Mansur Başkan… Bırak portakal, havuç suyuyla uğraşmayı, ilk önceliğin, halkın temel ihtiyaçları olsun. Çiftçi bas bas bağırıyor. Tarlada 4 lira gelin alın diye… Daya Belediyenin 50 kamyonunu, malı toparla getir, sekiz liradan sat… Bütün olup bitenlere rağmen bu işler, organize edilemiyorsa, söylemeye dilimin varmadığı başka şeyler var demektir.
Artık, ağaçlardan düşen yaprakları seyretmeye başladım. Onların süzüle süzüle yere inişleri, ufak bir rüzgarla, yerinden kımıldamak istemeyen ev kadınları gibi, nazlanarak üç beş santim ileri gidişleri, sonra da bir araba tekerine yapışarak, sonu meçhul yolculuklarına çıkışları… Kendi hayatınızla çakıştırabileceğiniz bir şeylere rastladınız mı? Yaprak, tutunacak dalı, dal tutunacak gövdesi, gövde tutunacak toprağı varsa bir kıymet ifade eder… Hepinize merhabalar olsun…
Geçenlerde Turpya Başkanı Ramazan’la ilintili bir senaryo yazıp, görücüye çıkmıştım… Çok beğenen oldu ama Eski Belgesel Programlar Müdürümüz Korkmaz Bey ile değerli prodüktörümüz Ufuk Hanım’ın taktirleri benim için ayrı değerdeydi… Ortamı hazır böyle yakalamışken, “Kim tutar Seni” diyerek, çok özel ve hiç işlenmemiş bir konuyu ele aldım… Konu İstanbul’da bir fabrikada geçer… Aslı, burada overlokçu olarak çalışmaktadır. Fabrika sahibinin oğlu Kerem ise kaçamaklarla, Aslı’nın peşindedir. Aslı’nın babası Münir Usta vaziyeti çakozlasa da göz yummaktadır. Durum anlaşıldıktan sonra, Patron oğlunu evlatlıktan reddeder. Ustabaşı Münir de kovulur. Kerem, Aslının turşuculuk yapan annesinin yanında işe girer. Bu arada çok kötü bir olay olur. Aslı’ya bir araba çarpar. Kör olmasına ve hafıza kaybına sebep olur. Beş vakit abdestinde namazında bir pavyon sahibi onu gül satmak üzere işe alır… Bir gün assolist hastalanınca, güzel sesli Aslı sahneye çıkartılır… Şimdilik bu kadar. Sonrası da kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde gelişiyor. On dakika arada gerisini de yazarım, merak etmeyin… Bu adam, aklı başında birine benziyordu bu saçmalığı niye yaptı diyenlere verilecek cevap çok basit… Yahu kardeşim 20-25 senedir birileri size hep aynı şeyleri söylüyor, aynı şeyleri vaat ediyor hiç birisi çıkmıyor ama herkes, ağzı açık ayran delisi gibi dinliyor. Dinlemek şöyle dursun alkışlıyor… Gene enflasyon için önümüzdeki yıl işareti, gene ilk on ekonomi edebiyatı gene 25 bin dolar yıllık gelir vaadi gene gene hep çıkmayan aynı şeyler aynı senaryolar… Durum böyle olunca, bende 8-9 dakikada yazdığım bu senaryoyu sizlere kakalarım, hiç itiraz etmeyin…
Gıda enflasyonu %109 civarına gelmiş. Üretici gene dertli. Tarlada 4 lira, markette 30 lira gibi laflar havada uçuşuyor. Kimlerin ne vurgun yaptığı belli değil. Sn. Ecevit zamanına kadar ulaşan aracı muhabbetleri… Uzatmayayım, çözüm belediyelerde. Bir ara sevmediğimiz, İ. Melih yapmıştı… Ankara’da Zafer Çarşısında manav fiyatlarının neredeyse yarısına sebze meyve almıştık… En başta, bu işlere yatkınlığını bildiğim, Mansur Başkan… Bırak portakal, havuç suyuyla uğraşmayı, ilk önceliğin, halkın temel ihtiyaçları olsun. Çiftçi bas bas bağırıyor. Tarlada 4 lira gelin alın diye… Daya Belediyenin 50 kamyonunu, malı toparla getir, sekiz liradan sat… Bütün olup bitenlere rağmen bu işler, organize edilemiyorsa, söylemeye dilimin varmadığı başka şeyler var demektir. Ben bir dizi çekiminde buna benzer bir iş yapmıştım… Bu arada, sistemli ve organize biçimde gıda politikaları uygulamaya sokuluyor… Fakir fukaranın, elinde kalan yegâne protein kaynağı yumurtada, lüks mallar arasına girdi. İlkokullardaki yemek sistemi bile bile savsaklanıyor. Çocukların gelişme çağları gıdasız geçirilerek, ileride AB’nin ucuz iş gücü olacak mongoloid tipler yaratılmaya çalışılıyor… Yazmayı planladığım, rafa kaldırdığım, kitabı yayınlamadığım için çok pişman olmaya başladım. Orada bütün bunlara değinmiş ve haber vermiştim… Sultan Aziz’in Başpehlivanı, Kel Aliço’nun saraydan ayrıldıktan sonra, bir sonraki Kırkpınar’a nasıl hazırlandığı ve gıda olarak, iki öküzünü kesip, kavurma yaptığı ve de kış boyu yediği, başlangıç sayfamdı…Şu an tek besin kaynağı ekmek, bilemedin makarna olan bir nesil yetişiyor… Hepimize ve de bizi yöneten devşirmelere mübarek olsun.
Gene, burukta olsa gurur duyacağım bir olay oluştu… +65’in ulaşımıyla ilgili gündeme getirdiğim konu Fatih Altaylı tarafından, aynen çözüm olarak sunuldu… “Demiştik” dosyam epey kabardı… Hazrette, benim gibi, istismarlara değinmiş ve de günlük 2-4 kullanma hakkı önermiş…Yıllar öncesinden tavsiyemin, çözüm olarak gündeme gelişi, istikbali görme dersinden geçtiğimin kanıtı oldu…
Şimdi ne yapacaktık, tabi ki sırada veda var. Bilin bakalım, ne zamana kadar… Yok yok uzağa gitmeyin, yarına kadar… Hepiniz Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…
İ.Melih (görevden alınmış yerine Mustafa … gelmişti, Erdoğanın talimatıyla) 2019 yılında seçimden önce sebzeyi yarıya yakın fiyata satmıştı. Ürünler az geliyor, vatandaş aradığını bulamıyordu ve bu kandırmaca sonunda seçimden 1 gün sonra kurulan belediye çadırları toplanmış, satışlar sona ermişti. Doğru bir örnek değil bu.
Ayrıca yerel üreticiler, yazar değinmese de Mansur Yavaş tarafından desteklemeye devam ediyor. Belediye de ürününü sadece bu yerli üreticilerden alıyor.
Artık belediye kurduğu tarım kampüsünde meyve sebze üretimi de yapıyor, ürünleri fakir fukaraya dağıtmak için.
Üniversite öğrencilerine barınma, yemek, okullarına ücretsiz servis, öğrenci bekar evlerine indirimli su, ücretsiz çamaşır yıkama, okul bölgelerinde ücretsiz çorba-kumanya dağıtımı hizmetlerinin sürdüğünü bilinmeli.
Halkın temel ihtiyaçlarını karşılaması için yapılanlardan yazarın haberi olmasa gerek. Yardım alan ailelerin çocuklarına servis desteği, kırtasiye yardımı, ailelere gıda, et, temizlik ürünleri, yakıt, ucuza su desteği içeren yardım kartı verildiğini, çiftçiye mazot, tohum, gübre, fide, hayvan yemi dağıtıldığını ve belediye ile sözleşme yapanların ürünlerine alım garantisi verildiğini Feridun abimin yazara hatırlatması gerekiyor sanırım.
İsmail Kandemir