Kültür; bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütünüdür.
Kültür, bir toplumun kimliğini oluşturur, onu diğer toplumlardan farklı kılar. Kültür, toplumun yaşayış ve düşünüş tarzıdır.
- Birey davranışlarını yönlendirerek toplumsal düzeni sağlar.
- Topluma kimlik kazandırır.
- Toplumu diğer toplumlardan farklı kılar.
- Toplumsal dayanışma ve birlik duygusu “Biz bilinci” verir.
- Toplumsal kişiliğin oluşmasını “sosyalleşme” sağlar.
Toplum üyeleri arasındaki dayanışma, kültür ortaklığına bağlıdır. Bu nedenle de kültürün toplumun ve toplumsal düzenin bekası için korunması gerekmektedir. Kültürel değişme hemen hemen her toplumda çeşitli şekillerde insanların, toplumların etkileşmesi sonucu meydana gelmektedir. Fakat kültürel değişmenin iki yönünü ele almak gerekir. Bunlardan birincisi kültürel gelişmedir ki bu toplumsal yapı için faydalı bir süreç olmakla birlikte diğeri kültürel yozlaşmadır ki buda toplumsal yapıyı olumsuz yönde etkilemekte, toplumu bir çöküşe götürmektedir. (ŞAHİN,2011:244)
Toplumda; sahip olunan dilin, dinin, ahlaki değerlerin, örf ve adetlerin yozlaşmaya uğraması, Kültürel Değerlerin yozlaşmaya uğraması demektir. Kültür ve içinde barındırdığı unsurlar bir toplumu ayakta tutan değerler ise bu değerlerin yozlaşmaya uğraması ve giderek yok olması, toplumsal düzenin yozlaşması, toplumun yok olması anlamına gelmektedir. Tarihin her devrinde bu tür yok olma örnekleri karşımıza çıkmakta ve yine tarihin her devrinde kendi öz kültürlerini koruyan toplulukların bazı medeniyetlerin hâkimiyetlerine girseler de yüz yıllar sonra bile tekrar bağımsızlıklarını kazandıkları görülmektedir. (ŞAHİN, 2011:245).
Kültür temelinde bakıldığında;
Kültür mirası, insanlığın ortak mirasıdır. Her millet hatta her uygarlık dil, kültür, tarih mirasıyla dünyada yerini alır. Bireylerin kökleşmesi ve toplumsallaşması, bu mirasın içinde gerçekleşir. Kültür mirasları geçmişin tanıklarıdır, bu yönleriyle geleceğin şekillenmesinde etkendir. Halk kültürü ürünleri halk arasında mayalandığı için, halkın kültür yapısını ve dokusunu ortaya koyar. Halk kültürü toplumsal yaşamda birlikteliği pekiştirici, dayanışmayı arttırıcı özelliklerini sürdürerek bir işlev üslenir, halkın kendi kültürüyle yabancılaşmasını önler. (Günay.1999:24:).
Mehmet Eröz, bireyin kişiliğini kazanmasında, halkın milli şahsiyetini kazanarak millet haline gelmesinde kültürün rolü büyük, “Diliyle, diniyle, sanatıyla, yazılı ve sözlü edebiyatıyla, gelenek ve görenekleriyle kültür, binlerce yılın oluşturduğu tarihi ve içtimai bir bütündür” der. (Eröz, 1997: 46).
Dünyada yaşanan dünyanın küçük bir köy haline gelmesi “Küreselleşme” süreci; gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerin sadece siyasal yapılarını etkilememekte, aynı zamanda kültürel yapılarını da tahrip etmektedir. Kültür temelinde yaşanan bozulma, bu yapıda yaşanan tahribat, “kültür temelinde yozlaşma” ile başlar. Yozlaşma arttıkça, sahip olunan kültür kendine has olan özelliklerini kaybetmekte ve savunmasız bir duruma düşmektedir. Bu sürecin ileriki boyutu kültür temelinde yaşan çözülme, yabancılaşma ve var olan kültürün hakim özelliklerinin tamamen yok olması olacaktır. Toplumların kültür temelinde yer alan değerlerini kaybetmesi, kültürün hakim özelliklerinin tamamen yok olması, toplumun da kaybolması demektir.
Bugün yaşadığımız sosyal çözülmenin arkasında yatan gerçek de eğitim sürecinde (örgün ve yaygın eğitim) okul öncesinden, ilk-orta-lise ve yükseköğrenim ile hayat boyu eğitim faaliyetlerimiz yanı sıra toplumsal eğitimde etkililiği tartışılma olan medyanın ortak hedefe dönük etkili kullanılamayışı veya medyaya egemen olan küresel güçlerin/aktörlerin daha etkili olan faaliyetleri karşısında etkisizleşen eğitim sürecimizin açmazlarıdır.
Yaşadığımız kültür temelindeki yozlaşma, şehrin ötesinde varoşlardaki, köylerimizdeki evlerimizin damlarımızda, çatılarımızda yer alan uydu çanakları tesiri altında görülmeyen bir elin etkili yönlendirmesi hız kazanırken, yaşadığımız sosyal çözülme, toplumsal çatışmayı derinleştirmekte…
Yaşanan ağır sosyal çözülmeye ve toplumsal çatışmaya son verilmesi, milletin bağımsızlığı, devletin bekası açısından son derece önemlidir.
Söylemde kalan, “Milli Birlik Beraberlik” ifadelerinin sloganlaşmasının yetmediği, yarın için de yetmeyeceği unutulmamalıdır…
Cumhurbaşkanımızın bir konuşmasında; “Eğitim, okuyan, araştıran, geleceğe dair hedefleri ve iddiaları olan bir nesle sahip olmanın yegane yoludur. Ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne taşıyacak, 2023 hedefleri ile 2053 ve 2071 vizyonuyla buluşturacak olan temel unsur da yine eğitimdir.” Tespitleri vizyonumuz olmalı derken,
23 Ekim 2018 tarihinde 2023 Vizyon sürecimiz ile ilgili konuşmasında; “Çocuklarımızı, zihinlerini bilgiyle doldurarak, diploma sahibi yapmanın peşinde koşarken, onların gönül dünyalarını doyurmayı ihmal ettik…” dediği ve böyle olduğu için diplomaların hep yetersiz kaldığını vurguladığı değerlendirmelerinde; “Çocuklarımızı iyi bir talimle hayata hazırlamak için imkanlarımızı seferber ederken, onların terbiyesini eksik bırakmakla ne büyük hata yaptığımızı attığımız her adımda daha iyi anlıyoruz.” Cümleleri süreçteki eksikliklerimizi, büyük bir samimiyetle ifade etmişti.
Tartışmasız kabul edilen “2023, 2053 ve 2071 Hedeflerimizi”, vizyonumuz olarak, içtenlikli kabul etmek yetmez… Bu süreçte handikaplarımızı, bilerek veya bilmeyerek yaptığımız hatalarımızı da kabullenerek, yarına dönük olası sorunlara karşı çözüm ekseninde bakarak, ciddi bir öz değerlendirme ile başlamanın anlamlı olacağını düşünüyoruz…
Salgın şartlarının kısmi veya tam kapanmayı gerektirecek olumsuzluklar dahilinde yaşanan, uzaktan eğitim sürecindeki kontrolsüzlüğün;
Ekran/dijital bağımlılığı tetiklemesi,
Çocukların teknolojik cihazları uygun olmayan süre, sıklık ve farklı duruş pozisyonlarında kullanmalarının, çocukların fiziki gelişimleri açısından ; (kas-iskelet sistemlerinde, göz sağlığı ile ilgili sorunlar gibi doğabilecek problemler), fiziksel hareketsizlik, obezite ve uyku kalitesinde yetersizlik gibi sağlık riskleri yanında asıl büyük tahribatın eğitim sürecinde değerlerin aktarımızda/ kazandırılmasında yaşandığıdır..,
Değer eksenli hedef ve kazanımların kazandırılması yönünde, yüz yüze eğitimde yaşanan hataların, uzaktan eğitim sürecinde daha ağır probleme dönüştüğünün de gözden kaçırıldığını düşünüyoruz.
Değerler eğitiminde; “Değerlerin Modellenerek Öğrenilebileceği” gerçeğinin, uzaktan eğitim sürecindeki kontrolsüzlük ve yetersizlikler nedeniyle, önceliklerimiz içerisinde yer almadığı gibi, bu eğitimin nasıl sağlanabileceği yönünde akademik araştırma ve bu yönde eğitim iş gören eğitimlerinin de ihmal edildiği bir başka handikabımız olduğunu düşünüyoruz.
Günay’ın (1999) vurguladığı üzere; Halk kültürü, toplumsal yaşamda birlikteliği pekiştirici, dayanışmayı arttırıcı özelliklerini sürdürerek bir işlev üslenir, halkın kendi kültürüyle yabancılaşmasını önleyici olduğu göz önünde bulundurularak, bu alana dönük çalışmalar önemsenmelidir.
Muhammed İkbal’ın da söylediği gibi; “Harekette birlik olmazsa, fikirdeki birlik faydasızdır.” Bu açıdan, örgün ve yaygın eğitim kurumlarının yanı sıra toplumsal eğitim açısından tesiri tartışılmaz olan yerel ve ulusal ölçekte yayın yapan medyanın sosyal sorumluluk içerisinde ortak milli ve manevi hedeflere yönelik faaliyetlerinde programların sarmallık ilkesi göz önünde bulundurularak daha duyarlı ve olası hatalardan arındırılmış olması sağlanmalıdır.
Bu faaliyetlerin verimliliği için; Milli Eğitim Bakanlığına bağlı faaliyet gösteren devlet ve özel okullar başta olmak üzere, çocuklarımızın eğitimi yanı sıra, hayat boyu eğitim ekseninde, toplumun her katmanına hitaben, resmi, özel kurum ve kuruluşlar yanı sıra STK başlığı altında yer alan her tür sivi toplum kuruluşları başkanlarının, temsilcilerinin, toplum kanaat önderlerinin, milli ve manevi değerler odağında birlik ve beraberliği sağlanarak, kültürel zenginliğimizin tabii değişim sürecindeki doğal tekamülü dışında yaşanan her tür yozlaşmalara karşı toplumsal refleksin yerleşmesine katkı sağlamalıdır.
Toplumsal yapımızın, yaşanan kültürel yozlaşmalara karşı mukavemet edebilme yeterliğine kavuşması yönünde faal olmalarını temin, tesis ve devamının sağlanması önemlidir. Bunun gerçekleştirilmesi yönünde stratejik çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
——————
- Günay (Umay), 1999,”Osmanlı İmparatorluğu ve Türk Halk Kültürü” Osmanlı Kültür ve Sanat C.9 Yeni Türkive Yayınlan, Ankara
- Kamil ŞAHİN (2011), Kültürel Yozlaşmaya Neden Olan Bir Unsur Olarak Televizyon (http://sbe.kku.edu.tr/edergi/dergi_ocak2011/kamil%20sahin.pdf)
- Eröz, Mehmet. (1997). Türk Kültürü Araştırmaları, İstanbul: Kutluğ Yayınları.