Ey emekliler, şu an elinizde büyük bir imkân var. Sandıktan gelen gücünüzü kullanırsanız, çok şeylerinize geri kavuşabilirsiniz. Yoksa önümüzdeki dört yıl, bu günlerinizi ararsınız… İki paket makarna iki gün yeter, sonra alışılagelmiş biçimde tepkiler, ağlamalar, sızlamalar bir şeyi değiştirmez, daha ileri giderseniz, biber gazı ve ters kelepçe de var, emin olabilirsiniz…
Bir deli kuyuya taş atar bunu kırk akıllı çıkaramaz diye, halk arasında kullanılan, yaygın bir tabir vardır… Bunu bilmeyeniniz yoktur… Neticede birileri elbirliğiyle, o taşı çıkarır ama, çözüm değildir. Deliyi tecrit etmezseniz, taşı gene atar, bütün çabalar da zayi olur. Hepinize merhabalar olsun…
Bunu gene bir çoğunuz benzetmelerle açmaya çalışabilirsiniz. Acaba, Kuyu = Ekonomi mi ; Deli = Ekonomiyi bilen mi? Kırk akıllı millet mi diye tahminler yürütebilirsiniz ama, hiç alakası yok. Aklıma geldi paylaştım…
Aylardır, Türkiye’nin değişmez ana gündemlerinden biri, enflasyona asla ezdirilmeyen (!!!) emeklinin durumu… TUİK’in iç itiraflarından olan %129 hissedilen enflasyona karşı ilan edilen %65 e göre zam alanlara, kurgulanan iyileştirme komedyalarından sonra verilen para da zaten işe yaramayacaktı ve de yaramadı… Türkiye’de aşırı hissedilen ama, dünyada da karşılığı olan Emperyal-Kapitalist sistemler, aldıkları kararlar çerçevesinde, ilerlemelerini yapıyorlar. Bunları, daha önceki yazılarımda, uzun uzadıya yazmıştım ama kısaca hatırlayalım…Malûm çevreler insanların modern kölelik haline getirdikleri sistemde
65 yaşına kadar çalışmasını, emekli olunca da 1-2 yıl içinde Mevla’larına kavuşmasını istiyor... Kuş gribinden başlayarak, Covit’e kadar, laboratuvarda geliştirilen bütün sistemler bu düşüncenin yardımcıları… İnanın ki, sadece +65’e tesir edebilecek duruma geldiklerinde, esas salgını göreceksiniz… Gelelim Türkiye’deki duruma. Yakın zaman da, asgari ücretin 1.5-2 katı olan en düşük emekli maaşının, neredeyse yarıya düşmesi, küresel düşüncelere katalizör görevi üstlenmektedir… Genel niyet, süslü laflarla kamufle edilmeye çalışılıyor. Bu çalışma, dalga geçme sınırlarını da zorlamaktadır. En son, Recep Efendi’nin “Emekli Yılı” ilan etmesi işin tuzu biberi olmuştur… Karabiber ve kimyon da Çalışma Bakamayanı tarafından sağlanmış, sosyal medyada alay konusu halini almıştır… Emekliler için etkinlikler, avantajlar yanında bilimsel deneylere de katılma konusuyla, alay etmeninde ötesine gidilmiştir. Bu bilimsel deneyler deyince aklıma geldi… Bir ara, domatese, soğuk bölgelerde de yetişsin diye, köpekbalığı geni aşılandığını biliyorum… Acaba, en zor şartlarda yaşayabildikleri için, emeklilerden de çeşitli familyalar oluşturmak için, gen transferleri mi düşünülmektedir? Bilimsel çalışmalara katılmaktan bunlar mı kastediliyor, yoksa AKP’lilerin, İmamların önderliğinde yaptığı toplantılarda tartıştığı Kuantum Fiziği, konularına mı davet edilecekler? Ey emekliler, şu an elinizde büyük bir imkân var. Sandıktan gelen gücünüzü kullanırsanız, çok şeylerinize geri kavuşabilirsiniz. Yoksa önümüzdeki dört yıl, bu günlerinizi ararsınız… İki paket makarna iki gün yeter, sonra alışılagelmiş biçimde tepkiler, ağlamalar, sızlamalar bir şeyi değiştirmez, daha ileri giderseniz, biber gazı ve ters kelepçe de var, emin olabilirsiniz…
Her zamanki gibi içeriye estik gürledik ama sonunda, kuyruğu kıstık. Bir Recep Efendi klasiğine daha hep birlikte şahit olduk. “Efendi” diyorum çünkü, rol modelim bunu tercih ediyor… Bir cumhurbaşkanı, Ana muhalefet Partisi Genel Başkanına “Efendi” gibi, nazik bir ifade kullanıyorsa, bizim de kendisine dememize bir mahsur yoktur diye düşünüyorum… Hakikaten çok güzel bir laf. Anadolu da birilerini yüceltmek için, “Ne efendi adam” demez miyiz? Her neyse, meramımız anlaşılmıştır, biz konumuza dönelim… İsveç’i sessiz sedasız NATO’ya kabul ettik. Peki taleplerimizden hangisi karşılandı? Kaç tane PKK’lı iade edildi? Kaç tane FETÖ’cü geri yollandı? Kur’an-ı Kerim yakma işlemleri son buldu mu? vs vs. Bunlara verilecek tek cevap var, o da “Hiçbiri” Olay, uluslararası şantaja boyun eğmekle neticelenmiştir. Henüz nasıl, ne zaman teslim edileceği belli olmayan F-16’lar önümüze yem olarak atılmış ve de tarafımızca havada kapılmıştır. Bütün Dünya, görmüştür ki, bunların önüne 3-5 kuruş atarsak, istediğimiz her şeyi yaptırabiliriz… Tıpkı, göçmenlerin, Avrupa’ya salınmaması gibi. Devlet olarak bulunduğumuz bu durum, maalesef, fert olarak bulunduğumuz konuma da sirayet etmiştir… Somali Devlet Başkanının pilici Zavallı moto-kuryeyi öldürdükten sonra, karısına verilen 3-5 kuruşla, serbest kalmıştır… Koskoca Türk Devleti fakru zaruret içindeki zavallı kadını, bir üçüncü Dünya ülkesi, Somali baskısına karşı, bilerek yalnız bırakmıştır…
Herhalde prompter yoktu. Recep Efendi, Hatay’da sadece Türkiye değil, Dünya siyaset tarihine geçecek bir konuşma yaptı… Bu konuşmanın neticesi iki durum ortaya çıkıyor…
- Hükümet, Hatay için her türlü imkânını seferber etti ama CHP’li Belediye Başkanı, “İstemeyiz kalsın, biz başımızın çaresine bakarız” mı dedi yoksa,
- Hükümet : “Bunlar, bizden değil, bir şey yollamayın” mı, dedi…
Para yere ya tura ya da yazı olarak düşer. Dik durması da ihtimal dahilindedir ama yüzdesi sıfırdır. Yani yukardaki iki ihtimalden, size göre hangisi doğru?
Finale trajikomik bir durumla gidiyoruz… TBMM’de, mili iradeye yapılan saygısızlığa tepki gösterenler, Milli iradeye saygısızlıkla suçlandı, hem de kim tarafından, kendisine Adalet Bakamayanı denilen zavallı tarafından… Bu arada “Hafize” kızımız, istifa etti (af oldu). Bundan sonra “Gaye” olarak hayatına, muhtemelen yurtdışında devam edecek…
Hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…