Merhabalar olsun, Cem-i Cümlenize… Umarım herkes sıhhat ve afiyettedir. Bu devrin lüksleri arasına giren durumun, hepinize nasip olmasının duacısıyım…
Çoğunlukla başarılı olamasak ta, sizleri suni gündemlerden mümkün olduğu kadar uzak tutmanın gayreti içindeyim. Bugün de bu maksat ve ufukla başlamak istiyorum.
Reklamlar vasıtasıyla, tuzağa düşürülen tüketicinin hakkını savunan yok. Sivil toplum kuruluşları, tüketici dernek ve mahkemeleri, savcılar vs herkes, kazanç talanının seyircisi konumundalar… Geçen gün dikkatimi çekti. Yeni teknoloji mahsulü bulaşık deterjanları için durulama tavsiye edilmiyor. Taşlaşmışları dahil her türlü bulaşık, makine ve deterjanı marifetiyle pırıl pırıl oluyor… Buraya kadar bir problem yok. Problem sonrasında… Makinemizin temiz olması için başka bir ürün tavsiye ediliyor… Peki bu ürün niye deterjanın bünyesine katılmıyor. İki, gösterilen felaket ve taşlaşmış tencereleri tertemiz yapan deterjan, niye aynı alaşımdan yapılan makineyi de temizlemiyor… Temizliyor ama, Vatandaşa aşırı kirli görüntülerle şantaj yapılıyor. Bunu da herkes seyrediyor… Kaç kişi düşürürsen kâr mantığı, vizyonda…
Araba içinde, sokakta giderken maske takmayanlara vs kesilen ceza videoları, her gün onlarca haber bültenini işgal ediyor… Peki: kapalı alanlar da omuz omuza saatlerce bulunulan mekanlar niye göz ardı ediliyor? Buraların Parti kongrelerinden ne farkı var? TRT müzik programında ki hiçbir seyircili programda maskeye rastlamadım… Sadece TRT mi, geçen gün tesadüfen gördüğüm. Kanal 360’taki “Aileler Yarışıyor” Programı seyircileri de sırt sırta ve maskesizdi… Örnekleri çoğaltarak, örnek olması gerekenleri deşifre edebiliriz ama bu kadarı yeter… Bu arada K. Kemal’ i de kınıyorum… Her gün, gizli kahve ve kumarhanelerin görüntüleri yayınlanırken, kapatılıp mühürlenenlerin ertesi gün aynı duruma düşmeleri, bu vurdum duymazlara tepkiyi arttırırken, bizimki çıkıp, bütün cezaları affedeceğim diyor… Pes Vallahi… Yahu, efendi senin muhalefet anlayışın bu mu? Gündemdeki en önemli konun bu mu? Kapasiten mi bu, yoksa kriptoluğun gereği mi böylesin? Bu iktidarın niye yirmi senedir başımıza bela olduğunu anlamak için, muhalefete bakmamız yeterli... KK, seçimden sonra bakacağım dediği halde, istifa edip geri dönen, kaos oluşturan, ATATÜRK dedirtemediğimiz Canan Kaftancı’ya yaklaşımından ne kadar dirayetsiz olduğun aşikâr… Evet bu safhada yapılmaz, dere geçerken at değiştirilmez ama lütfen, genç dinamik, sapına kadar Kemalist birini bul ve çekil git… Bu evsafta çok adamın var. Sıkıntı yok… Üzme bizleri… Seçimden sonra ilk işim olacak deyip, üstünü örterek 3600 ek göstergeyi ağzına almayan RTE’den bir farkın olsun. Dediklerini yap yeter… Biz, yanı başında, M. Kemal’in Askeri olmayan kimseleri görmek istemiyoruz…
Gelelim, bitmez tükenmez derya- deniz Corona günlüğüne… Benim zihnimde kesinleşti. Ne mi dediğinizi duyar gibiyim… Tıp ve Eczacılık sektörü ve baronları anlaştılar. İnsan ömrü uzayacak. Daha önce kaliteli fakat kısa olan süre daha sonra kalitesiz ama uzun bir süreye çevrildi… Yani uzun yaşayacaksınız ama ya şeker hastası olacaksınız ya tansiyon probleminiz olacak veya mide özürlü olacaksınız… Her gün bir avuç ilaç alarak, eczacılık sektörüne dev katkılarda bulunacaksınız, aynı zaman da sürekli kontrollerle, tahlillerle de tıp ehline sınırsız kazanç kapısı olacaksınız… Bu sistem çok iyi çalışırken başka bir kanalda sıkıntılar başladı… Uzun yaşam SGK sistemlerini felç etti. Kara delikler oluştu… Sürekli ilaçlar ve tedaviler karşılanamaz oldu… İşte Corona bu safhada zaruretten ortaya çıktı… Şimdi yeni dengeler oluşacak… Her iki tarafında yararına olabilecek, orta noktada buluşulacak… Bu dengelerin oluşma safhalarında, vatandaş olarak bizlerde her zaman ki görevimizi kusursuz olarak icraya çalışacağız… “Figürasyon” tarih konusu ayrı tragedya… Şöyle bir inceleyelim mi? RTE işe “Yerli aşımız da Nisan’da hazır” demişti. Şimdi “Yılbaşı’na yetişecek İnşallah” etiketiyle sunuluyor… İthal aşıda çok farklı bir çıta devreye girdi… Sinovak’ın Lisans vereceği açıklandı. Bu elimizi iyice rahatlattı. Hazır hale gelmesi ve seri üretim için en az altı ay gerekiyor. Yani, altı aylık bir rahatlama ve de altı aylık yalan üretme külfeti üzerimizden kalkıyor… Dolaylı da olsa, Filistin olayları, istenilenden fazla işe yaradı… Herkes tabiri caiz ise, ipteki cambaza bakıyor…
Bu Sedat Teker olayının onda biri herhangi bir muz cumhuriyetinde olsa, hükümet on dakika bile duramaz… Bizdekileri, pişkin diye tabir edemeyiz. Bunlar kapkara kömür gibi yanmışlar… Bu zat kimin adına mitingler yaptı? Kimleri alenen tehdit etti? Kimin polisleri tarafından korundu ve eskort olundu? Peki, bizim pişkinler ne yapıyor? Muhalefeti suçluyor…
Bu konuyu daha fazla deşmeye gerek yok. Her şey ortada, müdafaa da aynı… 15 yıl ortak oldukları FETÖ ile de bozuşunca nasıl muhalefeti FETÖ’cü ilan ettilerse değişen bir şey yok. Sistem basit ama aynı… Soylu Bakan alakası olmayan Meral’i, Kemal’i devreye soktu… Can havliyle yapılan çaresiz çırpınışlar olarak değerlendiriyorum. Burada gözden kaçan bir detay var. İşler karışınca, bütün kirli çamaşırlar tereddütsüz ortalara saçılıyor… Demek ki, yarın bir gün iktidar elden gidince neler olacak, aman Allah’ım… Bir zamanlar, canlı yayınlara bağlananları hatırlayın. Neler demişti onu da hatırlayın… Benim bu beylere tavsiyem. Şimdiden elinizde imkân varken Çiftlik Tosun’u ve kripto Tosun’uyla irtibata geçin. Nasıl kaçıp, sırra kadem basacağınızı iyice öğrenin… Bu arada, “Savcılarımız ne iş yapar?” diyen dostlarımı ikaz etmek zorundayım… Onlar Ekrem İmamoğlu’nun el hareketlerini incelemeye almış… Binlerce Mobese’nin takibi kolay değil… Şimdiden dosya bayağı kabarmaya başlamış. Bana ulaşan haberlere göre, malûm kişinin arabaya binerken ilk önce sol elini içeri soktuğu tespit edilmiş… Bu fiilin karşılığı: TBMM’ini tağyir, ilga ve ıslata teşebbüs… Cezası da ağırlaştırılmış müebbet… Ayrıyeten, yere düşen kalemini eğilip sağ eliyle almış… Bu yere ve yerin pisliklerine sağ layıktır mesajı olarak değerlendiriliyor. Böylece iş başında ki Sağ hükümete ve de onun başına açık bir hakaret sayılıyor… Tazminat davasından sonra, ceza davası hazırlıkları da ayrıyeten devam ediyormuş… İsminin açıklanmasını istemeyen bir yetkiliye göre, incelenen metinler de İmamoğlu‘nun , iki kere “Yağmur yağacak” dediği tespit edilmiş… Daha da kabaracağına, kesin gözüyle bakılan, memleketin bekasıyla alakalı bu kadar konu varken; kıytırık bir Mafya bozuntusunun, elinde belgelerle değerli Bakanlarımızı suçlamasıyla mı uğraşacağız… Beyler kendinize gelin ve sayın savcılarımızı rahat bırakın…
Geldik vedaya ama unutmadım. BJK’yi kutluyorum. Türkiye’de en iyi futbolu oynayarak haklı bir sona ulaştılar. Bu arada, Şampiyon olmamak için özel bir gayret sarf eden FB’nin destekleri de göz ardı edilmesin… Önce ki yazılarıma kızanların, şimdi “Haklısın” demeleri bir işe yaramıyor… Ali Başkan. Takımın bütün oyuncularını (bir ikisi hariç) 3-5 kuruşa 2. Lig takımlarına kirala. Sen de basit bir takım satın al , 3 sene sonra şampiyon yap. Bu yolla en az yarı yarıya kâr edersin ve taraftar da kanser olmaz… Hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…