” diye sormadı…
En can alıcı ve yakıcı konuya gelelim. Bizzat iktidar medyasının yazdığına göre; sadece 15 gün önce 22-23 Aralık’ta Irak’ın kuzeyinde 12 askerimizin şehadetiyle sonuçlanan PKK saldırısının koordinatlarını cv“Mossad-CIA ikilisinin verdiğini sağır sultan işitti”!..
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlarından Cemil Ertem de, ABD Büyükelçiliği’nin taziye mesajına, “Alçak, soykırımcı devlet ABD, kucağında beslediğin terör örgütü PKK senin kanlı maşan değil mi? Mehmetçiğin de Gazzeli çocukların da hesabını vereceksin!” ifadeleriyle tepki gösterdi.
Hangi Yüzle Geldi?
Sonuç?
Sağır sultanın duyduğunu Ankara’dakiler duymamış olmalı ve dahi tepkimiz 10-15 günlükmüş ki, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın, kendisinin “misafiri” olarak Türkiye’ye geleceğini müjdeleyip Erdoğan’la da görüşeceği mesajını verdi.
Ama bu defa iktidar medyasından, “Hangi yüzle?” diye soran çıkmadı… Aksine adeta bir gurur ve sevinç havası estirildi.
Blinken’ın Gazze görünümlü ziyaretinin ana hedefi, tabii ki yine İsveç’in NATO üyeliği olduğu halde iktidar medyası, “F-16 alımı ve PKK terörüyle mücadeleden” dem vurdu.
Kasım’daki ziyarete damga vuran “sembol” işine gelince;
Blinken’ın neden Ankara’ya değil de İstanbul’a geldiğini soran çıkmadı…
Uçağı önceki gece İstanbul Havalimanı’na indiğinde Blinken’ı yine Dışişleri Bakanlığı Amerika’dan Sorumlu İkili Siyasi İşler Genel Müdürü Büyükelçi Yaprak Balkan ile Havalimanı Mülki İdare Amiri İlker Haktankaçmaz karşıladığı halde hiç de, “üst düzeyin karşılamaması dikkat çekti” diye övünülmedi. Sadece Yeni Şafak Gazetesi internet sitesinde saat 23.47’de yapılan güncellemede, “Blinken’ı İstanbul havalimanı mülki idare amiri Haktankaçmaz karşıladı” başlığı atıldı…
İki ay içinde ne çark edişler, değil mi?!
Duymuşsunuzdur; Filistin destekçisi gruplar, Blinken’ın İstanbul’a gelmesinden bir gün önce evinin önünde gösteri yapıp aracına ölen sivillerin kanını temsilen kırmıza boya dökerek, “savaş suçlusu” diye bağırdı.
Bu isim sadece Gazze’dekilerin değil, Mehmetçiklerimizin de katillerinden biri. Ama, yazıktır ki, ülkemizde en üst düzeyde ağırlandı.
Bari İsveç’in NATO üyeliği için gösterdiği üstün hizmetler için bir “Cumhuriyet Nişanı” takılsaydı da tam olsaydı!..