Erol Sunat
Erol Sunat

En kötüsü

featured

İyiyi unuttuğumuz için, kötünün iyisine razı olmak gibi oldukça garip teselli anlatımları bulmuşuz. Onca iyiliğin arasında, farkında olmadan bilerek bilmeyerek bazen de bile isteye kötü olup çıkmışız.

Şimdi efendim kötü var, daha kötü var, en kötüsü var. Ne demek en kötüsü?

En kötü günümüz böyle olsun demek değil tabi ki…

Keşke öyle olsaydı da, azıcık tebessüm edebilseydik.

En kötüsü diye başlayan en önemli açıklamalar ekonomiyle ilgili…

Ortada ne yok?

İyi…

Düşen biz, şaşan biz, yanan biz, dibe vuran biz, uçurum kenarında uçtu uçacak olan biz.

En kötüsü daha ne olabilir?

Bir şeyler düzelecek, her şey iyi olacak mı?

En kötüsü diye başlandığında, iyi denen cümlelere sıra gelinceye kadar inanın Üsküdar’da sabah oluyor.

Ardından, “en kötüsü” diye başlayan yeni bir cümle daha kuruluyor.

Bu girizgâh, bekle diye başlayan, bir ömre yayılan, bazen bir ömrün görmeye yetmediği beklentilerin zamana yayıldığı bir girizgâh!

İnsana pek dokunan, hayata küstüren, derin-derin düşündüren bu girizgâh kahretti, yaşatmadı insanları…

Sıralarda, kuyruklarda, kapılarda yaşananları bilmiyor olamazsınız…

Diyorlar ki; En kötüsü ölmek demişti, çok ah etti, sonunda öldü kurtuldu…

O kurtuldu, lakin, onu yaşatamayanlar bakalım o ahlardan nasıl kurtulacaklar?

*****

Ne vasiyet etmişti, Osman Gaziye, Şeyh Edebali?

“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.”

İnsanı yaşatmak, işin olur yönü, iyi yönü, olması gerekeni, yapılması gerekeni, üzerine kafa yorulması isteneni…

İnsanı yaşatmak kötü olabilir mi?

İnsanı ayakta tutmak, elinden tutup kaldırmak, dilinden anlamak, dinlemek, derdine derman olmak, çaresizliğine çare olmak, kimsesizliğini ve yalnızlığını unutturmak, sahip olmak, sahip çıkmak.

Bunların nesi kötü, neresi kötü?

Var mı anlaşılamayan bir tarafı?

Kötünün kendine geldiği hal nedir bilir misiniz?

Ben nasıl bir iyilik yapabilirim demeye başladığı hal.

Dünyanın huzur bulduğu, adaletin tesis edildiği, savaşların bittiği, barış rüzgarlarının estiği bir hal. Dünyanın cennete dönüştüğü bir hal.

Önemli olan böyle bir cenneti ne kadar istediğimiz!

*****

Kötü nedir, ne değildir demekle başlamak kötü denen kavramı tam olarak açıklayabilir mi?

Biraz zor…

Kötüyü açıklayacak o kadar çok açılım var ki…

İyiyi unuttuğumuz için, kötünün iyisine razı olmak gibi oldukça garip teselli anlatımları bulmuşuz. Onca iyiliğin arasında, farkında olmadan bilerek bilmeyerek bazen de bile isteye kötü olup çıkmışız.

Kötü, istenilen, beğenilen nitelikte olmayan demek… Hoşa gitmeyen demek… Fena demek…İyi kavramının zıttı, karşıtı demek…Kötü, zararlı demek…Tehlikeli demek…

Kötü, korku ve endişe veren demek…

Kötü kaba-saba demek…Kırıcı demek…

Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan demek…

Kötü işte, daha kötüsü de en kötüsü de hepsi bir.

*****

Bir ara espri diye, replik diye “Yaşasın kötülük” cümlesi meşhurdu.

Şaka diye, laf olsun diye, insanları güldüreyim diye kötü, kötülük, en kötü, az kötü, çok kötü gibi tabirler az söylenmedi.

Söylenmedi söylenmesine de…

Hiç yaşasın iyilik diyeni duydunuz mu?

Duyamazsınız, duysanız bile, kötülük cümle cılız ve istenmeyen sesleri bastırmakta mahirdir.

Kötülüğün kapladığı alan hem dehşet hem ilgi çekici hem renkli hem de biraz sırlı ve esrarengiz…

Zavallı iyilik…

Ona bakan yok…İlgilenen yok…Halini hatırını soran yok…Öksüz çocuk gibi…Hatta hem öksüz hem yetim…

İyilik yapana enayi dendiği yetmiyor gibi, ben olsam öyle bir iyiliği yeminle yapmazdım, bu insan Nuh Nebi zamanından mı kaldı, bu kadar da doğru olunmaz, doğruyu, dürüstü severim sevmesine de, yanımda bulundurmam diyen diyene…

*****

Kötünün kötüsü var, onun da kötüsü, en kötüsü var. Sanırsınız ki, kalp diye taşıdıklarının yerinde kapkara bir taş var.

En kötü deyince nereye varıyor işin ucu, nerelere kadar dayanıyor?

Kötü her zaman kötü…

Davranışları kötü, sözleri kötü, ruhu kötü…

Kötü savunma yaparken dahi güneş yüzü görmemiş, yakası açılmadık küfürleri ardı ardına sıralayan biri.

İyi sövenlere ne mi diyoruz?

Helal olsun?

İşte böyle olmalı, böyle sövüp süpürülmeli…

Bunun neresi iyi?

Kötünün ve kötülüğün olduğu yerde iyi olur mu?

Olmaz olmasına da…

Biz yine de sorarız…

Ne olmuş? Ne kötü? Ne kadar kötü? Neresi kötü?

*****

Kötüyü ve kötülüğü bu kadar çok savunan varken, iyi, kötünün yanına geldiğinde, ne yapacak kötü?

Tövbe mi edecek? Özür mü dileyecek? Geri adım mı atacak?

Çok pişmanım, vallahi billahi bir daha kötülük yaparsam küfredersem şöyle olayım, böyle olayım mı diyecek? Zaten benzer ifadeler kullana-kullana, taviz ala-ala bugünlere gelmedi mi?

Ah iyilik ah!

Seni çağıran yok, davet eden yok!

Kötü gibi, gel diye ısrar eden, koluna giren yok!

Arayan da yok, soran da!

İyiye ihtiyacı olanın bile ehveni şer diye, kötünün iyisini araması sizce tesadüf mü?

En kötüsü, bundan daha kötüsü ne mi?

Yorum sizin efendim…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!