Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

NATO zirvesine, devasa beş uçakla giderek, “İtibarın” kitabını yazdık

featured

Refah sıralamasında dünyanın en önünde bulunanlardan, iki İskandinav Devlet Başkanının masraf olmasın diye ufak bir uçağı birlikte kullanarak gittikleri, NATO zirvesine, devasa beş uçakla giderek, “İtibarın” kitabını yazdık… Kuruluş tarihinden beri, adı dedikodu mahiyetinde bile olsa, başkanlık için düşünülmeyen, ülkemiz, Reyis’imiz sayesinde bu küsuratlara beş uçakla haddini bildirmiştir… Daha da anlamazlarsa, ATATÜRK Özel hava alanındaki bütün uçakları devreye sokarız.

Geçenlerde birdenbire aklıma, şehirlerin zihnimde oluşturdukları geliverdi. Üç büyük ilden başlayarak, hepsini incelemeye çalıştım. Bir kısmını da sizlerle paylaşmaya karar verdim… İstanbul, sefa ve de cefanın iç içe yaşandığı bir yer… Ankara, hüzün şehri… İzmir, aşk ve sevgi şehri. Yaz aşklarının, sürekli yaşandığı yer… Kastamonu, huzur, Şanlıurfa, uhrevi yönleriyle zihnimizde… Çanakkale, en sessiz çığlıkların yüreğimizde oluştuğu, Amasya ise tarih içinde kalmış, günümüze gelmek istemeyen bir yer gibi… Durun durun, hemen telaşlanmayın, hepsini sayacak değilim. Hepinize merhabalar olsun…

Refah sıralamasında dünyanın en önünde bulunanlardan, iki İskandinav Devlet Başkanının masraf olmasın diye ufak bir uçağı birlikte kullanarak gittikleri, NATO zirvesine, devasa beş uçakla giderek, “İtibarınkitabını yazdıkKuruluş tarihinden beri, adı dedikodu mahiyetinde bile olsa, başkanlık için düşünülmeyen, ülkemiz, Reyis’imiz sayesinde bu küsuratlara beş uçakla haddini bildirmiştir... Daha da anlamazlarsa, ATATÜRK Özel hava alanındaki bütün uçakları devreye sokarız. İtibarımız itibarda, soytarının biri, karizmayı fena çizdi… Esat mı, ESET mi her ne karın ağrısıysa, yalvaran, peşinde koşan RTE’ye şart öne sürdü. Detaya girmeyeceğim, şunu bunu yaparsan görüşürüz dedi, kestirip attı… Gördünüz değil mi itibarı. Eğer, bir üst akıl yoksa bana göre ESET, Dünya’nın en akıllı lideri. Ülkesindeki ne kadar, işe yaramaz, problemli adam varsa, hepsini Türkiye’ye postaladı. Kalan mevcutlarla yola devam etmesi durumunda, hiçbir pürüz yaşamayacağı kesin… Ben olsam, Türkiye yalvarsa bile gidenleri geri almam…

Geçenlerde yolda yürürken, bir duvarın taşları arasından, harcı içinden güzel bir çiçeğin filizlendiğini gördüm… Başka bir yer mi bulamadın, derken, esasında, bahtının rüzgarına kapılarak oradaki bir kovuğa sürüklendiğini anladım. İşte hayat kimileri için, daha işin başındayken, zorluklarla, meşakkatlerle başlar. Her safhada da güçlü bir direnç ister. Gel gör ki bazı bitkiler, çok mümbit topraklarda, fazla bir çaba sarf etmeden hayatlarını idame ettirirler. Bu dünyanın kuralı olsa gerek. Kimimiz, pazar artığı karıştırırken, kimilerimiz, saatleriyle, ayakkabılarıyla, çantalarıyla, yedikleri istakozlarla, gündem olurlarBir de Milletvekillerimiz ve de emeklileri var. Bence, aslının çok üstünde, anayasal eşitliğe aykırı bir hayat sürmelerinden dolayı, vekil yerine mebus demek, bana daha uygun gibi geliyor. Bu iş sanki bir meslek gibi, emekli oluşlarına da hayret ediyorum. Normal vatandaş, yıllarca prim yatırıp, yaşa falan takılıp emekli olamazken, bu muhteremler iki senede emekli olabiliyor. Vatandaş, yani vekil değil asıl olanlar, aylar sonrasına doktor randevuları alırken,  bu mirasyediler, istedikleri yerli veya yabancı özel sağlık kuruluşunda, parası TBMM’ce ödenen hizmetler alabiliyor. Garip vatandaşım bir implant dişin bile altından kalkamazken, değerli vekillerimiz ve yakınları altı tanesini bedava yaptırabiliyor…  Bizde, Anayasa’mızın, renk dil ırk mezhep, makam mevki farkı olmadan herkesin eşit (!!!) olmasıyla övünüyoruz… Bu arada, bu muhteremler in sağlık harcamaları, %90 artmış. Helal edip etmeme size ait…

Koca Bakamayanımız, koskoca rezaletler zinciri bırakarak, defolup gitti. Yeni, bakıp bakamayacağı belirsiz olanının ilk talimatı, “Aşıları idareli kullanın” oldu. Aşıda idare ne demektir, biri bana açıklasın lütfen. Yani bir doz yerine yarım doz mu, yoksa çeyrek doz mu kullanılacak…  Enjeksiyon bekleyen iki kişiden birine, “Sende hasta olacak göz yok, hiç bekleme, evine git” mi denecek…Bu acemi çavuşlar maalesef, dönüp bir taraflarını avuçluyor. Yeni doğan çocukların aşı takvimi içindekiler de sıkıntıda. Zaten , eski, yok olan hastalıkların, yer yer ortaya çıktıkları söyleniyor… Gelelim işin ihanet boyutuna… Covit salgını sırasında, Çin niye bize ilk parti aşıyı ücretsiz olarak yolladı bileniniz var mı? Anlatayım… Bir zamanlar, Türkiye’de de görülen, müthiş bir kolera salgını oluştu. Çin bu hastalıkla bir türlü baş edemedi. Elinde aşısı da yoktu. İmdada Türkiye yetişti. Büyük miktarda aşı gönderildi… O devirde, yerli ve mili Hıfsızsıhamız vardı. Her türlü aşıyı, yapabiliyordu. Bu bademler O Enstitüyü de kapattı. Şimdi yerli ve milli aşılarımızı, dışardan alıyoruz. Kullanmak için alım süresi yeterli değil. Yapılması gereken birçok test sonucu, uygulamaya başlayabiliyorsunuz. Olay tıpkı Reyis’in dediği gibi… Nereden, nereye…

Bu haftalık da bu kadar. Hepinizi Allah’a emanet ederek tadında bırakmakta fayda var. Hoşça kalınız…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!