Bozkurt Türk motifi olduğu için, Türkçü Ülkü Ocakları’nın amblemidir ve de Adriyarik’ten, Çin’e kadar bütün Türklerin milli sembolüdür. Bozkurt, Türk dostu ve yoldaşıdır. En büyük özelliği, kanı bozukları ısırarak, bas bas bağırtmasıdır… Ben hain miyim değil miyim diye merak edenler, Bozkurt’a bakışlarına göre kendilerini teşhis edebilirler… Bir parça etli kemiğe tamah edenlerin mensubiyetleri de farklıdır. Durumlarına uygun hayvan, kurda benzese de bozkurtla alakası yoktur… Sahibinin karakteri ne olursa olsun, sadakatini muhafaza eden hayvan, ancak bunların sembolü olabilir…
Kapı gibi, hem de otuz bir çeken, Temmuz da devrildi gidiyor. Eğer hayatınızı etkileyecek bir şey olmadıysa, evlenme, cerrahi müdahale vs. gibi durumlar başınıza gelmediyse, Ağustos ayının ilk günleri aklınızda bir şey kalmayacak. Yaşadıklarımız, diğer Temmuzlar gibi, hafızanızın en karanlık dehlizlerindeki yerlerini alacaklar. Hepinize merhabalar olsun…
Hatırlayın. Bir ara TTB(Türk Tabipler Birliği) ve CHP’nin Diyarbakır Milletvekili Sezgin, kimin kulu olduğu belli olmayanı neler demişti… “Türk ordusu kimyasal silah kullanıyor“. Bunun üzerine TTB’ye kayyum atanmıştı. Sezgin, kulluğu belli olmayan için de “buna hiçbir şey olmaz. CHP’den kapalı devre kınama bile gelmez ama Tanju ve Burcu Başkan ile her fırsatta uğraşırlar”, demiştim. Aynen öyle olduğunu yaşadınız… Peki bu ihanet odağı TTB, bu sefer ne yaptı? Milli futbolcumuz, Merih Demiral’a destek olmak için Bozkurt işareti yapan tabipleri kınadı… Nagehan Alçı da boş durmadı. “UEFA haklı” dedi… Suudi Arabistan Ligi’nde oynayan, Demiral için, Arap takımı sözleşmesini iptal etti. Belki Fenerbahçe’ye gelecek… İşte o zaman koyu FB taraftarı olurum… Şimdi Bozkurttan kimlerin rahatsız olup, aynı sepette olduklarını gördünüz mü? Dilde tüy bitti ama gene söyleyeyim. Siyasi bir oluşum olan MHP’nin simgesi Üç Hilal’dir. Bozkurt Türk motifi olduğu için, Türkçü Ülkü Ocakları’nın amblemidir ve de Adriyarik’ten, Çin’e kadar bütün Türklerin milli sembolüdür. Bozkurt, Türk dostu ve yoldaşıdır. En büyük özelliği, kanı bozukları ısırarak, bas bas bağırtmasıdır… Ben hain miyim değil miyim diye merak edenler, Bozkurt’a bakışlarına göre kendilerini teşhis edebilirler… Bir parça etli kemiğe tamah edenlerin mensubiyetleri de farklıdır. Durumlarına uygun hayvan, kurda benzese de bozkurtla alakası yoktur… Sahibinin karakteri ne olursa olsun, sadakatini muhafaza eden hayvan, ancak bunların sembolü olabilir…
Ülkemizin ekonomik rezaletini, sadece mevcut iktidara yüklemeyecek kadar sorumluluk sahibi olduğumuzu hepiniz bilirsiniz. Bu çerçevede, hepsi beleş akıllar vermeyi sürdüreceğim. Yeni, kalıcı ve kesin getiri sağlayacak, vergi tekliflerime, Ca-Ce ye inat devam edeceğim… Bu günkü, önerilerim, cami içi sahtekarlarını ve cebellezine tarikatı taraftarlarını memnun etmeyecek cinsten. Muazzam bir vergi kaynağını daha ifşa ederek gün yüzüne çıkarıyorum. Bu, aklım değerlendirildiği taktirde, garson bahşişine göz dikme ihtiyacı küllen ortadan kalkacaktır. Hoş Türkiye’deki değil, Uganda, Moritanya, Somali dahil birçok ülkede ki bahşişleri bile toplasan, bu diyeceğim kadar yekûn teşkil etmez… Eline fırsat geçirmiş, konuyu sündürdükçe sündüren, köşeciler gibi yapmadan açıklıyorum… Her Cuma, Camilerden toplanan paraların yarısı İslam vergisi adı altında alıkonsun. Hoş bu durumda, Hocalar da geçim sıkıntısı çektiklerini haykırarak, mutsuz gruplar arasına dahil olacaktır ama, bunun için Şerbaş derhal bir fetva yayınlayarak, para ile Kuran okuma yasağının kalktığını açıklamalıdır. Tabi bu yasağın kalkmasının da bir ücreti olacaktır. Bendeki mahdut ama muhataplarımdaki kıt akla dayanarak onu da açıklayayım. Diyanet derhal listeyi yayımlasın… Hatim duası, Cenaze duası, Kırk duası, vs vs tarifeleri okkalı biçimde açıklanmalıdır… Dürüstlüklerinden (!!!) asla şüphe etmediğimiz imamlarımızın, şeytana uyup, ellerin eğriltmemeleri için de vatandaşın paraları, Diyanet veznelerine yatırmaları sağlanmalıdır… Yarısı alıkonan paralar, Devlete irat kabul edildikten sonra, kalanı da, her İmamın banka maaş hesabına aktarılmalıdır… Nasıl ama, tam bir vergi reformu değil mi. Otur oturduğun yerde sana ne diyecektim ama, tehlike büyüktü… Ya Ca – Ce benden önce davransaydı?
Yunanistan’da küçük çocuklara en güzel şekerler verilir. Bir müddet sonra kesilir. Çocuk istediğinde, “Bunlar, Konstatiye’de (İstanbul) yapılıyor. Büyüyünce gidip alırsın” derler. Bir Yunan’ın yetişme motivasyonu bu ve bunun gibi olaylardır… Çeşme’de, ATATÜRK resmi ve Türk Bayrağı altında sahne almak istemeyen Yunan sanatçıyı, bu minval üzre değerlendirmemiz gerekiyor. Buraya kadar bir anormallik yok. Anormallik, onu oraya davet edecek kadar milli benliğinden uzaklaşmış kimselerde… Bu arada olaydan siyasal rant çıkarma gayretine giren, Varak, Yunan Başbakanı Simitis’le tercümansız konuşan, Reyis’i ile gurur duymaya devam edebilir… Başka bir yerden, Alaçatı’dan apar topar gelip, harika bir konuşma yapan Mustafa’nın kızı, Lal Denizli’ye de sonsuz teşekkürler.
Hepiniz Yaradan’a emanet olun, hoşça kalınız…