Büyük Türk Milleti hiçbir zaman “Keşke Yunan galip gelseydi!” diyenlerin ve bunu diyenlerin yanında duranların safında yer almayacaktır. Ne yapılırsa yapılsın bu millet Başkomutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında ve onun yeniden nurlandırdığı Türklük nurunun içerisinde yer alacaktır. Oğuz Han’dan itibaren bütün Türk büyükleri nasıl ki gecen yüzlerce ve hatta binlerce yıla rağmen hatırlanıyorsa Atatürk de aynı onlar gibi unutulmazlar arasına girmiştir. Siz ona garazı ve hatta düşmanlığı olanlar ise unutulup gideceksiniz. Bilesiniz ki Yezit gibi bile hatırlanmayacaksınız.
Anlatalım:
Maalesef ki, uzun bir zamandır Türk milliyetçiliğini ayaklar altına alanlar tarafından; Türk milliyetçiliğini gölgelemek için ümmetçilik, Cumhuriyet’i gölgelemek için Osmanlıcılık ve Atatürk’ü gölgelemek için Abdülhamitçilik ikame edilmeye çalışılmaktadır.
Yalnızca bu mu?
Ne yazık ki hayır.
23 Nisan’ı gölgede bırakmak için, aynı tarihlere rastlayan Kut Zaferi,
19 Mayıs’ı gölgede bırakmak için 29 Mayıs İstanbul’un Fethi,
Ve 30 Ağustos’u gölgede bırakmak için ise 26 Ağustos Malazgirt Zaferi özellikle ön plana çıkartılmak isteniyor!
İşte bütün mesele bu.
İyi güzel de eğer Dandanakan olmasaydı Selçuklu devlet olabilir miydi, Selçuklu devlet olamasaydı Malazgirt olur muydu? Malazgirt olmasaydı ne Miryakefalaon ne de 30 Ağustos Zaferi olur muydu?
Tabi ki olmazdı.
İşte gerçek bu.
Peki, ama bir gerçek daha var.
Eğer 30 Ağustos olmasaydı, bugün Malazgirt kutlanıyor olabilir miydi?
Onun için; ne Türk büyüklerinden birini, ne de Türk zaferlerinden birini gözlemek ve bir diğerini ezlemek tam bir tarih şuursuzluğudur. Şuursuzluktan da öte müflis bakkalın “sinekten nasıl yağ çıkarırım” gibi sakat bir menfaat anlayışının sonucudur.
Bakın uzun zamandır Abdülhamit’i parlatmaya çalışıyorlar, Kut Zaferi’ni parlatmaya çalıştılar, son yıllarda da İYİ Parti sayesinde Malazgirt’i ve Ahlat’ı keşfettiler. Bu bağlamada saraylara ve köşklere bir türlü doyamayanlar şimdi de Ahlat’ta da kendileri için bir saray yaptırdılar. Emin olun bir getirisi olacağını fark etseler İzzettin Kılıçaslan’ın (II. Kılıçaslan) Miryakefalon’unu da kullanırlar.
Oysa hepsi bizimdir ve hepsi bizdendir. Hepsi aynı mayadandır ve hepsi de Büyük Türk Milleti’nin büyük komutanları, büyük yöneticileri ve büyük zaferleridir. Dolayısı ile biri diğerinin ikamesi veya alternatifi değildir.
Bir de, çatlasalar da patlasalar da bir ATATÜRK gerçeği vardır. Aynı Alparslan gibi, Kılıçaslan gibi, Fatih, Yavuz ve Kanuni gibi… O gerçeği ne yapsanız yok edemezsiniz!
Nasıl ki, Malazgirt Alparslan’ sız, Miryakefalon Kılıçaslan’ sız, İstanbul Fatih’ siz ve Mohaç da Kanuni’ siz anılamazsa; Sakarya, Dumlupınar ve Büyük Taarruz da Atatürk olmadan anılamaz. Diyanet İşleri Başkanımız çatlasa da patlasa da ve hatta hutbelerde yasaklasa da 30 Ağustos Atatürksüz olmaz.
Eğer dayatarak bunu böyle yaparsanız; bu bilime, gerçeğe, adalete, ahlaka ve dahi tarihe de aykırı bir durum olur. Eğer bu aykırılıkta ısrar ederseniz de bir gün geleceğiniz yer müflis bakkalın geldiği nokta olur.
Neden mi?
Evet, bu milletin yarısı size oy veriyor.
Evet, bütün yetkilerini ahmakça size devretti!
Evet ama, bu milletin size oy verenleri de dâhil olmak üzere zihni bulandırılmamış çok büyük bir bölümü Atatürk’ü de seviyor, en az sizin kadar sayıyor, saygı duyuyor ve en az size duyduğu kadar hürmet, şükran ve minnet duyuyor.
Eğer bu milleti, Atatürk ile kendiniz arasında bir seçime zorlarsanız, kalıbımı basarım ki Türk milleti Mustafa Kemal diyecektir.
Eğer Kurtuluş Savaşı sonunda İstanbul, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları tarafından yeniden vatan yapılmasaydı, bugün İstanbul’un fethini kutluyor olabilir miydiniz?
İşte onun için, yıllardır yaptığınız bu yanlıştan vazgeçin, Atatürk’le, Cumhuriyetle ve onun herkesi kapsayan temel değerleri ile barışın. Yoksa müflis bakkal olmanız kaçınılmazdır!
Ey Türk Milleti uyanık ol ve sakın unutma!
Tarihi değerlerimizi birbiriyle çarpıştırmaya çalışanların, birini diğerine göre üstün göstermeye çalışanların, birini gözlemeye ve diğerini ezlemeye çalışanların bilin ki, her kim olursa olsun Türk milletine karşı muhabbeti değil, garazı vardır.
Çünkü, Türk çocuğunu tarihi değerlerinden birine düşman, diğerini de sevdiğine pişman etmenin bu millete hiçbir faydası yoktur.
Sonuç mu?
Sonuç şu:
Büyük Türk Milleti hiçbir zaman “Keşke Yunan galip gelseydi!” diyenlerin ve bunu diyenlerin yanında duranların safında yer almayacaktır. Ne yapılırsa yapılsın bu millet Başkomutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında ve onun yeniden nurlandırdığı Türklük nurunun içerisinde yer alacaktır.
Oğuz Han’dan itibaren bütün Türk büyükleri nasıl ki gecen yüzlerce ve hatta binlerce yıla rağmen hatırlanıyorsa Atatürk de aynı onlar gibi unutulmazlar arasına girmiştir. Siz ona garazı ve hatta düşmanlığı olanlar ise unutulup gideceksiniz. Bilesiniz ki Yezit gibi bile hatırlanmayacaksınız.
Malazgirt’te Anadolu’nun yolu,
Miryakefalon’da hidayetin seli,
Kosova’da ayyıldızlı bir kan gölü!
Çanakkale’de bora, volkan, dolu…
Inönü’de Türk’ün istiklal kokan gülü,
Sakarya’da vatanı için divane, deli!
Dumlupınar’da zaferlerin kutlu dili,
Mehmetçiğim ben, Habib’e sevgili,
Benden bahseder bütün tarihler…
Savaşta ifrit, barışta bir seher yeli,
Burçlara sancaklar diken yeniçeri!
Şanlı zaferlerin, namlı askeriyim ben…
Mensubu olmaktan büyük bir onur duyduğum, Şanlı TÜRK Ordusu’na Sonsuz Selam ve Şükranlarımla, 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi Zaferimiz ve 1922 Başkumandanlık Meydan Muharebesi Zaferimiz kutlu olsun.
Selamla, sevgiyle ve Türklük şuuruyla kalın.