15-20 yıl önce ülkemizde, “okulsuz eğitim” olacağı söylense kimse inanmazdı.
Salgınla birlikte öğrencilerimiz, okulsuz ve plansız bir eğitim programıyla karşı karşıya kaldılar.
Birçok ülkede tartışılan, bazı ülkelerde de uygulanan, “okulsuz eğitim” diye bir sistem var. Ki, ülkemizde pek bilinmeyen bu sistem salgın tedbirleri neticesinde, internet sayesinde “uzaktan” adı altında, “okulsuz eğitim” olarak yaşamımıza girdi. Biz de sistemin açılımı ile bir kıyaslama yapalım.
Konu okulsuz eğitim olunca İvan Illich’in “okulsuz toplum” anlayışını gündeme getirmekte yarar var.
İlliach göre; okullu toplum, devlet eliyle kurumsallaştırılmış olan bir ölçme- değerlendirme-diploma sistemine, piyasa ekonomisi ve tüketim dinamiklerine dayanmakta, bu nedenle de hem eşitsiz bir gelişime neden olmakta hem de bireysel yaratıcılığı ortadan kaldırmaktadır. Piyasa koşullarına göre işleyip bu piyasanın isteklerinin karşılanmasını amaçlayan “okullu sistem” çocuklarımızı özgüvensiz ve bağımlı olarak yetiştirmektedir…
illiach, öğrenme ve beceri kazanma süreçlerinin çoğunun okul dışı ortamlarda gerçekleştiğini ve bir öğrencinin amaçlarını okul dışı ortamlarda tanımladığını değerlendirir.
Kısacası “okulsuz eğitim”, eğitimin okul binaları içinde sınırlandırılmamasını, kalıplaşmış ve günlük hayatta kullanılmayan bilgilerin dışına çıkılmasını, öğrencilerin toplumla iç içe eğitim almasını böylece üreten ve daha özgüvenli bireyler olabileceğini savunuyor.
İnternet çağında, öğrenim ağlarının varlığını her geçen gün daha da çok hissettirdiği günümüzde, ÖĞRENCİLERİN FAYDASINA OLACAK HER SİSTEM KONUŞULMALIDIR.
Bir gerçek var ki mevcut eğitim sistemimiz çocuklarımızı, verilen ölçüler dışına çıkamayacak bireyler olarak yetiştirmektedir.
Test ve ezber mantığına dayalı olduğu için öğrencinin bilgi gelişimine katkı sunmamaktadır.
Kalıplaşmış okul müfredatları, bağımsız düşünebilme ve hareket edebilme yeteneklerini engellemektedir.
En uzun vakitlerini okulda geçiren öğrenciler ancak okullarındaki sınırlı imkânlarla sosyalleşmeye ve gelişmeye çalışmaktadır.
Sistemimiz öğrencilerimizi diploma almak ve bir mevki sahibi yapmak üzerine planlandığı için bu koşturma içinde öğrencilerimiz ne kendini ne çevresini ne de ne olması gerektiğini yorumlayacak idrake bile sahip olamamaktadır.
Sonuç olarak; eğitim sistemimiz, çocuklarımızın hayallerine değil, kendi planlarına hizmet etmektedir.
Öğrenci için “eğitim ve öğrenim” tatminkâr olduğu müddetçe “okullu eğitim” kıymet bulacaktır.
Yoksa! Toplum zamanla, “okullu eğitimden” uzaklaşacak, “okulsuz eğitimi” konuşulur hale gelecektir.
Sonuç; okulların, çocukların özel ilgilerinin gelişimini ve yaparak yaşayarak öğrenme imkânını engelleyen ve de körelten bir yapı olmaktan çıkarılmasına… Eğitimde çocukların planlarına ve ihtiyacına odaklanılmasına… Çocuklarımızın sosyalleşmesi için okul dışındaki alanların daha planlı kullanılmasına… Müzelerin, kütüphanelerin, bilim ve sanat alanlarının öğrencilere tamamen ücretsiz olmasına… Eğitim ve öğrenim süreçlerinin daha iyi yönetilmesine ve de alanlarının daha geniş tutulmasına dikkat çekmek istiyorum.
Elimizdeki sistem, acilen güncellenmelidir.
Mevcut sistemin devam ettirilmesi, öğrencilerimiz adına daha büyük kayıplara neden olacaktır.