Ağustos’ta bel verdi. Bundan sonrası rampa aşağı. Bir de bakacaksınız ki Eylül gelmiş. Her ay için ayrı ayrı olduğu gibi bu ay içinde sizlere sınırsız umutlar pazarlanacak, ta ki Ekim başında hepsinin boş olduğunu anlayana kadar… Canım kardeşlerim yirmi senedir aynı oyunlar ve yalanlarla oyalanıyorsun. Hiç olmazsa bir kereliğine uyan, tepki ver ki en azından aptal sıfatından kurtulasın… Kapalı kapılar arkasında, saraylarda, köşklerde ejder sularıyla beslenenlerin “Porsiyonları ufaltın” diyerek maskaraları olmayın… Hepinize merhabalar canlar. Küfür bombardımanına uğramamak için “Nasılsınız” demiyorum…
Aya gitme arifesinde olmasına rağmen, THK’nın yangın söndürme uçaklarının bakımına 4 Milyon $ bulamayan ve muazzam bir orman kaybına uğrayan ülkemiz Somali’ye 30 milyon $ hibe etti… Şartlı hibenin adresi Mogadişu Limanının yapılması ve işletilmesi… Evet, Müslüman ve eski tebaamıza böyle bir şey yapabiliriz. Bu milletimizin interlandı açısından da uygun bir durumdur… Gel gör ki kazın ayağı öyle değil. Dikkatle bakarsanız perdeli olduğunu görürsünüz… Peki bu limanın yapımını üstlenen ve de 15-20 yıl vergi vermeden işletme imtiyazını alan kim? Yok, yok ne Bilâl ne de Sümeyye. Günahlarını almayalım… Dünürler… Dönelim başa. Bu durumda hibe kime yapılmış oluyor? Halâ Somali diyenler, iyi bir AKP seçmenidir. Herkes kendini test edebilir…
Orman yangınları, gündemdeki yerini koruyor. Tabii ki Bakamayanıyla birlikte… Siz bu oğlanın dediklerinden bir şey anlıyor musunuz? Herhalde Ağasına özendi. Bir gün dediğini ertesi gün tekzip ediyor… Bizim yangın uçağımız var mı, yok mu? Kararınız veya daha doğrusu anladığınız ne? Alın sizlere bir test imkânı daha. Yok dediğinde de; var dediğinde de alkışlayanlar biliniz ki iyi hem de mükemmel bir AKP seçmenisiniz. Beni sual edecek olursanız, geçmeyi bırakın ,”Otur Sıfır” muhatabı oldum… Bu durumda , iyi bir AKP seçmeni olma şansımı , şükürler olsun ki kaybettim…
Birçok konuda çeşitli vesilelerle zaman zaman “Hukuk” gündeme geliyor. Genelde “İşime yarıyorsa, yaşasın, yaramıyorsa gereği yok” modunda… Şu unutulmamalıdır. Hukuk muktedirlerin, tebaaya baskı ve yaptırımlar ve de kolay netice alabilmek için icat edilmiş bir sisteme dönüştürülmüştür… Muktedirseniz, işinize gelmediği zamanlar askıya alabilirsiniz. Tebaa iseniz kurtuluşunuzun olmadığı durumdur… Bu yaklaşımlar yüzünden hukuk, genelde suçsuzun mağduriyeti tabanındadır… Hemen irkilmeyin ve geriye yaslanın… Birini, hırsızlık yaparken gördünüz, şikâyetçi oldunuz ve iş mahkeme safhasına intikal etti. İspat edemezseniz ki çok zordur, suçluya üstüne bir de tazminat ödersiniz… Aynı konudan gidelim… Hırsızı yakaladınız, karakola götürdünüz , sistem isterse ona ücretsiz avukat görevlendiriyor ama siz cebinizden harcamak zorundasınız… Toplum eğer sık sık, hukuka saygıyı gündeme getiriyorsa bilin ki hukuku askıya alanların tacizlerine muhatap olmuştur. Bu durumdan kurtulmak mümkün değildir. Yegâne kurtuluş yolu , seçimlerdir… İlkel kriterlere göre ve de ,futbol takımı tutma seviyesinde siyasi tercihlerini sergileyenlerin feveranlarına kulak asan çıkmaz… Hukukun yan kuruluşu olan adalet, bir ülkede sopa gibi kullanılıyorsa, bu yola gidenler çok büyük bir tehlike altındadırlar. Kısa zaman sonra, kendilerine yapılacaklara gerekçe oluşturmaktadırlar yani ateşle oyundur. Mütekabiliyet şartları oluşmaktadır. Her iki durum da ülke aleyhine ciddi tehlikelere gebedir… Aleyhte yazanlar, yatağı yorganı Adliye’ye atmış; yandaşlar giriş kapısını bile unutmuşlarsa tehlike görünenden de büyük ve dehşet vericidir. Yarın ,kimseye “Onlar yaptı siz akıllı olun” diyemeyiz, desek bile kale alınmayız. Bu sopaya (silaha) ihtiyaç duyulmuşsa başka çare kalmamış demektir. Çok başlı ve oynak namlu sisteminin zaman içinde kime döneceği de meçhuldür. Çevrilen şişenin ucu kimi gösterecek bilinmez ki… Bu yüzden hiç vakit kaybetmeden çağdaş sistemlere, evrensel fabrika ayarlarına tez elden geri dönülmelidir… Unutulmasın, hukuk ve adalet er geç herkese lâzım olabilir… Aksi durumda , biz bildiğimiz gibi yaparız derseniz , bir gün de biri çıkar eline “Adalet” pankartını alarak İstanbul’a kadar yürür… Yürürse yürür, “Yürümekle de yollar aşınmaz” diyebilirsiniz ama halk yürümeye başlarsa çok kötü olur, maazallah nereye yürüyecekleri de bilinmez… Küçücük kediyi bile köşeye sıkıştırırsanız, elindeki yegane imkânı kullanır, yüzünüze , özellikle de gözünüze sıçrar… Bir ara altına zırhlı araba verilenlerin nerde olduğunu bilen var mı? Emsalleri, kodeste ağırlaştırılmış infazları tüketmeye uğraşıyor… Tarih sürekli tekerrür eder, her ne kadar “Ders alınsaydı tekerrür eder miydi?” deseler bile…
TUİK , art arda gelen felaketlerle ,gerilen insanlarımızı güldürmeyi gene başardı. Haziran başında işten çıkarma yasaklarının kalkması ve toplu çıkarmaların başlamasına rağmen işsizlik adeta çakıldı. Bu olay ,inanın son günlerde en çok güldüğüm fıkra oldu… Alın size bir test daha. Evinde 4-5 yıldır işsiz iki üniversite mezunu evladın varken bu habere alkış tutuyorsan, katışıksız AKP’lisindir… Daha fazla yazacak olursak, komediyi ciddiye almış oluruz… Sonra da İngiltere’ye kızıyoruz… Delta ve Plus virüsünün çıktığı ve yayıldığı Hindistan bile kırmızı liste de değilken Türkiye kırmızı listede… Adamlar sonunda açıkladı “Türkiye’deki veri ve rakamlara inanmıyoruz” diye… Bir ülke için bundan daha büyük bir utanç olabilir mi? Bunu gidermek, bu itibarı geri getirmek için, sizce kaç uçak daha almamız, kaç saray daha yaptırmamız gerekir?
Ben Yunanlıları da aklı başında bir şeyler zannederdin, yanılmışım. Yangınlarla, kendi malları 35-40 uçakla mücadele etmelerine rağmen Micotakis çıkıp halktan özür diledi… Hava Kuvvetleri Komutanı geç kaldım diye istifa etti… Bunların 400 sene bizim idaremizde kalmış olmalarına bir türlü inanamıyorum. Hiç mi bir şey öğretememişiz. Yazık ki ne yazık… RTE ilk önce işi belediyelere yıktı sonra her zamanki gibi CHP zihniyetini suçladı. Özrü akına bile getirmedi… Skorsky helikopterler 9. Gün devreye girdi. Hava Kuvvetleri Komutanı istifayı bırakın puan bile aldı… Bu Deli Kadir herhalde haklı… “Keşke Yunan kazansaydı” derken, bu günleri görmüş herhalde…
Geldik finale. Sakın unuttuğumu zannetmeyin. Muharrem Ayında ilerliyoruz. Çarşamba günü ise 10 Muharrem. Yani Aşure Günü. Önü ve arkası dahil üç gün oruç tutmak çok sevaptır. İsteyenlere ve arzulu olanlara hatırlatılır… Bu vesileyle herkesin Aşure gününü kutluyorum… Bunun dışında bir şey demeyeceğim. Yaşanan olaylar utanç verici olaylardır. Sürekli kaşımak fayda değil zarar verir ve Arap’ın kan davasını hizmet eder. Biz Ehl-i Beyt’in zarar görmesini öldürülmesini bir kenara bırakın, ayağının taşa değmesine bile üzülürüz. Ama, dediğim gibi Arap’ın kan davasını yurdumuza taşımayacağız ve de bizi ilgilendirmez… Kuran ve Sünnet bizler için yeterlidir… Nasihat lazımsa, Veda Haccı Konuşması kâfidir…
Haftaya İnşallah diyerek , hepiniz Yaradan’a emanetsiniz. Hoşça kalın…