Yeni yıla ne hayallerle girmiştim.
Bu sene hep güzel şeyleri yazmayı planlıyordum. Nerede bir umut ışığı görürsem peşine takılacaktım.
Ta ki bir öğrencimden gelen mesajı okuyuncaya kadar… Laf aramızda yazdıklarımın da sıkı bir takipçisidir. Bende kalmasın, bu can öğrencimin yazdıklarını sizlerle de paylaşayım:
“ Hocam merhaba… Umarım yeni yılın ilk günlerini sevdiklerinizle beraber mutlu ve huzurlu geçiriyorsunuzdur.
Size bu mesajı gündemle ilgili ufak bir bilgilendirme yapmak amacıyla yazıyorum. Takip ettiniz mi bilmem, iki gün önce üniversitemizin yeni rektörü, cumhurbaşkanı tarafından yapılan atama yoluyla, Melih Bulu oldu. Bu atama Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olarak bizi çok üzdü. Ne yazık ki sosyal medyada inanılmaz bir tepki olmasına rağmen görsel ve yazılı medyada, çok az yer aldı. Hele çoğunda bu tepkilerden söz bile edilmedi.
Siz bu konuda yazmayı düşünür müsünüz?”
Benim bu konulardaki danışmanım belli: Emekli Öğretmen… Hemen onu aradım. “Ne dersin bu işe?” diye sordum.
“Tam da yeni rektör beyefendinin yaptığı açıklamayı okuyordum, daha doğrusu okumaya çalışıyordum. En iyisi sen de oku sonra görüşelim.” dedi.
Google hemen karşıma getirdi açıklamayı. Ben de okumaya, yok yok anlamaya çalıştım:
Selamlamadan sonraki ilk cümle:
“Gerek özel sektör gerek sivil toplum kuruluşlarında 30 yıllık tecrübemin beni getirdiği noktada, ülkemizin dünyada ilk 10’da olma hedefinin, belki de en önemli bileşenin üst seviye eğitim olduğunu yürekten hissediyorum. “
Bir kere bu cümleye “kuruluşlarında” sözcüğünden sonra “kazandığım” kelimesini eklemezseniz; “en önemli” sözcüklerinden önce “bu hedefteki” sözcüklerini, “eğitim” sözcüğünden sonra da “vermek” sözcüğünü eklemezseniz anlatımı bozuk bir cümle kurmuş olursunuz.
Yeni Rektör, Türkiye’nin en seçkin üniversitelerinden birinin mensuplarına bu cümleyle merhaba diyor.
Yazının tamamı mı? Ne siz söyleyin, ne de ben anlatayım. En iyisi bizim Emekli Öğretmen’e sorayım dedim. Sen misin soran, aldı sazı eline:
“Benim bir öğrencim ‘Bu kapsamda beni bu göreve layık gören Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sayın YÖK Başkanımıza içtenlikle teşekkür ediyorum.’ cümlesini yazsaydı geçer notu zor alırdı. Hangi kapsamda nasıl layık görülme…” diye başlayan, “Dahası bu kadar yazım ve noktalama sorunu olan bir yazı iyi not alamaz.“ diye biten uzun bir nutuk çekti. Yazdıklarını ne siz sorun ne de ben yazayım.
Ben asıl bu atama sürecini merak ediyorum aslında…
Yasal alt yapı konusunda kısa bir araştırma yaptım önce.
Rektörlerin atanmasında kapsamlı bir düzenleme, 1982 Anayasası’yla yapılmış.1992’ye kadar bu 12 Eylül uygulaması devam etmiş. 1992’den 2016’ya üniversitelerin demokratikleştirilmesi hedefiyle başlatılan, seçimli model uygulanmış. 29 Ekim 2016 tarihli Kanun Hükmündeki Kararname ile 1992 öncesine dönülmüş. Yeni yasanın ilk uygulaması nerede olmuş dersiniz?
Yanılmadınız tabii: Boğaziçi Üniversitesi’nde… O dönemki rektörlük seçimlerinde Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, oyların yüzde 86’sını alarak üniversite tarihinin rekorunu kırmış ama rektörlük seçimlerinde aday olmayan Prof. Dr. Mehmed Özkan rektör olarak atanmış.
İşte yeni rektörümüz ilk defa Boğaziçi Üniversitesi’nde ilk kez uygulanan 2016’daki bu sistemle atandı. Tıpkı dokuz eski AKP’li vekilin rektör olması gibi, o da seçimsiz rektör oldu.
Tam da burada benim iç sesim dedi ki…
“Sayın Cumhurbaşkanı vekil yapmaya değer verdiği, vekil olarak hizmetlerinden yararlandığı dokuz eski vekilimizi, BİZ BİLMESEK de vekil oldukları dönemde gösterdikleri büyük hizmetlerin referansıyla rektör olarak atadı diyelim.
Peki, AKP Sarıyer İlçe Teşkilatı kurucusu ve İstanbul milletvekili aday adayı olan ama aday yapılmadığına göre “milletvekili olmaya layık görülmeyen” birinin Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne layık görülmesinin sebebi ne ola ki?”
“Nedir sebebi?” diye karşı soruyla atağa geçtim ama hain iç sesim “Ben sorumu sordum, ortaya koydum; alan alır almayan almaz!” dedi ve kayboldu.
Aklımda bir sürü sebeple kalakaldım: “Belki uluslararası eğitim dünyasında referans alınan bilimsel kitapları ve makaleleri vardır. Belki kendi alanında dünyada, en azından ülkemizde en iyiler arasındadır. AKP ilçe kurucusu olduğu halde, ilçe başkanı bile olmadığı, herhangi bir kurum ya da işletmede başarılı bir idarecilik kariyeri olmadığı halde belki bu yönü yeni keşfedilmiştir. Belki ilk açıklamasıyla Türkçeden sınıfta kalsa bile yabancı dil ağırlıklı bu üniversiteye yakışan yabancı dil birikimi vardır. Belki…”
İş sesim bir kez daha ortaya çıktı:
“Ne düşünüp duruyorsun? Google’a sorsana!”
Yorumlar kapalı.