ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın “Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir” sözleri üzerine Av. Mehmet Bacaksız, Osmanlı Millet Sistemi’nin zararlarını ve bir büyükelçinin haddini aşmasını ele alıyor. Bacaksız’a göre, Osmanlı Millet Sistemi dini ve etnik ayrımlara dayalıydı ve gayrimüslimlere verilen imtiyazlar devletin yıkılma nedenlerinden biri oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin çok hukuklu sisteme karşı çıktığını belirten Bacaksız, gelişmiş devletlerde tek hukuk sistemi olduğunu vurgulayarak, Barrack’ın sözlerini Türkiye’nin iç işlerine karışmak olarak değerlendiriyor.
ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack, 29 Haziran günü İzmir Kemeraltı Çarşısı’nı ziyareti sırasında gazetecilere verdiği mülakatta “Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir.” demiş. Önce, Osmanlı Millet Sistemi’ni açıklayıp sonra da ABD Büyükelçisi’nin bu sözü söylemeye hak ve yetkisi olup olmadığını irdeleyeceğim.
Osmanlı Devleti’nde yaşayan insanlar dini inançlarına ve etnik kökenlerine göre sınıflandırılmış, buna Osmanlı Millet Sistemi denilmiştir. Müslümanlar, etnik köken ayrımı gözetilmeksizin tek millet sayılmış, ancak gayrımüslümler dini inancına ve etnik kökenine göre sınıflandırılmıştır. Rum Milleti, Ermeni Milleti, Yahudi Milleti bu sınıflandırmanın en önemlileridir.
Osmanlı Millet Sistemi, Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde kiliselerin devlet kontrolünde örgütlenmesi ile başlamış, 19. Yüzyılda zirveye ulaşmıştır. Gayrimüslimler, Tanzimat ve Islahat fermanları ile oldukça önemli kazanımlar elde etmişlerdir. 1876 Anayasası’nda yukarıda belirtilen milliyet ayrımı kabul edilmiştir. Gayrimüslim olan milletler hukuki olarak da pek çok imtiyazlar elde ettiler. Kendi dillerinde kendi eğitim kurumlarını açabiliyorlardı. Kendi hukuklarını uygulayabiliyorlardı. Müslümanların müdahil olmadığı hukuki problemler gayrimüslim milletlerin hukuklarına göre çözümleniyordu. Ancak, Müslümanların içinde olduğu hukuki problemlerin çözümünde şeri hukuk uygulanıyordu. Bir başka deyişle 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde birden fazla hukuk sistemi uygulanıyordu. Buna çok hukuklu sistem deniyordu.
Osmanlı Millet Sistemi, Osmanlı Devleti’nin hayrına olmamıştır. Gayrımüslümler, elde ettikleri imtiyazlar sayesinde güçlenmişlerdir. Osmanlı Millet Sistemi, Gayrımüslümler arasında milliyetçilik akımının güçlenmesine katkı sağlamıştır. Rusya, İngiltere, Fransa vb. devletler gayrimüslimleri kışkırtmışlardır. Sonunda Gayrımüslüm tebaa Devlet’e isyan eder hale gelmiştir. Sonuç olarak, Osmanlı Millet Sistemi, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasına yol açan önemli sebeplerden birisi olmuştur.
Lozan müzakereleri devam ederken Yunan Heyeti’nin başkanı Venizelos, yeni kurulacak Türkiye Cumhuriyeti’nde çok hukuklu sistemin kabul edilmesini istemiştir. Türk Heyeti, buna kesin olarak karşı çıkmış, en ufak taviz vermemiştir. Çünkü, Cumhuriyet’i kuran kadro çok hukuklu sistemin zararlarını yaşamış, görmüştü. Bir nifak sebebi olacak çok hukuklu sistem asla kabul edilemezdi.
Çok hukuklu sistemin bir an kabul edildiğini varsayalım. Bu, üniter-milli devletimizin çok kısa süre içinde çözülüp dağılmasına yol açacak çok zararlı bir virüs olacaktır. Akıllı, vatansever hiçbir kimse bunu kabul edemez.
ABD’de amiyane tabirle 72,5 millet yaşamaktadır. Ancak, çok hukuklu sistem yoktur. Tek bir hukuk sistemi vardır. Gene, gelişmiş devletlerin tamamında tek hukuk sistemi uygulanmaktadır. Belki, geri kalmış birkaç Afrika Devletinde çok hukuklu sistem uygulanıyor olabilir. Bizim referans alacağımız devletler elbette geri kalmış Afrika Devletleri değil, gelişmiş demokratik devletler olacaktır.
Bir büyükelçi, görevli olarak gittiği ülkede kendi devletinin hak ve menfaatlerini korumak, bunun için diplomatik ilişkileri yürütmek, kendi devletini temsil etmekle görevli ve yetkilidir. Bir büyükelçi, asla görevli gittiği devletin iç işlerine karışamaz. Ancak, ABD Büyükelçisi Tom Barrack, “Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir.” demekle haddini çok aşmıştır. Açık ve net olarak iç işlerimize karışmıştır. Türkiye’nin hangi sistemle yönetileceğine ABD Büyükelçisi değil, Yüce Türk Milleti karar vereektir. Devletimizi yönetenler, ABD Büyükelçisine haddini aştığını hatırlatmalıdır. MAKAMI, GÖREVİ NE OLURSA LSUN HERKES HADDİNİ BİLMELİDİR.