Bu yazı, Mehmet Edip Ören tarafından kaleme alınan ve Türkiye’deki gıda terörü ile ilgili ciddi endişeleri dile getiren bir makaledir. Yazar, son zamanlarda yaşanan toplu zehirlenme vakalarına atıfta bulunarak, denetimsizlik ve vurdumduymazlık yüzünden halkın güvenle bir şey yiyip içemediğini vurgulamaktadır. Gıda güvenliğine ek olarak, makale siyasi konulara da değinerek emeklilerin zor yaşam koşullarını ve PKK’ya af verme girişimleri gibi tartışmalı konuları eleştirmektedir. Ören, ülkenin mevcut durumunu analiz ederken, tarihsel hataların (örneğin Şeyh Said affı) tekrarlanmasının yeni sorunlara yol açacağı uyarısında bulunmaktadır. Genel olarak metin, toplumsal ve siyasi sorunlara yönelik sert bir eleştiri içermektedir.
Yılbaşı’na doğru hızla koşuşumuzun, son virajına geldik. Yılbaşı’na mı koşuyoruz yoksa, kaçınılmaz sona adım adım yaklaşıyor muyuz belli değil. Hepinize merhabalar olsun. Türkiye, elbette birden büyüktür…
Atık canımıza tak etmedi, kastetti. Gıda terörü, vurdumduymazlık, denetimsizlik, bendense her şey mübah mantığı, aldı başını gidiyor ki, ne gidiyor. Tutabilene aşk olsun… Geçtiğimiz günlerde yaşananlara, aç medyamızın saldırıları bittikten sonra girmek istedim. Bir gurbetçi aile, çoluk çocuk toplanıp memleketlerine geliyorlar. Neşe içinde hasret oldukları şeyleri yiyip içip, sonra da otellerine gidiyorlar ama oradan tabut içinde çıkıyorlar. Bu güneşleri söndürmeye, bu dünyaları karartmaya kimin ne hakkı olabilir. Hayatlarının henüz başındaki bu yavruların “Bir varmış bir yokmuş” olmaları kime yarar… Üç kuruşluk menfaatler için değer mi… Bu kardeşlerimizin, Kapıkuleden girdikten sonra yaşadıklarını tek tek inceleyin, ülkenin ne durumda olduğunu anlarsınız… Ağzınıza gönül huzuruyla bir şey koyamıyorsunuz… Hadi koymadınız, çay kahve içeyim deseniz, onun neticesi de yoğun bakım… Otele gelip rahat rahat yatamıyorsunuz… Hastaneye gidip şifa alamıyorsunuz… Ama çok rahat ölebiliyorsunuz. Demek ki ülkede en kolay ve ucuz şey, ölüm… Diyeceksiniz ki, doğru söylüyorsun ama, emekliler de bir türlü ölmüyor, uzun yaşayıp hem SGK’nın başındakini kızdırıyor hem de ekonomiyi batırıyor. Sebebini araştırdınız mı… Çünkü, gariplerimin dışarda yemek yeme gibi bir lüksleri yok. Otellerde kalıp tatil yapma gibi alışkanlıkları hiç yok… Katkı payı ödeyecek paraları da olmadığından, hastanelere gidemiyorlar… Bu durumda, nasıl ölsünler… Bilirsiniz ki konuyu ortada bırakmam, çareyi de söylerim… Emekliye 16 bin yerine 116 bin lira maaş verin, tatile çıksın, dışarda yesin, bakın ne kadar kısa zamanda ölecek görün… Yıllarca ödenecek maaş yerine İki aylık yüksek maaşla iş kolayca hallolur SGK’nın üstünden de yük kalkmış olur.

Bu olayların magazinleşip gündemde kalması sebebiyle, diğerlerini de duymak durumda kaldık. Yoksa hiçbiri medyaya aksetmiyordu. Trabzon, Kastamonu ve Zonguldak’ta da aynı anda toplu gıda zehirlenmeleri oldu… İnanın ki, her gün askeriyede, öğrenci yurtlarında vs. mebzul miktarda olay cereyan ediyor. Bunların çoğu, olağan durum oldu. Basına yansımıyor… Bana bir tane gıda söyleyin ki sahte veya hileli olmasın, bir tane yahu bir… Sucuk mu, salam mı, bal mı, ekmek mi, yağ mı, peynir mi, süt mü vs. vs. hangisi…
Biliyorsunuz ki, sazanlık huyum yoktur. Her konuya, durup dinlemeden, incelemeden, hemen atlamam… İhanet kelimesinin bile hafif kaldığı olaylar cereyan ediyor. Peki, siz ne yapıyorsunuz. Bu soruyu sorup cevabı karşısında, vicdanınızı nasıl hissediyorsunuz. İşte olayın kilidi burada. Tepkiniz neticesi, işler ya daha pervasız hale gelecek veyahut da fabrika ayarlarına döneceğiz… Sizin davranışlarınız, gölge gibi takip ediliyor. Ortaya bir Şeyh (Şeyhliğe kurban olsun) Sait modeli atıldı. Nedir bu model… Kısaca, olaya karışanlara af, iş ve aş demek… Durumu günümüze çevirirsek, PKK’lılara af, iş, aş verilmek isteniyor. Yani, sayaçlarınızı okumaya PKK’lılar gelecek. Bu laf sizlere tanıdık aşina geldi mi… Hadi hep birlikte mırıldanalım. Yok yok mırıldanmayalım, haykıralım… Nereden nereye… Gelelim, şahsi düşüncelerime ve neticeye… Şeyh Sait affı sonrası PKK’nın ortaya çıkışı, modeli ıskarta hale getirmiyor mu… Tarih tekerrürden ibarettir. Eğer ders alınırsa, tekerrür etmez. Sizce bizler ders almış gibi mi duruyoruz. Özet olarak, mevcut duruma bakılırsa Şeyh Sait affı bir işe yaramamış. Aynı şeyleri yaparsanız, o da işe yaramayacaktır… Bu durumda Ülke çok şeyler kaybedecek ama belki sizler koltuklarınızı koruyacaksınız, değer mi… Final laflarına gelme vaktimiz gelmiş geçiyor bile. Bu Bese Hozat mı İt mi denilen bir kaltak var. T.C. ye resmen ayar veriyor. Meğerse PKK’lılar suç işlememişler ki niye af beklesinlermiş… Yahu, beğenmediğiniz (!) İsrail kadar bile olamıyorsunuz. Onlar bu canavarı yerin yedi kat dibinde bulup çoktan temizlemişlerdi bile. Böyle yapın, sürecinize gene devam edin anlarım ama, bunun gibilerin sesini kesin ki patronun siz olduğu belli olsun. Yoksa her önüne gelen it, TC’ye talimatlar yağdıracak… Eyyyy Ca-Ce, ihtiyar bunak, mezar kaçkını eserinle öğünebilirsin… Kına yak…
Hepinize Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…