Verilen metin, yazar Atsız Burucu’nun kaleminden çıkan “Değişimin Kıyısında Sevgi” başlıklı denemeden alıntılar sunmaktadır. Yazar, sevginin başlangıçta bireyin kendi eksikliğini tamamlamak için aradığı bir sığınak olduğunu ifade eder. Ancak, metin zamanla ilişkilerin ve insanların kaçınılmaz olarak değiştiğini vurgular, bu değişimin sıklıkla yanlışlıkla “soğuma” olarak algılandığına dikkat çeker. Burucu’ya göre, gerçek sevgi sabit bir duygu olmayıp, sürekli yeniden öğrenilen bir hâldir ve ilişkinin devamı, partnerin yeni hâlini tanıma isteğine bağlıdır. Sonuç olarak, sevginin bir nesne gibi sahiplenilemeyeceğini, aksine birlikte korunması gereken canlılık olduğunu ve ilişkinin gücünün değişime rağmen el ele yürüyebilmekten geldiğini belirtir.
Birini sevdiğimizde, aslında kendi eksikliğimize dokunan bir aynayı severiz. O kişi, içimizdeki boşluğa bir anlam, bir sıcaklık, bir bütünlük getirir. O anlarda sevgi, bir sığınak gibidir; insan, kendini ilk kez tam hisseder. Ama zamanın sabrı yoktur. Biz değişiriz, karşı taraf değişir, dünya değişir — ve fark etmeden, sevgi de başka bir renge bürünür.
Bir gün gelir, içimizde tuhaf bir sessizlik belirir. Artık o ilişki, eskisi kadar gürültülü değildir; kalbimiz aynı yankıyı duymaz. Oysa bu, sevginin bittiği anlamına gelmez — belki de sadece biçim değiştirdiğini gösterir. Biz, çoğu zaman bu dönüşümün ağırlığını “soğuma” sanırız. “Artık beni sevmiyor musun?” diye sormanın ardında aslında “Ben hâlâ aynı kalamadım” korkusu gizlidir.
Oysa gerçek sevgi, sabit bir duygu değil, sürekli yeniden öğrenilen bir hâl gibidir. Zamanla her şey değişirken, ilişkiyi güçlü tutmanın yolu da değişimi birlikte göğüsleyebilmekten geçer. Karşımızdakini eski hâline döndürmeye çalışmak yerine, onun yeni hâlini tanımaya niyet etmek gerekir. Sevgi, tutunmakla değil; birbirine yeniden bakabilmekle yaşar.
Bir ilişkiyi güçlü tutmak, değişimin rüzgârına rağmen el ele yürüyebilmektir. Kırılmadan, suçlamadan, “ben” ile “biz” arasında denge kurabilmektir. Bazen sessizce dinlemek, bazen de birlikte susmak, sevginin kalbini diri tutar. Çünkü sevgi, sahip olunacak bir nesne değil; birlikte korunacak bir canlılıktır.
Ve belki de en büyük ustalık, sevginin ilk günkü hâlini değil, bugünkü hâlini sevebilmektir.