Lütfullah Kaleli’nin yazısı, sahtecilik kavramını ve devlet için yarattığı tehditleri ele almaktadır. Özellikle sahte diploma skandallarına odaklanarak, bu tür eylemlerin sadece dolandırıcılık değil, aynı zamanda devlet güvenliğini sarsıcı bir nitelik taşıdığı vurgulanmaktadır. Yazar, sahtekarların ve müşterilerinin detaylı bir şekilde araştırılması gerektiğini, hatta yabancı istihbarat teşkilatlarıyla bağlantılarının olabileceği ihtimalini öne sürmektedir. Ayrıca, yolsuzluk ve sahtecilikle mücadele için yeni yasaların çıkarılması ve siyasi iktidarın bu tür oluşumların ortaya çıkmasına neden olan ortamı incelemesi gerektiği belirtilmektedir. Metin, iç ve dış düşman tehditlerine karşı ulusal uyanıklığın önemine de dikkat çekmektedir.
Herhangi bir şeyin, benzetilerek aslı gibi gösterilip aldatmaya yönelinmesine, sahtecilik denmekte. Sahteciliğin çerçevesini çizmek oldukça zordur. Aslı olan her şeyin sahtesi yapılabilir, elde edilebilir. Gelişen teknoloji ile sahteciliğin yöntemleri de gelişmekte.
Bir devletin gücü kendisini aldatmaya yönelik, her türden eylemi oluşum esnasında yok etmek, sahtekarlara ibreti alem için caydırıcı cezalar vermekten geçer. Devletimizin temellerine dinamit koymakla meşgul olan sahtekârlar, oldukça ilgi gören piyasa oluşturmuşlar. Birkaç gün önce, sahte diploma olayları patlak verdi.
Ömer çelik; sahte diploma çetesinin devletten, jiletle kazınacağını söyledi. Haber bültenlerinde dinleme fırsatı buldum.[1] Devlet sahteciliğin farkına bir yıl önce varmış, işin peşine düşmüş. Siyasal iktidara düşen; iş bu sahtekarları, kamuoyu önünde afişe etmek, hangi partiye sızmış olurlarsa olsunlar, gerekeni yapmalarıdır.
Ben işe bir başka boyuttan bakmaya çalışacağım. Düşüncelerimi yazıya dökeceğim. Devlet içinde, büyük tahribatlara neden olan sahtekârlar ve müşterileri geniş kapsamlı soruşturmaya tabi tutulmalı; yabancı istihbarat teşkilatlarıyla ilintileri genişletilerek araştırılmalıdır. Çünkü böylesine tehlikeli bir işe üç beş çulsuz sahtekarın, kalkışması düşünülemez!
Özellikle, sahte diplomalara ilgi gösterenlere ayrı bir başlık açılmalı, bu omurgasız suçluların yabancı istihbarat teşkilatlarının radarına girdiği gerçeği göz ardı edilmese çok yararlı olabilir. İşbu sahtekârlar ve müşterilerinin zafiyete neden olup olmadıkları teyit edilmeli; sahte diploma müşterilerinin etkisi altına girenlerin çetelesi tutulmalıdır.
Tıpkı yolsuzluk çetelerinde olduğu gibi genişletilerek yol alındığını görmek beni fazlası ile mutlu edecektir. Siyasal iktidar; kendi döneminde sahtekarların neşvü nema bulmalarına neden olan ortamı da incelemeli; sahtekarların yeniden hortlamalarının önüne geçmelidir. Konuyla ilgili yeni yasalar hazırlamalıdır.
Her türden yolsuzluğun ve sahteciliğin içine girmemiş, yabancı istihbarat teşkilatlarının olmaması tabiat yasalarına aykırıdır. Bakın İstanbul belediyesindeki yolsuzluğun yurt dışı ayağını ve gönderilerini yine haber bültenlerinde izledik.
Sahtekarların müşterilerini hangi kurumlara yönlendirdiği de ayrıca araştırılsa yeridir. Sahtecilerin mütemmim cüzleri bir taşla iki kuş vurmanın peşine düştüler ve devletin hassas kurumlarında görev yapan kişileri linç etme girişimleri bana anlamlı göründü.
***
MİT Akademisinin hazırladığı rapor (araştırma yazısı) dikkatimi çekti, hafızamda geçmişte yayınladığım yazılar canlandı. İçimden dedim ki, aklın yolu birmiş. Hava savunma ve hava güçlerine dikkat çekiliyordu; ben ise, yıllar önce aynı konuya dikkat çekmeye çalışmış, defalarca yazı yazmıştım.
Her daim tehdit kapımızdadır, Düşman hem içimizde hem de dışımızdadır. Her yurttaş pek durmak zorundadır. Devletimizi elimizden almak için her yola baş vuranların başını kırmalıdır. Tabii yasalar içinde kalmak koşuluyla! Devlet yönetimindekileri hedef tahtasına koymak yalnızca düşmana askerlik etmek anlamına gelir.
Görklü Çalap’ımızın görkemli selamları düşmana askerlik etmeyenlerin üzerine olsun vesselam.
[1] TV24, 06/8/ 2025 Tarihli haber bültenleri
