Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Nostalji denilince

featured

Nostalji denilince ; eskiye duyulan özlem , yeni devirlerden alınamayan lezzetler , tükenen ömrün pişmanlıklarıyla tekrar geriye eskiye gitme arzusu ve hatalardan arınmış olarak , yeniden yaşama isteği , geliyor… Hepsinin özeti , zaman dilimi olarak çocukluğumuz akla geliyor. Peki biz çocukluğumuzu nasıl geçirdik…Milli kültürümüzün gerektirdiği biçimde yaşayabildik mi. Yoksa; şimdimize mesnet olacak yozlaşmaların kurbanı mı olduk… Bir sohbette ” Bizler imalat hatasıyız ” demiştim. Çünkü , istenilen gibi yetişmemiş , Milli Kültür’ e sahip çıkmıştık… Bura da bilinçli Aile’ lerimizin ve genetik altyapımızın da önemli katkılarının olduğu aşikar… Hepinize Merhabalar olsun can dost ve kardeşlerim…
Mahalle kültürü yaşantımızla birlikte çok mutlu bir çocukluk dönemi geçirdik. Büyük bir aile gibiydik. Taşrada ki aşiret oluşumları gibi kan bağımız olmasa da en az onun , bazan daha ileri birlikteliklerimiz , fedakarlıklarımız ve ilişkilerimiz vardı… İhsan Amca’ nın Babamdan farkı yoktu. Nahide Teyze , en az Annem kadar üzerimize titrer , terlememize bile müdahil olurdu. Sabiha Teyze , Hamise Hanım , Akif Amca farklı mıydı , hayır hiçbiri değillerdi. Mahalle aralarında oynadığımız misket oyunlarının yazılı olmayan fakat herkesin bildiği kuralları vardı… Apu , çerçöp benden dendiğinde , ne anlama geldiği hepimizce bilinirdi… Çukur oyunu ve ona benzer beş çukurla oynanan Kaptan oyunu saatlerimizi alırdı… Uzun uğraşmalarla gece sokağa çıkmaların en önemli oyunu saklambaçtı Hüseyin’ i sobelemek için çok hızlı koşmanız gerekirdi. Yoksa geriden gelir Sizi geçerdi. Bu da tekrar ebelik demekti… Çakal Arif , İlyas , Volkan , Nezih , Kemal şimdi kim bilir neredeler. Nerede oldukları bir yana , acaba bizleri hatırlıyorlar mı… Çocuk yaşta Hak’ kın rahmetine kavuşan Sıtkı , Pejo bisikletiyle hepimizi çatlatan Rıfat , onları unutmak mümkün mü… Ya Namık Abi , bizim için en önemli kişilerden biriydi… Adı sonra Libya olan Ahmetler Caddesinde ufak bir dükkanda 10-15 eski bisikletini tamir ederek sürekli çalışır halde tutmaya uğraşan Namık Abi’ miz… Harçlıklarımızın yok oluş sebebi… Para canavarı ve oburu bisikletler sürekli rüyalarımızı süslerdi… Yeni açılan Konak Sineması , işlerini biraz etkilese de gene listemizin başındaydı Namık Abi’ miz… Kültürel değişiminin başlangıcı olan Piknik ‘ çi neredeyse her şeyin önüne geçer olmuştu… Karşı köşedeki , Yugoslav göçmeni , muhacir pastacının , kağıtlı keki ve şimdi rakı için kullanılan bardaklarda ki limonatası , yerini yavaş yavaş karışık tost ve Cola’ ya bırakmak üzereydi…Annelerimizin mis gibi kurabiyeleri de neredeyse ikinci plana atılmıştı… muazzam bir reklam kampanyasıyla , ekmeğe sürülen margarin bizlere sağlık olarak sunuldu… Okula bile giderken, fırından alınan sıcak ekmeği yarıp bu yağı kullanarak çok güçlü olacağımıza inanırdık… Bütün reklamlar böyle gösteriyordu. Devlet ise aynı Devletti. Vatandaşa sahip çıkmak yerine , sermayeden yana tavır almıştı… Şimdiler de aradığımız tam buğday ekmekleri yerini , pasta gibi bembeyaz unlu francalara bırakmıştı. Sağlıklı ekmeği tercih etmek neredeyse ayıplanır bir hal almıştı… Sonara 64 diye bir Meksika buğdayı getirilmişti. Bizim yerli buğdaya göre iki misli verimli olduğu söyleniyordu. Her yerde neredeyse bayram yapılıyordu. Şimdilerde aradığımız , Diyez buğdayını az daha idam edecektik… Olaylardan , ineklerimiz de nasibini aldı. Az yeme ihtiyaç duyan , Anadolu şartlarına uyum sağlamış , kıraçta da gelişebilen yerli ırkın yerini ithal Horştaynlar aldı. Her gün yüzlerce kilo nitelikli yeme ihtiyaç duyduklarından , hayvancılığımız bu duruma geldi. Çiftçi yem parasına yetişemez oldu. Saman ithalatı da çözüm olmadı… Et , süt fiyatlarıyla yan ürünleri nin yanına yaklaşılamaz durumlar oluştu. Eskiden fakirlerin ” Gerekirse peynir ekmek yer , karnımı doyururum ” lafı , zenginlik alameti oldu… Konu dağıldı gitti. Biz gene kültür erozyonuna dönelim. Çocukluğumuzda ki , yerli adetlerimiz yavaş yavaş yok olarak yerini farklı kültürlere bıraktığını söylüyorduk… Bunun en can alıcı kısmına gelmek istiyorum. Küçükken dinlediğimiz , masallar menkıbeler yerini , batı kültürünün elemanlarına terk etti. Başta Dede Korkut’ o ar olmak üzere anlatılan Orta Asya Masalları , eğitim sistemimizin de yardımıyla bıçak gibi kesildi… Lafonten’ den , Anderson’ dan , Ezop’ tan masallar ezberimize girdi… Cazip çizgi romanlar sayesinde , Dünya’ nın en büyük ve acımasız katliamına karşı , Conilerin safında olduk… Her öldürülen kızılderiliye sevindik…Tommiks’ in kahramanları , artık Aile’ den biriydi. Albay Brawn komutasında ki Nevada Rangers’ leri idolümüz olmuşlardı… Yüzbaşı Tommiks’ ebedi kahramanımızdı…Albay’ ın kızı olan Suzi ile aşkları dillere destandı… Leyla-Mecnun , Ferhat ile Şirin , Kerem ile Aslı artık yoktu. Hafızalarımızdan silinmişti… Konyakçı , Doktor Sallaso bize dostlukların milli olmayan yeni çizgilerini ezberletiyordu. Küheylan nedir diye anlamaya çalışırken , Napolyon bütün atların yerini almıştı bile. Sadece O’ mu… Teksas’ lı avcıların Lider’ i Çelik Bilek yeni milli kahramanımız olmuştu bile… Küçük Rodi , Profesör Okiliptis can yoldaşlarıydı… Amerika’nın bağımsızlığı için , İngilizlere karşı savaşırlardı. İşin Lider’ i Avukat Coloney’ e sık sık kuryelik yaparlardı… Ya gazeteci Tenten. Belki de bizi basın sektörüne yönlendiren O olmuştur… Arkadaşı ve can yoldaşı Kaptan , köpeği Fındık , Prof. Turnusol , ikiz ve biraz salak polislerimiz… Red Kit , Zagor , Tex , Kinova , Pekos-Bill saymakla bitmez… Daha ileri yaşlarda , Örümcek Adam , King Kong derken resimli romanlar , ergen yaşta , Killing… Sev ve öldür sloganıyla , yüzünü gören kızın öldüğü , teşhirin ön plana çıktığı bir resimli romandı…
Bütün bunları ezbere bilen neslimizin , hemen hemen hiçbiri Korkut Ata’ mızı bilmez. Uşun Koca kimdir… Kür-Şad , Urungu , Ay kız , Dokuz Oğuz , Köktürk , Eğrek , Kazan Han’ ı , Motum , Bilge Tonyukuk , Oğuz Ata , Ayaz Ata , Tanrı Ülgen vs. nedir diye sorsan en bilgilisi , yabancı değil ama çıkaramadım der… Şimdi anladınız mı , Ben ve benim gibilerin niye imalat hatası olduğunu…
Bugün yeni bir yılın ilk günü. Yazıma , ” Bir yıl aradan sonra gene beraberiz ” diye klasik yaklaşımlarla başlamadım. Dikkat ederseniz , doğal olarak oluşan mutluluklara mani olmasın diye de , üç yazıdır , siyasete bulaşmıyorum… Bu biryerde , ” Siyaset olmasa bir satır yazamazsın ” diyenlere de cevap olsun. Hepiniz Allah’ a emanetsiniz.Nardugan Bayram’ ınızı bir kere daha kutluyorum. Hoşça kalınız…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!