2021 Eylül’ü bir daha hiç beraber olmamak üzere hayatımızdan çıkmak üzere… Gündüzler, efendiliği geceye kaptırdı. Ayın 21’inde eşit iken artık, karanlıklar hâkim durumda. Bunu ister istemez kabul etmek durumdayız. Çünkü elimizden gelen ve de gelecek herhangi bir şey yok…Bu, yönetsel açıdan düştüğümüz karanlıklardan kurulmak için oluşturduğumuz çabaları etkilememeli…Çareli, bu sıkıntı için elimiz de bir “Oy“umuz var. Onu da gerektiği gibi kullanırsak , aydınlıklar sabitimiz olur…Herkese Merhabalar
İstanbulluların kısaca “Adalar” dediği yerin esas adı “Prens Adaları”dır. Bu isim Bizans dönemine kadar uzanır… Muhtemelen Beyaz At sahibi yakışıklıların Prenseslerini aradığı yerdir…İstanbul’un, başka bir “Prens”i daha vardı. O da tıpkı “Prens Adaları“nın akıbetine uğradı. Reel hayattan koptu, hatıralarıyla da tarihin sayfalarına gömüldü…Bir zamanların Yazar-ı Kebiri, hemşerim, son mesleğimdeki idolüm, değerli ağabeyim Bekir Coşkun’u hepiniz çok iyi tanırsınız…Onun anlatımıyla , can dostu “Pako“yu da hem tanımış hem de çok sevmiştik… Bir beyin tümörü yüzünden aramızdan ayrılana kadar da gelecek iyi haberlerine odaklanmıştık…Pako bize iyi bir haber yollayamadı. Cenab-ı Allah’ın “Her canlı ölümü tadacaktır” ayetini hatırlatırcasına aramızdan ayrıldı…Bekir Ağabey çok üzüldü. Biz de başta ona sonra da Pako’ya çok üzüldük…Yunus Emre’ ye “Aşk nedir?” diye sormuşlar, o da “Âşık ol da bil” demiş…Evet bizde Bekir Ağabeyimizin durumuna gelerek onun ne denli üzüldüğünü anlamış olduk…Kızım Ayşe’nin İstanbul’da ilk işine girdiğinde evin altındaki tramvay durağını gözler, gelişini takip ederdim… Bahariye Cd. Kilise önündeki durakta ilginç şeyler olmaya başladı. Ayşe’nin geliş saati güzel bir kedi oradaki banka çıkıyor ve bekliyordu. Kızım iner inmez yanına gidiyor ve de kendini sevdiriyordu. Uzatmayayım, O kedi daha sonraları evimizin kedisi oldu. İstanbul’un muhtelif yerlerine Ayşe ile birlikte gitti. Gezi olayları esnasında, Tekno-Kentteki Ayşe’nin işyerinden, aktivitelerin bulunduğu yere sık sık giderdi… Bu davranışlarıyla, mahal sakinlerince “Bilge Kedi” adıyla payelendirildi… Yürüyüşüne, insanlara bakışındaki akıl dolu davranışlarını, her değerlendiren, “bu kedi hakikaten Bilge Kedi” demiştir…Bilge Prens tam olarak ailemizin bir ferdi olmuştu…Biz için düşünülen her şeyden o da nasiplenirdi… Bir seferinde, silikon yuttuğundan bağırsakları tıkandı. Ölüm konumundan geçirdiği ameliyatla kurtuldu… Bağırsağı kesilerek yuttuğu parça çıkarıldı. Bir eşref-i mahlûkun başına ne geliyorsa veya gelebilecekse , bir mahlûk-u Hayvanat olarak o da aynı şeyleri yaşadı… Biz ne yiyorsak ona da onu yedirdik. Prensimiz tavuğu çok severdi. Eve gelişimde ilk önce poşetleri koklar, kendisine ait bir şey olup olmadığını tespite çalışırdı… Varsa çıkarılıp dolaba konmasına nezaret ederdi. Asla saldırmaz yemeğe çalışmazdı. Eğer poşetten istediği kokulara ulaşamamışsa da çeker yerine giderdi… Prens çok asil bir hayvandı. Hakkından fazlasıyla ilgilenmezdi… Doymak bilmeyen hayvan suret insanları gördükçe ona hayranlığımız bir kat daha artardı. Sofrada kimse olmasa bile ilişmezdi. Asla çalmazdı… Devrimize ters bir durum da olsa Prensimiz böyle idi… Kendisine kuleye benzeyen bir yer yapmıştık asla tenezzül etmedi. Evinde mutlu oldu… İşte o canımız Prensimiz artık yok… 15 Eylül günü İstanbul’da gözlerini fani dünyaya yumuverdi… Onu Datça’dan gelip aldım… Şu an bahçedeki gül ağacının altında uyuyor
Norveç Orman Kedisi soyundan olan Prensimize çok ihtimam gösterdik. Kızımın bilhassa NASA çalışmaları sebebiyle ABD’de bulunduğu zamanlar başta olmak üzere her İstanbul’dan ayrılışında gider ben bakardım… Biz onu mutlu etmek için çok çaba sarf ettik. Elimizden geleni yaptık… Sadece bir şey hariç… Garibime RTE’siz günleri gösteremedik… 2005 yılı doğumlu, dostumuz 2021 de çekti gitti. Bu konuda çok üzgünüm… İnşallah en gec 2023’te arzumuz gerçekleştiği zaman mezarına eğilerek kulağına fısıldayacağım… “Oğlum Ülke kurtuldu” diye… Sana bu günleri ölmeden gösteremediğimiz için bütün halkımız adına üzüntülerimi iletiyorum… Prens, çok seri bir şekilde İstanbul’dan Türkiye’nin en güzel yerine Datça’ya intikal etti… Hayatta olduğumuz sürece, bizlerle beraber burada olacak… Kendisini sürekli göreceğiz, onu yanı başımızda hissedeceğiz… “Hayvanları sevmeyen, İnsanları sevemez” sözünü, sayesinde sık sık hatırlayacağız…
Sevgili hemşehrim. Bekir Ağabey. Nasıl olduğunu anlamadan girdiğim yazarlık serüvenimdeki idolüm. Türkiye’nin hiç unutamayacağı Bekir Coşkun Her Urfalının gurur kaynağı… Sen ve Pako mezarlarınız da rahat uyuyunuz… Şimdi seni daha iyi anlıyorum. Biz ve Prens, sen ve Pako gibi olduk. Kıyamete kadar farklı boyutlarda bile olsak, kalbi bağlarımız hiç kopmayacak… Bize verdiğin mesajlar işe yaradı. Geç te olsa hayvanlarla ilgili Yasa TBMM inden çıktı. Artık kimse sapık duygularını tatmin için hayvan öldüremeyecek. Onlara tecavüz edemeyecek… Yeter mi… Yetmez ama şimdilik evet diyemeyeceğim. Bazı dürzüleri çağrıştırmasın diye… Daha iyi yasaları, kalbimizle, davranışlarımızla oluşturacağız…
Gazete’nin yayın politikalarına uygun mudur bilemiyorum ama, evimizin prensliğinden, gönüllerimizin prensliğine terfi eden kedimizin bir resmini sizlerle paylaşmak istiyorum… Hepiniz Yaradan’ıma emanetsiniz. Hoşça kalınız…