Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

Vatan ve Milliyetçiliğin Tarihsel İlişkisi – 4

featured

“Vatan Millet Sakarya” bugünkü genç kuşakların gündeminde olmayan bir deyim. Bu üç kelimenin nasıl olup da deyim haline geldiğini bile sanırım birçok genç anlamamıştır. Vatanseverlik ve milliyetçiliğin Türkiye’nin gündemine müessir olduğu zaman, kimi mahfillerde bu hasletlerin düşmanlığı da depreşiyordu. Özellikle Türk solu ve kozmopolitanizm denilebilecek akımların etkilediği gençlik kesimlerinde vatanseverlik ve milliyetçiliğe yönelik düşmanlık “vatan millet Sakarya” söylemiyle ortaya konurdu.

Türkiye Dörtlü Sarmal İçinde Afaki Yaşıyor

Devlet krizi, sığınmacılar krizi, siyasetteki çözümsüzlük ve gerginlik ile ekonomik krizin derinleşmesine paralel olarak bir medeniyet ve kültür yozlaşması da yaşamaktayız. Şehirlere çöken kötü mahalli yönetimler yüzünden bu dörtlü sarmaldan ülkeyi çekip çıkaracak potansiyeller de yani gençlik de ümitsiz bırakılmaktadır.

 

Yaşanan Çevre

Her medeniyet bir şehirde doğar gelişir.

“Kör bir şoförün sürdüğü otobüste bulunmak mı, bediî (estetik) şuurdan mahrum bir belediye reisinin yönettiği şehirde yaşamak mı daha tehlikelidir derseniz; ikincisi daha tehlikelidir derim.” sözünü sarf eden şairin yaşadığı eski İstanbul, bu kadar betonlarla doldurulmamıştı daha.

Şehir tarihi dokusu, hemşehrilik bilinci, merkez ve kenar ilişkisi ile şehirdir. Bu bakımdan her şehrin bir büyüme alanı, akciğerleri, sınırları vardır. Bugünkü megakent anlayışı maalesef yapılaşması durması gereken bir kentsoyluluğu muhafaza anlayışına dayanmıyor. Şehirler büyümüyor, irileşiyor hantallaşıyor, soysuzlaşıyor. Başka bir kimliğe evrilmeden kimliğinden uzaklaşıyor.

Yirmi yıl önce Washington’un nüfusu 400 bin idi, bugün de aynı. Çivi çakılması yasak. ABD devlet başkanının gücü yadsınamaz fakat kendi güvenliği için bile Beyaz Saray’ın bahçesine nöbetçi kulübesi dikebilir mi? Bu dünya başkentinde iki kat müsaadesinin üç kata çıkarıldığı görülmüş müdür? O halde Ankara niçin İstanbul’la yarıştırılmakta ve ona benzer çarpık sanayileşme ve çarpık kentleşme peşinde koşmaktadır?

Gezi Parkı olayları sırasında olduğu gibi bir bilinç yanılsaması oldu. Şehri, doğayı parkı önemseyen yaklaşım terörize edildi. Böylece tarihin, ‘Çevre ve Şehir’ konusunda bin yıllık terkibin ortak paylaşımında bize yeni vazifeler yüklediği anlaşıldı.

Bugün öyle ki vatan kavramının iki çevresi kırsal kesim ve şehir hayatı öyle büyük bir yozlaşma yaşıyor ve öyle bir saldırı altında ki şehir için bir direnç noktası kursanız kırsal kesimde bir istila söz konusu oluyor. Meralarımız, tarım alanlarımız, su havzalarımız işgal ediliyor. Dolayısıyla merkezi hükümet ile mahalli idareler üzerinde bütüncül bir direnç milli mukavemet yaratmak gerekiyor.

 

Vatan Telakkileri ve Dayandığı Temeller

“Vatan Millet Sakarya” bugünkü genç kuşakların gündeminde olmayan bir deyim. Bu üç kelimenin nasıl olup da deyim haline geldiğini bile sanırım birçok genç anlamamıştır. Vatanseverlik ve milliyetçiliğin Türkiye’nin gündemine müessir olduğu zaman, kimi mahfillerde bu hasletlerin düşmanlığı da depreşiyordu. Özellikle Türk solu ve kozmopolitanizm denilebilecek akımların etkilediği gençlik kesimlerinde vatanseverlik ve milliyetçiliğe yönelik düşmanlık “vatan millet Sakarya” söylemiyle ortaya konurdu.

Vatan ve hürriyet konusunda son Osmanlı aydınlarını ateşleyen fikirler bu kelimeler daha önce kullanılmasına rağmen ilk defa Namık Kemal ile derinlikli kavramsal inşaya kavuşmuştu.

Namık Kemal özgürlük ile vatanı adeta birbirine kenetlemişti. Biri yoksa diğeri yoktu. Ziya Gökalp’i de, Mehmet Akif’i de Atatürk’ü de fikren geliştiren ondaki bu terkipti.

 

“Vatan’ın bağrına düşman dayamış hançerini

Yoğ imiş kurtaracak baht-ı kara maderini”

 

Nidası o yüzden Atatürk’ün şu yanıtı ile Cumhuriyeti ve milli mücadeleyi o köklere bağlıyordu:

 

“Vatanın bağrına düşman dayasın hanerini

Bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini”

Namık Kemal’de yeni fikir yeşerten ve kavramsal inşa kuran vatan kavramının önceki kullanımlarına baktığımız zaman Nabi ile karşılaşıyoruz:

 

“Sineyi mahzen-i şavk eyledi Sevda-yı vatan

Çeşm-i bigâne-i hab etdi temaşa-yı vatan

Kalmadı kargeh-i dilde meta’-ı arâm

Oldu garetzede-i pençe-i yağmayı vatan

 

Dar-ı gurbettde garib andığı demde vatanı

Dil ciğer canları canlar teni ten pireheni”

 

Nabi’nin Hicaz Seyahatnamesi’nde yer alan şirinde olduğu memleket yani doğduğu veya yetiştiği köy ya da şehir manasına gelen vatan kavramı Namık Kemal’de bir milletin vatanı patriot anlamına erişti. Artık vatan, sadece sıla özlemini ifade eden bir kavram değil bütün bir milletin bağımsızlığının remzi, milletin yaşadığı coğrafya ve o coğrafyaya yüklediği deruni anlamdı. Kültür, medeniyet ve milliyet unsurlarının mütemmimi bu kavram artık üzerinde yaşanılan toprağa atfedilen ruhtu.

 

“Aç vatan! Göğsünü ilahına aç!

Şühedanı çıkar da ortaya saç!..”

 

Namık Kemal’in Vatan Türküsü’nde ise vatan anadır:

 

“Cümlemizin validemizdir vatan

Herkesi lütfuyla odur besleyen

Bastı adu göğsüne biz sağ iken

Arş yiğitler vatan imdadına”

 

Devam Edecek

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!