Prof. Dr. Aygün Attar
Prof. Dr. Aygün Attar

Türkiye – Azerbaycan Kardeşliğinden Rahatsız Olanlar Var

featured

Bir millet iki devlet felsefesi, iki devletin gücünü maksimum düzeyde birleştirerek aynı milletin güçlenmesi için seferber olmak   demektir. Türk düşmanlığı yapan bukalemunların ortalıkta cirit atmasına müsaade etmek değildir. Türkiye’ye yönelik dışardan ve içeriden yürütülen kirli operasyonlarda daima Azerbaycan’ı da hedef alan güçlerin uzantılarıdır şimdi Türkiye ile Azerbaycan’ın arasında nifak çıkarmaya çalışanlar. Hadsizlere hadlerini bildirmek için ve zor koşullardan geçtiğimiz dünyada olaylar karşısında daha da güçlü dura bilmemiz için hem Türkiye hem Azerbaycan tarafından önce içimizdeki çürükleri temizlememiz ve iki ülke kardeşliğine zarar vermek isteyenlere inat daha sıkı sıkı bir birimize sarılmamız gerekiyor.

Dünyanın zor dönemden geçtiği şu günlerde üzerinde oyunlar oynanan bir coğrafyada yaşayan bizlerin her zamankinden daha fazla sorumluluk almamız, ağzımızdan çıkan kelimelere dikkatli kullanmamız gerekiyor.

Ama ne yazık ki üzerinde konuşulan konuyu derinlemesine tahlil etme yeteneğinden yoksun televizyon yorumcularımızdan tutunuz da popülizm adına sorumsuz açıklamalar yapan “her konu stratejistleri” ve sosyal medyadaki klavye kahramanları sayesinde bir çuval inciri berbat etme konusunda üstümüze yok .

Konuya Türkiye Azerbaycan ilişkileri özelinden bakacağım.

Türkistan’ın milli mücahitlerinden Mustafa Çokay’ın dediği gibi “Her Türk’ün iki vatanı vardır: Birincisi kendi doğduğu topraklar, ikincisi Türkiye’dir.”

Türkiye’yi ikinci vatan gören dış Türkler içerisinde Azerbaycan hem devlet hem millet olarak başı çekmektedir.

Bunu geçmişten günümüze süre gelen kardeşlik tarihimize;

Çanakkale’de Anadolu’nun istikbali için savaşan, Balkanlar’da Evlâd-ı Fatihan’ın zor gününde gönüllü askeri birlik yaratan Azerbaycanlılara,

Bakü’yü işgalden azat etmek için canından geçen, gardaşın toprağında 1300 Mehmetçiği ebedi misafir bırakmış Nuri Paşaların, Halil Paşaların destanlaştırdığı Kafkas İslam Ordusuna borçluyuz.

Bunu,

Millî Mücadelenin başarısı için evlilik yüzüklerini satarak Anadolu’ya kömek (yardım) gönderen Bakü’ye,

Kardeş kardeşe yardımı borç(geriye ödenme şartıyla) yapmaz” diyen dönemin Azerbaycan hükümet başkanı Nerimanov’a borçluyuz .

Bolşevikler tarafından 10 ayda binlerce soydaşımızın idamına karar verilip zulüm ve işkence yapıldığına dair Azerbaycan raporu okunduğunda Millet Meclisteki vekillerin sesli sesli Bakü için ağladığı Ankara’ya;

Azerbaycan’ın kederi kederimiz, sevinci sevincimizdir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk‘e borçluyuz.

Türkiye, Azerbaycan Türklerinin gözbebeği ve tüm esir Türklerin iftihar ettiği, Sovyetlerin istibdat döneminde ve sonrasında varlığından daima güç aldığı Ana Yurt oldu. Bu tutum şükürler olsun ki günümüzde de devam etmekte

Azerbaycan, Türkiye Türklerinin önüne Can kelimesini koyarak ismini telaffuz ettiği yurttu.

Ayrı düştüğümüz yıllarda Anadolu yüzünü Kafkaslardan esen yellere tutarak diyordu ki “Ben Yakub gibiyem uzun zamandır/ Sende Yusufumun hasreti vardır“…

Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte Türkiye Azerbaycan ilişkilerindeki tarihi kardeşliğe dönemin realitesine cevap veren stratejik ortaklıklar da eklendi .

İlham Aliyev ve Recep Tayyip Erdoğan Azerbaycan – Türkiye ilişkilerinin altın dönemine mühür vuran devlet başkanları olarak tarihe geçtiler. İki liderin başkanlığında ülkeler arasında yalnız bölgenin değil, dünyanın siyasi ve ekonomik dengesini etkileyecek önemli anlaşmalara imzalar atıldı.

Şuşa Beyannamesi ile Bir Millet İki Devlet felsefesi stratejik ortaklığa dönüştü.

44.günlük Karabağ Savaşında Türkiye’nin manevi ve siyasi desteği Azerbaycan’ı zafere taşıyan sürece silinmez harflerle yazıldı.

Azerbaycan devlet başkanı İlham Aliyev, her fırsatta ve ortamda ikinci Karabağ Savaşında Türkiye’nin devlet ve millet olarak desteği üzerinde durdu, ülkesi devleti ve şahsı adından defalarca Türkiye’ye , bizzat Erdoğan ‘a teşekkürünü bildirdi.

Yabancı Basın mensuplarının bulunduğu bir toplantıda “komşularımız başta olmakla bölge devletleri ve batı dünyası ile dengeli, milli menfaatlerimize hizmet eden bir siyaset uyguluyoruz, şu doğrultuda şüphesiz ki diğer devlet başkanlarıyla temaslarımız oluyor ama ülkemin karşılaşacağı herhangi bir ciddi konuda ilk arayacağım kişi şüphesiz Erdoğan olur” açıklamasını yapmıştır.

Aliyev, o açıklamasında şunları da dile getirmiştir: “Erdoğan, savaşın ilk gününden son gününe kadar Azerbaycan’ın yanında oldu.”

Onun Azerbaycan’a verdiği siyasi ve manevi destek birçoklarına mesaj oldu.

Bu , sadece Azerbaycan halkına dayanışma mesajı değil aynı zamanda savaşa müdahale etmek isteyenlere “karışmayın” mesajıydı.

Azerbaycan halkı bunu hiçbir zaman unutmayacaktır”.

Evet, Azerbaycan Karabağ Savaşında iken Türkiye devlet ve millet olarak olağanüstü bir destek sergiledi .

Türkiye’nin manevi, siyasi ve sosyal dayanışması  Azerbaycan’ı zafere taşıyan ön cephede savaşan Azerbaycan Ordusunun askerleri için de büyük bir mana taşımaktaydı ve Azerbaycan askerinin kanıyla canıyla savaşarak kazandığı işgal altındaki toprakların zaferini  her iki ülkenin bayrağıyla kutlama sebebi de Türkiye ‘ye duyulan şükranın ifadesiydi.

Azerbaycan, 44 günlük Karabağ Savaşında üç bin şehit verdi, akabinde Hankendi anti-terör harekâtında 204 şüheda genç yaşta vatan toprakları için hayata veda etti.

Bunların tümü Azerbaycan Ordusunun şanlı askerlerinden müteşekkil olan şehitlerimizdir.

Nitekim Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da Karabağ Savaşıyla ilgili tüm konuşmalarında Azerbaycan’ın 44.günlük Karabağ Savaşını   kahraman Azerbaycan askeri ve süreci başarıyla yöneten İlham Aliyev’in zaferle sonlandırmasından Türkiye olarak duyduğumuz mutluluğu dile getirmiştir.

Erdoğan: “Malum Amerika, Rusya, Fransa, Minsk Üçlüsü denilen bu ülkeler, yıllarca Azerbaycan’ın bu (topraklarını geriye alma) hakkını tanımadılar. Sonunda Azerbaycan kendi göbeğini kendi kesti ve işi bitirdi.” diyerek süreci en güzel şekilde özetlenmiştir .

Azerbaycan ve Türkiye devlet başkanları her zaman olduğu gibi ikili ilişkileri gayet saygı ve karşılıklı sevgiyle iki ülke arasındaki bir millet iki devlet prensibi esasında sürdürmeye devam ediyorlar.

Tüm resmî açıklamalar icraatlar bu yönde.

Ama ve lakin son zamanlarda sinsice varlık gösteren bir el ortalığı birbirine karıştırmak için aktif olarak faaliyet göstermektedir.

Önce, 18.3 milyar dolar yatırımla Türk ekonomisine en yüksek katkıyı sunan SOCAR Türkiye’ye yönelik linç başladı ve sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir konuşmasında zikretmiş olduğu Karabağ’a yönelik ifadeden (ki tamamen farklı bir manada söylenmiş olmasına rağmen) hareketle Azerbaycan’a karşı ciddi bir iftira kampanyası başlatıldı.

Hatta bazı internet haber siteleri ve Strateji Araştırma Merkezleri hadlerini aşarak Azerbaycan devletinin güya Erdoğan’ın açıklamalarını eleştirdiğine dair yalan haberler servis ettiler .Oysa, daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi bir muhabir tarafından Azerbaycan Savunma bakanlığına yöneltilen “Karabağ Savaşında Azerbaycan Silahlı kuvvetleri mensupları dışında diğer ülkelerden askerler yer almış mıdır?” sorusuna Karabağ Savaşı ve anti-terör operasyonunda sadece Azerbaycan Silahlı kuvvetlerine dair personelin görev aldığı cevabı verilmiştir.

Aynı soru Türkiye’deki ilgili kurumlara da sorulacak olsaydı da aynı cevap verilirdi.

Hakikatin özü olan şu açıklama nasıl Erdoğan aleyhine eleştiriye dönüştürdü ve Türkiye’ye gizli bir el tarafından servis edildi, onu kamuoyunun taktirine bırakıyorum.

Art niyetli bir grup külliyen iftira ve yalan üzerine kurgulanan suni “Türkiye Azerbaycan gerginliğini” daha da ileriye götürdüler ve İran’da boy gösteren suikastla Azerbaycan’ı ilişkilendirip güya saldırıda Azerbaycan hava sahasının kullanıldığını iddia ettiler.

Tüm bu yaşananları ciddiye almayıp deli saçması diye biliriz fakat unutmamak gerekiyor ki sinek de bir şey değil ama mide bulandırır.

Ayrıca Türkiye ile Azerbaycan öz doğma olması nedeniyle özellikle halk nezdinde “gönül umduğu yere küser” modundadır.

Zaten bundan dolayı her iki tarafta hassasiyetleri gözetmek zorundadır.

Burada ucuz popülizm namına ileri geri konuşanlar unutmamalı ki Karabağ Savaşında şehit olan Azerbaycan askerlerinin yaş ortalaması 20-26 yaş arasındaydı, çoğunluğu evlenmeden hayatının baharında toprak uğrunda toprak olan şühedanın ve onların acılı ailelerinin ruhunu rencide etmeye, onları yok saymaya kimsenin hakkı yoktur.

Tıpkı kalbi Türkiye aşkıyla dolu Azerbaycan halkına ve onun muzaffer Ali baş komutanına kâh Gazze kâh Karabağ kâh mezhep üzerinden iftira kampanyası yapmaya kimsenin hakkının ve haddinin olmadığı gibi.

Bir millet iki devlet felsefesi, iki devletin gücünü maksimum düzeyde birleştirerek aynı milletin güçlenmesi için seferber olmak   demektir. Türk düşmanlığı yapan bukalemunların ortalıkta cirit atmasına müsaade etmek değildir.

Türkiye’ye yönelik dışardan ve içeriden yürütülen kirli operasyonlarda daima Azerbaycan’ı da hedef alan güçlerin uzantılarıdır şimdi Türkiye ile Azerbaycan’ın arasında nifak çıkarmaya çalışanlar.

Hadsizlere hadlerini bildirmek için ve zor koşullardan geçtiğimiz dünyada olaylar karşısında daha da güçlü dura bilmemiz için hem Türkiye hem Azerbaycan tarafından önce içimizdeki çürükleri temizlememiz ve iki ülke kardeşliğine zarar vermek isteyenlere inat daha sıkı sıkı bir birimize sarılmamız gerekiyor.

Türkiye ile Azerbaycan arasında devletlerarası ilişkilerde eşi örmeği olmayan,  kavramların tarif etmekte zorlandığı güzellikte bir münasebet var.

Münasebetsizlerin tüm Türk Dünyasına örmek teşkil eden şu kardeşlik münasebetine   zarar vermesine müsaade etmeyelim.

Çünkü Biz Birlikte Güçlüyüz .

 

Prof. Dr. Aygün Attar

Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurul Üyesi

Türkiye Azerbaycan Dostluk, İşbirliği ve Dayanışma Vakfı başkanı

 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!