Evet, artık böyle bitmeli: Tanrı Türk’ü korusun. Bayrağımız rüzgârsız kalmasın. Ulu Atatürk’ün değdi gibi Türk’ün rüzgâr tabiatı değişmesin.
HASTA YÜZYIL YORGUN KERVAN[1]
ŞAFAK VAKTİ ÇALAN ÇANLAR
YERYÜZÜ BİR KERVANSARAY
SERGÜZEŞT SERSERİ ÇAĞLAR
SUYA DÜŞEN KİMSESİZ AY
SESİN KALBİMDE ÇINLAR
ÂSUMÂNI SARAR BİR YAY
SESİN İNSAN SESİ MİDİR
SOYUNSUN KILIÇLAR KINDAN
NEFESİN İBRAHİM MİDİR
ARDIMIZDAN GELEN RÜZGÂR
SÜRÜKLER BİZİ ÇÖLLERE
ÇEKİLECEK ÇİLELER VAR
ÇÖLEDİR YOLUMUZ ÇÖLE
ARAYIŞLA BULUNUR YÂR
DAMLALAR BİRİKSİN GÖLE
KUM TÂNESİ GİBİ YANAR
GÖĞSÜMDEN SÜZÜLEN KERVAN
BİR İZ ARAR, BİR İZ ANAR
HASTA YÜZYIL YORGUN KERVAN
VAHALARLA TAŞSA DA ÇÖL
HASTA YÜZYIL YORGUN KERVAN
SUSUZLUK SENFONİSİ
Belki benden, belki gökten bir ses var
Baktım yere, baktım göğe zor seçim
Ey Şehsuvar, toprağını kim suvar
Susuzum, susuzum; kurudu içim
Belki benden, belki gökten bir ses var
Gün gelir biter su, bilen biliyor
Şu derin kuyudan kim su çekecek
Titreyen ışığı imdat diliyor
Sarı lamba ha söndü, ha sönecek
Gün gelir biter su, bilen biliyor
Semâ mı delinen, yoksa ruhum mu
Hangi ilmek sökük gök kiliminde
Bozuk olan kök mü, dal mı, tohum mu
Çok toprak taşındı aşk ikliminde
Semâ mı delinen, yoksa ruhum mu
Yağmur gibi yağan nedir enseme
Yüzümü yaysam da derim taşlara
Bu şehir benimle döner serseme
Karışıp gözümden akan yaşlara
Yağmur gibi yağan nedir enseme
Yollara uzanan gövdem hangisi
Mezarlar atılmış şehrin içine
İçlerinden en cüretkâr birisi
Soruyor İran’a, Çin’e, Maçine
Yollara uzanan gövdem hangisi
Afrasyab fırlayıp bomboş mezardan
Atar etrafına garip bir nazar
Rüzgâr Akdeniz’e düşer Hazar’dan
Elinde su kalemi bir cönk yazar
Afrasyab fırlayıp bomboş mezardan
Bulutlar… bulutlar kefeni midir
Tarihten süzülen kahramanların
Ki hangi kilimin desenleridir
Hangi şehrin, dağın, sahraların
Bulutlar… bulutlar kefeni midir
Kıtaları birleştiren kristal
Yağmur damlasının içinden bakar
Ey meskenet! Bir damlacık bir risk al
Bak gör koru o vakt nasıl yakar
Kıtaları birleştiren kristal!
Bu yağmur duası eski çağlardan
Kurt neslinin yüreğine yol verdi
Aşarak geldiler demir dağlardan
Su serptiler kentler dönüşüverdi
Bu yağmur duası eski çağlardan
Yırtarak göklerin kefenlerini
Bereketi oylum oylum yağdırsak
Buluştursak o dua ellerini
Asumanın memesini sağdırsak
Yırtarak göklerin kefenlerini
Belki benden, belki gökten bir ses var
Baktım yere, baktım göğe; zor seçim
Ey Şehsuvar! Toprağını kim suvar
Susuzum, susuzum kurudu içim
Belki benden, belki gökten bir ses var”
Son şiirim yine Turan’a dönüş. Turan’a nasıl döneriz? Elbette rüzgâr yeleleri ile uçan Turan atları ile…
“Rüzgâr yeleleriyle uçar turan atları
Taşır sevdalarını gümüşten kanatları
İnsan insanda doğar, gönül saraylar yapar
Toprağa suyu salar, sevgidir sanatları
Hep dillerde türkümüz, Turan olsun ülkümüz
Vatan millet sağ olsun, Tanrım Türk’ü korusun”
Evet, artık böyle bitmeli: Tanrı Türk’ü korusun.
Bayrağımız rüzgârsız kalmasın.
Ulu Atatürk’ün değdi gibi Türk’ün rüzgâr tabiatı değişmesin.
SON
[1] Suyun Bittiğini
Kavrayan İnsanoğlunun