Ankara hâlâ bu ABD’yle iş tutup “çözüm” bulma peşinde!.. İşte önümüzdeki seçenekler: #BOP’a tamam mı, devam mı?! Yıllardır Kıbrıs’taki garantörlüğümüzü sona erdirme ve askerimizi Ada’dan çıkarma peşinde olanlar, Filistin’de Türkiye’nin garantörlüğünü kabul edecek, öyle mi?!..
Filistin-İsrail savaşında 10 gün geride kaldı.
Türkiye, Hamas’ı terör örgütü saymayan ve liderleriyle Cumhurbaşkanı katında doğrudan görüşen ülkelerden birisi… Filistin’i “milli davası” sayıyor… Öte yandan İsrail’le normalleşme uğruna “Kan kusup kızılcık şerbeti içtim” diyor.
Buna rağmen ABD Başkanı Biden hâlâ “dünya liderimizi” aramadı… Onlarca ülkeyi turlayan Dışişleri Bakanı Blinken da hâlâ Türkiye’ye gelmedi…
Ama Erdoğan her gün onlarca liderle telefon görüşmesi yapıyor; Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, telefon görüşmelerine ilaveten o ülkeden o ülkeye koşturuyor.
“Kapısına gelinen” değil, “kapı kapı dolaşan” ülke görüntüsündeyiz!..
BU ABD İLE İŞ TUTMAK
Geçmişte yaptıkları bir yana, o ABD ki;
Filistin-İsrail savaşından sadece iki gün önce; Suriye’deki hava sistemlerini, hatta teröristlerin Mehmetçiğimize taciz ateşi açması için verdiği roketatarları kullanma imkânı varken Ürdün’den kaldırdığı jetle SİHA’mızı düşürerek adeta gözdağı vermiş…
“Hem suçlu hem güçlü” veya “Yaman hırsız ev sahibini bastırır” misali; “Suriye’deki istikrarı bozuyor” diye ülkemizi dünyanın önünde “suçlu” göstermiş…
Her daim olduğu gibi İsrail’in arkasında durup “Hizbullah ve Hamas’ın ortadan kaldırılması” hedefine kilitlenmiş…
İki savaş gemisinin ve askerlerinin ardından bugün de Suriye’de PKK/YPG’ye kalkan olan ABD Merkez Kuvvetleri’nin (CENTCOM) Komutanı Michael Kurilla’nın İsrail’e gittiği duyurulmuş…
Ama Ankara hâlâ bu ABD’yle iş tutup “çözüm” bulma peşinde!..
Dahasını Dışişleri Bakanı Fidan’ın ağzından aktaralım. Fidan gazetelerin Ankara temsilcilerine dün yaptığı açıklamada, “ABD’lilerin talebi üzerine defalarca muhataplarıyla ve diğer ülke yetkilileriyle görüştüklerini” söyledi.
FİDAN-BLINKEN GÖRÜŞMELERİNİN ŞİFRESİ
Peki Türkiye’yi böylesine tahkir ve tezyif eden ABD’nin bizden istediği ne? Bunu görmek için Fidan-Blinken görüşmelerinin izlerini takip edelim.
Hatırlarsınız; savaşın ikinci gününde Blinken, Fidan’la görüşmesine ilişkin sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı, ama ardından hemen sildi. Orada ne diyordu? Şunu:
“Türkiye’nin ateşkes ve Hamas’ın elinde tuttuğu tüm rehinelerin serbest bırakılması için savunuculuğunu teşvik ettim.”
İktidar medyası, “skandal” olarak nitelendirdiği bu tavrı, ilk kez “ateşkes” ifadesini kullanmasına bağladı. Tamam, bu önemliydi; ama Hamas’ın elindeki tüm rehinelerin serbest bırakılması için “Türkiye’yi teşvik ettim.” demesi de -ABD’nin ülkemize yüklediği “misyonu” faş etmesi açısından- dikkat çekici değil miydi?
Silme işlemiyle o “misyon” ilk etapta gizlenmiş olsa da devamı geldi.
İki gün önce Fidan ve Blinken bir kez daha telefonla görüştü.
Ne anlam ve önemi varsa, iktidarın iki gazetesi Sabah ile Yeni Şafak, görüşme talebinin Blinken’dan geldiğini vurguladı. İki bakanın, “Filistin ve İsrail bağlamındaki son gelişmeler” ile “Gazze’deki insani durumu” ele alıp “bölgeye yaptıkları ziyaretlere ilişkin izlenimlerini paylaştığı” bildirildi.
Ayrıca Bakanların, “NATO genişlemesini görüştüğü” de kaydedildi. Sadece Gazze değil, Ortadoğu kan gölüne dönmek üzere; ama demek ki ABD, hâlâ İsveç’in NATO üyeliği için bastırmaya devam ediyor!..
Görüşmeyle ilgili ABD cephesine bakalım. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller’ın yaptığı açıklamada, “Bakan, Hamas’ın şiddet içeren tüm saldırıları durdurması ve rehineleri derhal serbest bırakması gerektiğini yineledi.” ifadesine yer verildi.
Blinken da yaptğı sosyal medya paylaşımında; “Hakan Fidan’la Hamas’ın İsrail’e yönelik terör saldırıları ve Hamas’ın rehineleri serbest bırakması gereği” hakkında konuştuğunu bildirdi.
“TELEFONLARIMIZ SUSMUYOR” GURURU
Malûm, Bakan Fidan Mısır ziyaretinde Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’la da bir araya geldi.
Ne tesadüf; Alman Bakan da rehinelerle hâlâ bir temas kuramadıklarını belirtirken, onların serbest bırakılması için “Mısır ve Türkiye’nin muhtemel arabuluculuk girişimlerine” işaret etti. Ayrıca özellikle Katar ve Türkiye’nin “Hamas’la konuşacak kanalları olduğunu” vurgulayıp Alman hükümetine bu kanalları harekete geçirme çağrısında bulundu.
Tüm bu gelişmelerden sonra ne yaşandı?
Dün akşam Dışişleri Bakanı Fidan’ın, Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniyye ile telefonla görüşüp Filistin’deki sivillerin serbest bırakılması imkânlarını ele aldığı açıklandı.
Bugün itibarıyla ABD medyası, “Çok sayıda ülke Türkiye’nin kapısını çalıyor.”, iktidar medyası da “Türkiye’nin telefonları susmuyor.” başlıkları atmaya başladı.
“Kapımızın niye çalındığı” ya da ABD ve diğer emperyalistlerin Türkiye’den sadece ne yapmasını istediği anlaşılıyor, değil mi?!
TÜRKİYE’NİN “GARANTÖRLÜĞÜ” MÜ?
Dışişleri Bakanı Fidan’ın, gazetelerin Ankara temsilcileriyle dünkü buluşmasına dönelim. Türkiye’nin tüm aktörlere anlattığı “garantörlük formülünü” onlara da anlatmış.
“Bu krizi kalıcı barış için fırsata dönüştürebilir miyiz?” anlayışından hareketle öyle pembe bir tablo çizmiş ki!.. Diğer detaylara girmeden, Fidan’ın iki konuda söylediklerini aktarmakla yetinelim.
“Garantörlük formülünü” şöyle açıklamış:
“Çıkış noktamız şu: Bu konunun sorumluluğunu, bölge ülkeleri üstlenmeli. Sistematik ayrıca tartışılır… Filistin tarafına garantör olacak ülkelerin bölgeden olması gerektiğini telkin ediyoruz. Buna Türkiye de dahil… İsrail için de başka ülkeler garantör olsunlar… Her iki tarafın da mutabık kalacağı bir antlaşmaya varıldıktan sonra, bunun gereklerinin yerine getirilmesi hususunda garantör ülkeler sorumluluk üstlensin.”
Türkiye’nin Gazze’ye asker gönderme ihtimaliyle ilgili bir soruya da, “Garantörlük keyfiyetini açıkçası tartışmaya açmadık, ama ana fikir olarak şu anda ortaya koyuyoruz konuştuğumuz taraflara.” karşılığını vermiş.
Öncelikle şunu soralım:
Yıllardır Kıbrıs’taki garantörlüğümüzü sona erdirme ve askerimizi Ada’dan çıkarma peşinde olanlar, Filistin’de Türkiye’nin garantörlüğünü kabul edecek, öyle mi?!..
Sonra da, sanki bölgede gerçekten barış ve çözüm isteyen varmış gibi, Fidan’ın ortaya koyduğu bu formüle karşılık iki ismin tespitlerini hatırlatmakla yetinelim.
Yıllarca Erdoğan’ın konuşmalarını hazırlayan eski milletvekili Aydın Ünal birkaç gün önce Yeni Şafak’taki köşesinde şunları yazdı:
“İsrail’le uzlaşma hayalleri kuranlara şunu hatırlatalım: Siyonistler, Türkiye’nin güney illeri de dâhil, Arz-ı Mevud’u gerçekleştirinceye kadar asla ve asla durmak istemeyecekler. Yani Hamas Filistin’in bağımsızlığı kadar Türkiye’nin hudut savunmasını da yapıyor. Kendilerine yürekten teşekkür edelim.”
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da daha bugün Hindistan’dan şunları söyledi:
“Ülkelerin sınırlarının değişmesi projesi: Bu, yıllar evvel (Condoleezza) Rice’ın (eski ABD Dışişleri Bakanı) söylediği bir sözdür. ‘Yakında Orta Doğu’da şu kadar ülkenin sınırları değişecektir’ demişti. Bu devam etmekte olan bir süreç. Yani şöyle bir baktığınız zaman, şu anda Irak zaten siyaseten parçalanmış bir vaziyette. Suriye paramparça haline gelmiş, şehir şehir bölünmüş vaziyette. Libya’nın, Yemen’in durumu ortadadır. Bunların kurguladıkları yeni emperyal planın bir parçası olarak zaten Orta Doğu’da birçok ülke, hatta geniş Orta Doğu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da birçok ülkede çok ciddi siyasi değişmeler, gelişmeler yaşıyoruz. Hatta maalesef fiilen ilan edilmiş olmasa da bu ülkelerin sınırları içerisinde ciddi parçalanmalarının olduğunu görüyoruz.”
Evet, işte önümüzdeki seçenekler: BOP’a tamam mı, devam mı?!